Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Sermaye Artışının Yatırımlarda Kullanıldığının Tespiti Nasıl Yapılacak? PDF Yazdır e-Posta
15 Eylül 2015

Image

Mevcut Mevzuat Hükümleri 

6637 Sayılı Kanun ile, şirket faaliyetlerinin özkaynaklarla finansmanının teşvik edilmesi amacıyla, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Diğer İndirimler başlıklı 10’uncu maddesinin birinci fıkrasına 1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe girmek kaydıyla aşağıda yer alan hüküm ilave edilmiştir.
   

“ı) Finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı” dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’si (kurumlar vergisi matrahının tespitinde kurum kazancından indirilebilir)  

 

Bu bentte yer alan oranı, şirketlerin aktif büyüklükleri, ortaklarının hukuki niteliği, çalışan personel sayıları ve yıllık net satış hasılatlarına göre veya sermayenin kullanıldığı yatırımdan elde edilen gelirlerin kurumun esas faaliyeti kapsamında olmayan faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşmasına göre ya da sermayenin kullanıldığı yatırımların teşvik belgeli olup olmadığına veyahut makine ve teçhizat veya arsa ve arazi yatırımları için sermayenin kullanıldığı alanlar itibarıyla ya da bölgeler, sektörler ve iş kolları itibarıyla ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye veya %100’e kadar artırmaya; halka açık sermaye şirketleri için halka açıklık oranına göre %150’ye kadar farklı uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

Görüleceği üzere, %50 olarak belirlenen genel indirim oranını değiştirmeye belirli çerçevede Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Bakanlar Kurulu, kendisine verilen yetkiye istinaden 2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile %50’den farklı indirim oranı uygulanacak durumları belirlemiştir. Bu durumlardan biri sermaye artışının yatırım teşvik belgeli yatırımlarda kullanılmasıdır. Bakanlar Kurulu Kararı’nda, şu ifade yer almaktadır:

“Birinci fıkrada belirlenen orana (%50) nakdi olarak artırılan sermayenin, yatırım teşvik belgeli üretim ve sanayi tesisleri ile bu tesislere ait makine ve teçhizat yatırımlarında ve/veya bu tesislerin inşasına tahsis edilen arsa ve arazi yatırımlarında kullanılması durumunda, yatırım teşvik belgesinde yer alan sabit yatırım tutarı ile sınırlı olmak üzere 25 puan ilave edilmek suretiyle söz konusu indirim uygulanır.”

Anlaşılacağı gibi; sermaye artışının yatırım teşvik belgeli yatırımlarda kullanılması halinde, yatırıma aktarılan sermaye artışı için %75 indirim oranı uygulanacaktır. Dikkat edilmesi gereken bir husus da, yatırım teşvik belgeli tüm yatırımların değil; sadece üretim ve sanayi tesisi yatırımlarının ilave indirim imkânından yararlanabileceğidir. Madde metnine  göre, %75’lik indirim imkânı yatırım teşvik belgesi üzerinde yer alan sabit yatırım tutarı aşılmamak kaydıyla yatırım teşvik belgesindeki yatırım ile ilgili arsa/arazi, bina ve makine/teçhizat harcamalarının nakdi sermaye artışı ile finansmanında mümkündür. 

Tereddüt Yaratan Bazı Konular 

Yatırım teşvik belgeli yatırımların finansmanı için yapılan nakit sermaye artışlarında %75’lik indirim uygulamasında tereddüt yaratan hususlardan biri, nakit sermaye artışı ile yatırımın ne şekilde ilişkilendirileceğidir. Bu konuda ne Kanun’da ne de Bakanlar Kurulu Kararı’nda bir düzenleme bulunmaktadır.

2 Eylül 2015 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesinde duyurulan 9 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ Taslağı’nda nakdi sermaye artışı indirim uygulamasına ilişkin açıklamalara ve örneklere yer verilmiştir. Ancak, Genel Tebliğ Taslağı’nda %75’lik indirimin ne şekilde uygulanacağı ile ilgili açıklamalara yer verilmekle birlikte; yukarıda belirttiğimiz tereddütlü konuya ilişkin bir açıklama bulunmuyor.  

 

Ticaret Kanunu’na göre getirilen sermaye, spesifik bir amaca bloke edilmemekte ve şirket amaçları doğrultusunda serbestçe kullanılabilmektedir. Şirketler yatırımlarının ötesinde kısa veya orta vadeli faaliyetleri için de işletme sermayesi tutmakta ve söz konusu işletme sermayesi ihtiyacı doğal olarak şirket hacmi ile birlikte değişmektedir. İşletme sermayesi ihtiyacı aynı zamanda faaliyetin dönemselliği, piyasadaki talep şartları, tahsilat performansı, tedarikçilere verilen vadeler vb. gibi değişkenlik gösterebilen nedenlerle sürekli dalgalanmaktadır. Böyle bir durumda artırılan sermayenin yatırımlar veya işletme faaliyetleri için kullanıldığı nasıl belirlenecek ve takip edilecektir? Mükellefler ispat yükümlülüklerini nasıl yerine getirecektir?

 

Sermaye artışı genellikle toplu olarak önceden yapılmasına karşı yatırım harcamaları zamana yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Arada geçen zamanda fazla nakit, diğer işletme faaliyetleri veya bazı kısa vadeli finansal araçların alımı için kullanılabilmektedir. Bu gibi durumlarda da %75’lik indirim oranının kullanımında bazı tereddütler gündeme gelebilir. Zira, sermaye artışı ile sağlanan nakit doğrudan yatırıma tahsis edilmemiştir. 

