Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Tuba İLZE GÖRMEZOĞLU - Başarısızlığı getiren özellikler... (03.06.08) PDF Yazdır e-Posta
03 Haziran 2008

İş dünyası, bugüne kadar takdire değer birçok başarıya şahit olduğu gibi, olağanüstü başarısızlıklara da tanıklık etti. Dünyaya mal olmuş şirketleri neredeyse bir hiç haline getiren, milyarlarca doları yok eden tepe yöneticilerle karşı karşıya kalındı. Aslına bakarsanız, böylesine büyük şirketlerde, böylesine büyük kaynaklarla ve nitelikli işgücü ile olağanüstü ve şaşırtıcı bir başarısızlığa imza atmak, özel birtakım kişilik özellikleri gerektiriyor. Bu insanların yok etme kapasiteleri, kimi zaman sıradan insanların kavrama gücünü aşıyor.

Tıpkı büyük başarılara imza atmış olan kişilerin olduğu gibi büyük başarısızlıklara imza atmış olanların da ortak özellikleri var. Yapılan araştırmalara göre erken uyarı işaretlerini algılayabilme yeteneği, başarılı ve başarısız organizasyonları birbirinden ayıran en net özelliklerden birisi.

Şirketin karşı karşıya olduğu potansiyel risklerin ve zayıf yönlerinin farkında olan yöneticiler bu içe bakış sayesinde dikkatlerini acil müdahale etmeleri gereken noktalara çevirebiliyor ve yakında meydana gelebilecek felaketleri önleme yolunda girişimlerde bulunabiliyorlar.

"Why Smart Executives Fail?" (Zeki Yöneticiler Neden Başarısız Olurlar?) kitabının yazarı olan Tuck School of Management'ta öğretim üyesi Prof. Sydney Finkelstein da bu konuda araştırma yapmış olanlardan. Uzun araştırmalar sonucu olağanüstü başarısız insanların yedi alışkanlığını ortaya koyan Finkelstein bunlardan bazılarını şöyle sıralıyor:

1- Çevrelerine hükmettiklerini düşünürler: Bu alışkanlık, en sinsi zarar vereni. Yönetici tabii ki hırslı olacak, ancak çevreye hakim olduğunu düşünen liderler, değişen şartların insafına kaldıklarını unutmaya meyilli olurlar. Kontrol edebilecekleri olayları abartarak, şansın ve çevrenin başarılarındaki etkisini düşük tahmin ederler. Başarısız olan yöneticiler üstünlük illüzyonu yüzünden değer kaybederler. Bu liderler, İnsanları kullanılacak enstrümanlar, kalıba sokulacak maddeler olarak görürler. Kendilerini merkez olarak görerek müşterilerinin son derece şanslı olduğunu düşünürler ki bu da başarısızlık için en iyi reçetedir.

2- Kendilerini şirket ile o kadar bütünleştirirler ki kişisel ilgi alanları ile kurumun ilgi alanları arasında belirgin bir sınır kalmaz: İnsanlar, kendilerini tamamıyla şirketlerine adamış liderler beklerler. Ancak olağanüstü başarısızlıklar incelediğinde, başarısız olan yöneticilerin, şirketleriyle kurdukları bağın çok güçlü olduğu görülür. Şirketi geliştirmeleri gereken girişimler değil de kendileri gibi görürler. Bir krallık kurma düşüncesine sahiptirler. Bu zihniyete yenik düşen yöneticiler, çoğunlukla şirketlerini kendi kişisel tutkuları için kullanırlar. En tehlikelisi, şirket fonlarını kişisel amaçları için kullanabilme eğilimleridir. Uzun zamandır görevde bulunan bir CEO, bu süreçte şirkete çok fazla para kazandırdığına inandığı için, kendisi için yapacağı harcamaların bu kazançlara kıyasla çok da önemli olmayacağını düşünebilir.

3- Bütün cevaplara sahip olduklarını düşünürler: Yıllardır takdir edilmesi gereken bir yönetici imajı zihinlere yerleşti: Dinamik, bir dakikada onlarca karar veren, anında birçok krizle uğraşabilen, kendisi dışındakileri günlerce sersemleten durumlarda bile kendini kolayca konumlandırabilen lider. Ancak bu tip yöneticiler, olayın bütün dallarını kavrayamadıklarından fırsatları ve tehlikeleri de idrak edemezler. Daha da kötüsü bu liderler bütün cevapları bildiklerini düşündükleri için yeni cevapları öğrenmek gibi bir fırsata da sahip olamazlar.

4-  Yüzde 100 arkasında olmayan herkesi acımadan elerler: Yöneticilerin başarı için, herkesin koşulsuz ve şartsız desteğine ihtiyacı yoktur. Aslında görüş ayrılıklarını ortadan kaldıran yöneticiler kendilerini en iyi seçenekleri görme ve hatalarını düzeltme şansından mahrum etmiş olurlar. Bir süre sonra, organizasyonun tamamında bir öğütme sürecine girilir.

5- İmaj takıntılı, mükemmel bir konuşmacılardır: Bu yöneticiler, halkın gözü önündedirler. Genellikle karizma ve kendine güven sergilerler. Kamunun önünde büründükleri kimlik, insanlar üzerinde rahatlatıcı bir etki ve güven yaratır. Buradaki problem, medya çılgınlığının ve övgülerin orta yerinde bu liderlerin yönetim için harcadıkları güç son derece yüzeysel hale gelebilir. Bu yöneticiler, halkla ilişkiler çalışmaları ile uğraşırken bazı detayları atlarlar.

6- Engelleri tahmin edemezler ya da önemsemezler: Tepe yönetici olmanın en cezbedici taraflarından bir tanesi, vizyon belirlemek fırsatının olmasıdır. Ancak kendisi vizyonun en büyük hayranı olursa ona ulaşmaya çalışırken önüne çıkabilecek olan engelleri gözden kaçırır. Böylece vaktinde farkedildiğinde ortadan kaldırılabilecek bir sorun hayatı cehenneme çevirir. Hareketlerini yeniden değerlendirmeye de yanaşmazlar çünkü hatalı olduklarını kabul ederlerse güvenilmez hale gelebilirler.

7- Geçmişte başarıyı getirmiş olan 'şey'e inatla tutunurlar: Birçok yönetici, denenmiş ve doğru olarak niteledikleri metotlara tutunarak şirketin gerilemesine neden olur. Yaşam eğrisini tamamlamış olan bir ürünü piyasaya sürmeye devam eder, yeni şartlara uyum sağlamalarına yol açacak fırsatları değerlendirmek yerine sahip oldukları kariyeri kendilerine referans olarak kullanır. Sıklıkla görülen, bu alışkanlığa sahip olan CEO'ların kariyerlerini "belirleyici bir an"a bağladıklarıdır. Bu belirleyici an, kayda değer bir başarı ile sonuçlanmış olan bir seçimdir. Burada problem bu belirleyici anı yaşayan kişinin, kariyerinin geri kalanında kendisini hep bu şekilde ifade etmesi ve tanımlamasıdır.

http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=55