Yabancı Ortaktan Alınan Borcun Bitmeyen Vergileri |
12 Kasım 2015 | |||||||||
Başlıktan da anlaşılacağı üzere, konumuz Türkiye’de Kurulu yabancı sermayeli şirketlerin yurt dışındaki ortağından borç alması durumunda karışılacağı vergisel yükümlülükler. Farklı mevzuatlardan yasal dayanağını alan bu vergileri, yazımızda ana başlıklar halinde sizlerle paylaşmak istedik.
Damga Vergisi Açısından… Damga Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesine göre Kanun’a ekli 1 sayılı tabloda yazılı kağıtlar damga vergisine tabidir. 1 sayılı tablonun 1-A; “Akitlerle ilgili belli parayı ihtiva eden kağıtlar” bölümüne göre sözleşmeler binde 9,48 oranında damga vergisine tabidir. Buna göre, kredi sözleşmesindeki tutar üzerinden damga vergisi hesaplanarak mükellef tarafından bağlı bulunulan vergi dairesine ödenmesi gerekir. Kaldı ki, krediye aracılık eden bankalar da mükelleflerden damga vergisinin ödendiğine dair belgeleri talep etmektedir. Peki, bir kredi sözleşmesindeki damga vergisi matrahı nasıl tespit edilir? Mükellefler nezdinde en çok karmaşa yaratan hususlardan biri de kuşkusuz bu hesaplamanın nasıl yapılacağıdır. Kredi sözleşmesi üzerindeki anapara üzerinden mi, yoksa anapara artı faiz tutarı üzerinden mi damga vergisi hesaplanacaktır? Bu sorunun cevabını Damga Vergisi Kanunu’nun 6’ncı maddesi ve İdare tarafından verilen özelgelere dayanarak açıklayalım… 6’ncı maddeye göre bir kağıtta toplanan akit ve işlemler, birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde damga vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınır. Bu maddeye dayanarak, bir kredi sözleşmesinde anapara kredi tutarı normal koşullarda faiz tutarından yüksek olacağından, damga vergisi matrahının da anapara kredi tutarı olarak dikkate alınması gerekir. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından 03/09/2014’de verilen bir özelge ile, kredi sözleşmesi üzerinde ana para ve faiz tutarlarının yer aldığı durumda söz konusu sözleşmenin damga vergisi matrahının en yüksek vergi alınmasını gerektiren tutar olan kredi tutarı üzerinden hesaplanması gerektiği şeklinde görüş verilmiştir. Sözleşmelerle ilgili dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan bir tanesi de, sözleşmelerin kaç nüsha olarak düzenlendiğidir.
Kaynak Kullanım Destekleme Fonu (KKDF) Açısından… Yurt dışından sağlanan döviz ve altın kredileri aşağıdaki vadelere göre ilgili KKDF oranlarına tabidir 1 .
Yurt dışından sağlanan “TL” krediler ise vadesine bakılmaksızın %3 oranında KKDF’ye tabidir.
Döviz ve altın kredilerinde KKDF hem anapara hem faiz üzerinden kesilirken, Türk Lirası kredilerde sadece faiz üzerinden kesilir. KKDF kesintisi, krediye aracılık eden banka veya finans kurumları tarafından kesilip Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’na yatırılmalıdır. Bu nedenle mükellefler tarafından kredinin anapara veya faizinin geri ödemesiyle ilgili banka veya finans kurumuna söz konusu ödemenin mahiyeti bildirilmelidir. Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu Açısından… KDV Kanunu’nun 1’inci maddesine göre Türkiye’de yapılan aşağıdaki hizmetler KDV’ye tabidir: 1. Ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler, 2. Her türlü mal ve hizmet ithalatı, 3. Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler Diğer taraftan, Kanun’un 9’uncu maddesine göre, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı; vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir. Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından 17/07/2014’de verilen bir özelgede, yurt dışı grup firmasından alınan kredi ile ilgili işlemler, KDV Kanunu’nun 1/1 maddesine göre finansman hizmeti olarak değerlendirilmiş ve bu işlemler nedeniyle hesaplanacak faiz tutarlarının KDV’ye tabi olduğu belirtilmiştir.
Tahakkuk ettirilen brüt faiz tutarı üzerinden sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanarak 2 No.lu KDV beyannamesinden beyan edilip 1 No.lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılmalıdır. Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) Açısından… 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinde yer alan “Dar mükellefiyette vergi kesintisi” oranları hakkında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’na göre, alacak faizlerinden %10 oranında vergi kesintisi yapılmalıdır. (Yabancı bankalardan veya kredi vermeye yetkilendirilmiş kurumlardan yapılacak kesinti % 0 (sıfır)’dır) Buna göre, banka veya kredi vermeye yetkilendirilmiş kurumlar olmayan yabancı ortaklardan alınan kredilere ilişkin nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen faizler üzerinden %10 kurumlar vergisi kesintisi yapılmalı ve ilgili ayın muhtasar beyannamesinde beyan edilerek bağlı bulunulan vergi dairesine ödenmelidir.
Örtülü Sermaye Açısından… Yukarıdaki tüm açıklamalara ek olarak, KVK’nın 12’nci maddesine göre; kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır. Yine aynı Kanun’un 11’inci maddesine göre örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkı ve benzeri giderler kanunen kabul edilmeyen giderler olarak dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, söz konusu faizler üzerinden ödenen kurumlar vergisi kesintisinin gider olarak kabul edilmesi, hesaplanan KDV’nin de indirim konusu yapılabilmesi mümkün değildir. Konuyla ilgili olarak, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından 02/05/2012’de verilen bir özelgede, ilişkili kişilerden alınan borç toplamının hesap dönemi başındaki öz sermayenin 3 katını aşması durumunda bu borçlanmalar örtülü sermaye olarak dikkate alınacak olup, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı veya dar mükellefler tarafından ana merkeze aktarılan tutar olarak değerlendirilmiştir. “Söz konusu faiz tutarları dar mükellef ortağa dağıtılmış kar payı sayılarak KVK 30/3 uyarınca %15 kurumlar vergisine tabi tutulacak” şeklinde görüş verilmiştir.
Tüm bu değerlendirmeler yapılırken yabancı ortağın mukimi olduğu ülke ile Türkiye arasındaki çifte vergilendirmeyi önleme anlaşma hükümleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Emre Ilgaz
1Ocak 2013’de 28515 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan 2012/4116 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
http://www.kpmgvergi.com/Blog/Pages/FullBlog.aspx?article=508
Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı Özdoğrular smmm ltd. şti /Mehmet Özdoğru ve/veya ozdogrular.com./com.tr' ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz. |