Akla gelen bir diğer soru yatırım ile ilgili olmakla beraber, sermaye artışının yatırım teşvik belgesi veya belge başvurusundan önce yapılması durumunda %75’lik indirim oranı hakkından yararlanıp yararlanamayacağıdır. 

 

Diğer taraftan, Kanun metninde “Sonraki dönemlerde sermaye azaltımı yapılması hâlinde azaltılan sermaye tutarı indirim hesaplamasında dikkate alınmaz.” hükmü yer almaktadır. Bir şirketin geçmiş dönemlerde hem %50 hem de %75 indirim oranlarına tabi sermaye artışları bulunuyor ise, sermaye azaltımı yapıldığı zaman, önce hangi indirim oranına tabi sermaye artışı indirim hesaplamasında dikkate alınmayacaktır? Bu soruya da mevcut mevzuata bakarak yanıt bulmak mümkün değil. Behsettiğimiz Genel Tebliğ Taslağı’nda da bu konuya değinen bir açıklama bulunmuyor.

Temenni ve Önerilerimiz

Genel Tebliğ Taslağı’nda yer alan açıklamalar ve örnekler incelendiğinde, bazı konuların netleştirilmesi ihtiyacının devam ettiğini görüyoruz. Taslak’ta yer verilen örnekte sabit yatırım tutarının dikkate alınması gerektiğine değiniliyor. Genel Tebliğ Taslağı’nda yukarıdaki tereddütleri giderecek açıklamalar yapılması faydalı olacaktır. 

Bir açıklamanın yapılmaması durumunda, Vergi İdaresi’nin konuya ilişkin özelgelerinin takip edilmesi gerektiği açıktır. Hatırlayacağınız üzere Vergi İdaresi, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinde düzenlenen indirimli kurumlar vergisi uygulamasında pratikte karşılaşılan pek çok problemi özelgeler ile çözmeye çalışmıştır. Ancak, temennimiz özelgelere bırakmadan Genel Tebliğ seviyesinde yapılan düzenleme ile uygulamaya yön verilmesidir. 

Bu vesile ile yukarıda belirttiğimiz tereddüt yaratan hususlar ile ilgili naçizane birkaç alternatif önerimizi paylaşmak isteriz.  

Bakanlar Kurulu Kararı’nda yatırım teşvik belgesinde yer alan sabit kıymet yatırımına referans verilerek üst sınır oluşturulmuştur. Yatırım teşvik belgelerinin üzerinde yatırımın nasıl finanse edileceği ile ilgili de bilgiler yer almaktadır. Buradan hareketle yatırım teşvik belgesi üzerinde belirtilen yatırım finansmanı oranları (öz kaynak: %x, yabancı kaynak : % 100-x) indirim hesabında esas alınabilir. Buna göre, sabit yatırım tutarının 100 TL, öz kaynak oranının %20 ve 30 TL nakit sermaye artırımının yapıldığı bir örnekte;  30 TL’lik sermaye artışının sadece 20 TL’si %75’lik avantajlı indirim hesabında dikkate alınabilir.    

 

Mükelleflerin ispat yükü kendilerine ait olmak üzere hazırladıkları ve fiili durumu yansıtan finansman modeline dayanarak ilişkilendirme yapabileceği de iddia edilebilir. Finansman modeli mantıklı dağıtım yöntemleri ile desteklenebilir. Ancak, finansman modelinin yatırım teşvik belgesi üzerinde yazılı rakamlardan farklı olması durumunda bazı sıkıntılar gündeme gelebilir. Bu gibi durumlarda vergi inceleme elemanlarının mükellefin iddiasını kabul edip etmeyeceği kesin değildir. Sıkıntı yaşamamak için yatırım teşvik belgesinin revize edilmesi pratik bir çözüm olabilir.

 

Ayrıca, niyeti açık bir şekilde ortaya koymak amacıyla yatırım finansmanı için yapılan sermaye artışı dekontlarının üzerinde sermayenin yatırımın finansmanı için gönderildiğini belirten bir ifade yazılması ispat açısından faydalı olacaktır.

 

Yatırım amacıyla getirilen sermayenin harcanana kadar yatırımın niteliğine göre geçici bir süre diğer işletme faaliyetlerinde veya bazı kısa vadeli finansal araçların alımı için kullanılması durumunda da %75’lik indirim oranının uygulanmasını öneriyoruz. Aksi bir anlayış şirketlere ilave finansal yük getirecektir ki, bunun kanunun amacı ile örtüşmediği açıktır. 

 

Yatırım ile ilişkisi açık olmak şartıyla nakdi sermaye artışının yatırım teşvik belgesi veya belge başvurusundan önce yapılması durumunda da %75’lik indirim oranı hakkından yararlanmasını öneriyoruz. Burada şekli şartlara takılmadan “özün önceliği” ilkesinin esas alınarak bir değerlendirme yapılması faydalı olacaktır. 

Geçmiş dönemlerde hem %50 hem de %75 indirim oranlarına tabi sermaye artışları bulunuyor ise sermaye azaltımı yapıldığı zaman ilk giren ilk çıkar yöntemine göre öncelikle daha eski sermaye artışının sermaye artışı indirim hesaplaması dışı bırakılmasını öneriyoruz. Alternatif olarak mükelleflere seçimlik hak tanınması da bir yöntem olabilir. Ancak; her durumda sermaye azaltımının öncelikle yatırım teşvik belgesi yatırımı için getirilen sermayenin düşülmesi suretiyle yapıldığının kabul edilmemesi gerektiği düşüncesindeyiz. Hakan Orhan/http://www.kpmgvergi.com

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı Özdoğrular smmm ltd. şti./Mehmet Özdoğru ve/veya ozdogrular.com./com.tr' ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.