İbrahim Öztürk - Al sana mali disiplin... (16.06.08) |
16 Haziran 2008 | |
Dünya ekonomisinde büyük bir sıkışma yaşanıyor. Bu uzun süredir ABD kaynaklı 'ipotekli konut krizi' olarak açıklandı. ABD'de ve diğer yerlerde alınan tedbirler ile bu cepheden gelen sarsıntının kontrol altına alındığı yolunda izlenimler güçleniyor. Ancak bu sorunu sabitleyen kadar ortaya çıkan yan etkiler üzerinde uğraşılıyor. ABD'de enflasyon ile işsizlik birlikte % 5 sınırına dayandı. Bu rakamlar Türkler için pek bir şey ifade etmez. Ancak AB, ABD ve Japonya gibi olgun, oturmuş ülkelerde yer yerinden oynar. Bu yüzden ABD, faiz indirerek ve piyasalara nakit enjekte ederek ekonominin derin ve uzun sürecek bir durgunluğa girmesini engellemeye çalışıyor.
Derken devreye büyük bir hızla enerji ve gıda maliyetleri girmeye başladı. Kısaca bir petrol şoku yaşanıyor. Nerede duracağı bilinmiyor. Sürecin AB'de hissedilmesiyle bizim de ihracat piyasamızın daralması söz konusu olabilir. Yıl başından beri kaydedilen % 20'leri aşan kur düzeltmesi çok isabetli bir katkı oldu.
Türkiye, dünyadaki bozulmaya çok hazırlıklı ve güçlü olarak yakalandı. Bu iddianın önce devlet cephesindeki kısmını açıklayalım. Zaten olay burada kopmuştu. (Tablodan takip edileceği üzere) Maastricht Kriterleri sağlıklı bir kamu kesimi ekonomisi için iki temel kriter tanımlıyor: Gayri safi yurtiçi hasılanın % 3'ünü aşmayacak bir bütçe açığı ve % 60'ını aşmayacak bir kamu kesimi (brüt veya AB tanımlı) borç yükü. Görüyorsunuz, Türkiye bütçe açığında 2005 yılından beri (satır 3), kamu borcunda ise 2004 yılından beri (satır 4) bu kriterleri sağlamış durumda. Yıllarca % 20 bandının üzerinde reel faiz ödeyen Türkiye, 2004 yılından beri tek hanede reel faiz ödüyor (satır 7). Faiz harcamaları 2001 sonunda bütçe gelirlerinin % 100'ünü alıp götürürken, bugün % 32'sine kadar düşmüş (satır 8). Sadece 1000 adet adamın cebine giden faiz kazığı 2001 yılı sonunda gayri safi milli hasılanın % 20'sini aşarken, bugün bu % 5,7'ye düşürülmüş (satır 10).
Atatürk ve rejim krizi arkasına sığınıp bizi maymuna baktıran 28 Şubat soyguncuları, boşalan heybelerini (o heybeler kolay boşalmaz ya!) doldurmak üzere Ankara'dan yine pusuya yattılar. Diğer yazıda 2008 yılında da devam eden mali disiplindeki mükemmel tabloyu açıklayacağım. Biliyorum, şaşırıyorsunuz. Herkes "memleket batıyor" derken ben başka havalardan çalıyorum.
Merhum Cemil Meriç diyor ki, "Herkes farklı yönde konuşurken, bir kişi çıkıp 'herkes çıldırmış, tek bir ben kaldım' diyemez. Ancak gerçekten herkes çıldırmışsa da yapacak bir şey yoktur."
|