Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
İbrahim Öztürk - Türkiye'nin 'paket'e değil, kaliteli işadamına ihtiyacı var! (02.06.08 PDF Yazdır e-Posta
02 Haziran 2008

2007 genel seçimlerinden beri devam eden bir 'paket' söylemi var. Bu söylem halen devam ediyor. IMF ile artık yol ayrımına gelinmiş olmasının da bunda etkisi var. Anlaşılan bazıları, koltuk değneksiz işadamlığı yapmayı öğrenemedi.

Önceleri devlet, şimdi ise 'çapa' yani tutamak olarak IMF isteniyor. Aksi takdirde ekonomi ve reformların sahipsiz kalacağı endişesi yayılıyor.

Çifte seçim ortamında, buna eşlik eden muhtıralar, baskılar, şantajlar, azdırılan terör faaliyetleri, suçüstü yakalanan çeteler derken... kabul etmek gerekir ki ekonomi üzerindeki konsantrasyon kaybolmuştu. Her şeye rağmen o dönemde hükümetin atmaya çalıştığı adımlar tam bir ideolojik tarafgirliğe büründürülen bir önceki dönemin Çankaya'sı tarafından bahusus engellendi. Hatta bugün 'mikro reformlar' veya 'ikinci nesil reformlar' dediğimiz birçok alana el atıldıysa da bu nedenle akim kaldı.

Seçim sonrasında ise dışarıda ve içeride sıkışan ekonomiyi toparlamak için yılın son çeyreğini kapsayan bir 'öncelikli işler' listesi çıkarıldı. Ardından hükümet, yeni döneme yönelik eylem planını bir hayli detaylı olarak açıkladı. AK Parti'nin kapatılması davası böyle iyi niyetli konsantrasyonun ortasına denk düştü. Buna rağmen Başbakan, olayın şokundan erken sıyrıldı. AB reform sürecine dönüş yapılıyor. Ekonomik açılımlara ağırlık verildi.

Tarihin en zor döneminde, hiçbir hükümetin kenarından dahi geçemediği, geçmek de ne kelime, boza geldiği, Sosyal Güvenlik Reformu'nu yaparak tarihe geçti. İşadamının önünü kapatan emek piyasası reformu yapıldı. Tabloda verildiği gibi hayati önemi haiz Ar-Ge teşvikleri çıkartıldı. Tarihî değerde GAP hamlesi başlatıldı.

Bütün bunlara rağmen bir yandan 'yeni bir sanayi stratejisi', diğer yandan 'yeni bir paket' söylemi almış başını gidiyor. İyi de, açıklanması istenen pakette zaten başka ne olacak ki? Karnından konuşmayı bırakıp, paketin içini doldursalar ya! Sanayi stratejisi denen efsunlu laf sanki kendi başına her şeyi kurtarmaya muktedir. Nelerin nasıl yapılacağı da pekalâ belli. İş gelip, artık piyasa ekonomisinde iş bilen gerçek girişimcilere, adanmış işadamlarına dayanıyor.

Korkarım Türkiye'nin birçok aydını ve işadamı, içinden geçtiğimiz tarihî dönüşümü fark etmemiş olacak ki, ısrarla eski tas eski hamam, aynı söyleme devam ediyor. Gerçekten de 'sanayi stratejisi' ve 'ekonomi paketi' söylemi aslında bir ölçüde ister istemez modası geçmiş olan 1960-1970'lerin ulus devletçi, korumacı, planlamacı, merkeziyetçi zihniyetinin bir ürünü. Evet, o tarihlerde böyle bir paradigma bütün dünyada ve bizde de vardı. Bu söylem Latin Amerika, Kuzey Afrika ve Türkiye'de büyük oranda başarısız oldu. Çok özel koşullarda Asya ülkelerinde (Japonya, Kore ve Tayvan; üç yıldız ülke) ise oldukça başarılı oldu.

Ancak şimdi ekonomide çeşitli direktiflere, pozitif ayrımcılığa, korumacılığa dayalı böyle bir strateji ve pakete yer yok. Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, AB, IMF gibi iradelerin içinde yer aldığı uluslararası düzen, bu tür müdahaleciliği artık bitirmiş. Türkiye de 2001 kriziyle nihayet bu yeni düzenin altına imza atmıştır.

Hükümet zor dönemde yapması gerekenleri büyük bir sorumluluk dürtüsüyle, bedel ödeyerek yapıyor. Artık sorumluluk işadamının omuzlarında.

'Paket', 'strateji' gibi cafcaflı lafların arkasına sığınıp 'rant avcılığı' yapmaya devam etmesinler.

İşte paket: İkinci nesil reformlar

  • Kamu sektörü reformları ve mali reformlar
  • Sosyal Güvenlik Reformu
  • Ekonomide kayıt dışılığın azaltılması
  • Özelleştirme programının sürdürülmesi

Rekabeti artırıcı reformlar

  • Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesi
  • İşgücü piyasası reformu
  • Türk Ticaret Kanunu
  • Enerji ve ulaştırma altyapısının güçlendirilmesi
  • Yatırım ortamını iyileştirici diğer düzenlemeler

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=696898