Hakan ÜZELTÜRK - Aflar ve gaflar (27.05.08) |
27 Mayıs 2008 | |
Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Ülke ekonomisinin yıllardır devam eden problemlerinin sonuçlarından bir tanesi olan prim borçlarının ödenememesi borcu olanlar için yeni bir açılım ve umut teşkil etmekle birlikte, primlerini zamanında ödeyenler ise bu duruma isyan etmekteler. Bu duruma tepki gösterenlerden bir tanesi de hemen herkesin bir şekilde tepki gösterdiği IMF. Türkiye Masası Şefi prim affını son derece üzücü bulmuş ve hükümetin kredibilitesini zayıflatacağını ileri sürmüş. Kendisi merak etmesin. Aflarla kredibilite zayıflasaydı hiçbir hükümet ayakta kalamazdı. Açıklamaya göre, af Orta Vadeli Mali Çerçeve Programı'na da aykırı olup, önümüzdeki dönemdeki gelirleri de azaltacak. 15 Mayıs 2008'de Meclis'te kabul edilen 5763 sayılı yasa ile getirilen af düzenlemesiyle çok kısa bir süre önce 2006 yılında çıkarılan 5458 sayılı kanun kapsamında taksitlendirme kapsamında olup, ödemelerinde sorun yaşamış olanlar hem de sonrasındaki borçlular yararlanabilmekte. Affın oranları da birikmiş faiz borçlarının peşin ya da taksitle ödemesine göre yüzde 30'dan yüzde 85'e kadar çıkabiliyor. Vade 24 aya kadar uzamakta. Şimdi borcunu zamanında ödeyenlere kim nasıl cevap verecek? Yoksa yıllardır olduğu gibi merak etmeyin unuturlar mı denecek... Onlar da haklı. Ülkemiz insanlarının en önemli özelliği unutmak. Sonra hatırlamak, sonra yine boşvermek ve unutmak. Kanunların Meclis görüşmelerinde önergeyle değiştirilmeleri mümkün olduğu sürece, hem borçlarını dürüstçe ödeyenler cezalandırılacak, hem borçlarını zamanında ödemeyenler ödüllendirilecek. Ödeyemeyenler zaten sevinecek. Önerge sürpriziyle karşılaşan devlet organları şaşıracak. Bazıları şaşırmış gibi yapacak. Ama her seferinde borçların ödenmemesinin zararları ödenmesinin yararlarına üstün tutulacak. Hiçbir zaman aslında borçların zamanında ödenmesinin savunulmasının en büyük erdem olduğu ve ülke geleceği açısından daha önemli olduğu göz ardı edilecek. Uygulamada bu af söz konusu olunca bu sefer diğer borçlular da talepte bulunacak. Mesela, vergi borçluları da daha önceki uzlaşma adı altındaki affın kapsamının çok dar tutulduğundan bahisle yeni aflar talep edecekler. Hukuk sistemi darmadağın. Adaletsizlikler katlanarak artmakta. Devam eden ve sonuçlanan davalar var. Sürmekte olan hacizler var. Yaşanan onca zaman ve emek kaybı, üzüntü ve sıkıntılar bir anda silinmekte. Aflar artık bir yazboz tahtası haline gelmiş durumda. Kanunlar aynı şekilde oluşmakta. Onca zaman yapılan çalışmalar, harcanan emekler, hazırlanan raporlar bir anda yok oluyor. Bir önergeyle kanun başka bir kanun haline dönüşüyor. İçerik farklılaşıyor. Var olan insicam kayboluyor. Yapılan uyarılar dikkate alınmıyor. Bu af kanununda da önergeler ön planda. Önergelerle af hükümleri ekleniyor. Meclis görüşmelerinde bir kişi bu durumun bir af olduğunu ve 330 oyla kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Hem de birkaç kere. Kim mi? Tek başına muhalefet yapıyor denen bir milletvekili. Sonuç: 178 oyla kabul. Doğrular, yanlışlar, doğru bilinen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular. Anayasa ve vergi ekseninde hatalar. Anayasa Mahkemesi kararları ve bu kararlarda doğrular ve yanlışlar. Bunları hatalı yorumlayıp mahkemeye bile gitmeyenler. Tam bir karmaşa. Hedef kayıtdışının önlenmesi. Herkes önlemek gerektiğini söylüyor. Planlar yapıyor. Öneriler getiriyor. Ama Meclis gündemi farklı: Af kanunları... Sahi bu kayıtdışılığı kim ve nasıl önlemek istiyor? http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=21
|