Hakan ÜZELTÜRK - Yurtdışı çıkış yasağına bakış açısı (20.06.08) |
20 Haziran 2008 | |
Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Açıklamanın yapıldığı aynı günün sabahında DÜNYA Gazetesi'nde bu köşede yayınlanan "Vergi borcu için araçlar bağlanmayacak ama insanlar bağlanacak" başlıklı yazım sebebiyle yukarıdaki bahsedilen köşe yazıları ifadesinin kapsamına girdiğimi düşündüğümden cevap verme ihtiyacı hissettim. Bu konuda benimle birlikte ısrarla hukuka aykırılık iddiasında bulunanlara örnek Sayın Bumin Doğrusöz verilebilir. İdare bu yönde bir açıklama yapmayı uygun görmekle birlikte yayınladığı yazıda sadece mevzuatı, Anayasa Mahkemesi kararını ve burada yer alan iptal sebeplerini belirtmiş ve: "Anayasa Mahkemesi'nin konuya ilişkin iptal kararının 8.6.2008 tarihi saat 00.01 de yürürlüğe gireceği ve iptal edilen Pasaport Kanunu'ndan kaynaklı tahditlerin re'sen bu tarihte kaldırılacağı, vergi borçlarını ödememekte ısrar edenlerin yurtdışına kaçmalarının mümkün olacağı dikkate alındığında; kabul edilen kanun hükmünün yürürlüğünün geciktirilmemesi kamu yararına görülmüş ve TBMM'nin uzun süredir gündeminde olan ve çeşitli platformlarda tartışılan kanun hükümleri süratle incelenerek onay işlemi 6.6.2008 tarihinde gerçekleştirilmiştir" açıklamasını getirmiştir. Bu konudaki yazımızda bahsettiğimiz hususlar zaten konunun hukuki boyutu açısındandır. Hukukun üstünlüğüne inanan ve anayasasında bir hukuk devleti olduğu belirtilen bir ülkenin vatandaşları olarak amacımız oluşturulan kuralların hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamaktır. Bu nedenle köşemizin adı "vergi ve hukuk" dur. İdare tarafından yapılan açıklamada yer alan "vergi borçlarını ödememekte ısrar edenler" kavramı açısından mükelleflerden bir kısmı için söylenebilecek sözleri bütün mükelleflere yaymamak gerekir. Bunların bir kısmı ödeyememekte, bir kısmı ödemek için çalışmaktadır. Keza "yurtdışına kaçma" ifadesi de ancak bazı mükellefler için mümkün olabilir. Bazıları için yurtdışına kaçma değil gitme, iş görüşmelerini yapıp dönme gibi durumlar söz konusudur. Bütün bunlar bir genelleme yapmanın ne derece hatalı olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu nedenle idarece ileri sürülen kamu yararının da her zaman bulunmadığı aşik‰rdır. Aksine, bazı durumlarda bu kişilerin yurtdışına gitmesinde kamu yararı vardır. Zira bu durumda vergi borçlarının ödenmesi bu şekilde mümkün olabilir. Özellikle, Anayasamız ve Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği üzere, getirilecek sınırlamaların, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve l‰ik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekir. Ölçülülük ilkesi de elverişli, gerekli ve orantılı olmayı içerir. Bunun yanında yargı kararı olmadan idari bir kararla seyahat özgürlüğü kısıtlanmakta, kişiler arasında farklı uygulamalar oluşturmaya imk‰n verilmektedir. Bu bir hukuk devleti uygulaması değildir. Dolayısıyla düzenlemenin sadece adının değil, içeriğinin de kanun olması kanunların temel özelliklerini taşıması gerekir. Ayrıca bir önceki yazımda da belirttiğim üzere kişinin yurtdışına çıkmasının engellenmesi ile kamu borcunun tahsil edilebileceği gibi bir garip düşünce de ortaya çıkmakta, ülkemiz hapishaneye çevrilmektedir. Hukuki olarak daha da vahimi eski yasakların yeni bir kanun hükmü olmadan Anayasa Mahkemesi kararına rağmen devam etmesidir. Yeni getirilen düzenlemeler uluslararası hukuk kurallarına uygun değildir. İdarenin buna katılıp katılmamasından ziyade düzenlemenin hukuka uygun olup olmadığını tartışması gerekirdi. Yapılan açıklamada bu olmadığı gibi, hatalı ifadeler de bulunmaktadır. İdare yaptığı düzenlemelerin hukuka uygun olduğunu mükellefleri inandırabildiği ölçüde başarılı olabilecektir. http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=21 |