Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
İbrahim Öztürk - TÜSİAD, yeni bir ara rejim yönetimine mi soyunuyor? (20.06.08) PDF Yazdır e-Posta
20 Haziran 2008

Dünkü TÜSİAD toplantısını dikkatle takip ettim... Mustafa Koç ve yeni başkan Arzuhan Doğan Yalçındağ'ı ve ardından Kemal Derviş'i dinledim. Önce Koç ve Yalçındağ'ın ses tonundaki 'tedirginlik' adeta bir 'brifing sonrası' havayı çağrıştırıyordu.

Adeta 'ikna odalarından' geliyorlardı. Nitekim Derviş 'havayı gergin gördüğünü' ifade etti. Sunumu da bu bağlamda sakin, soğukkanlı ve akılcı idi. Açık söylemek gerekirse, Derviş'i toplantıya davet edenler, ondan 'bekledikleri' yönde bir konuşma alamadılar.

Derviş, son yıllarda ekonomide kaydedilen büyük başarılara ve bunun arkasındaki hükümet iradesine vurgu yaptı. Genelde dünya ortalamasının altında kalan büyüme performansımızın ilk defa 2002-2007 döneminde bunun üzerine çıktığına işaret etti. Ayrıca 'derinleşen küresel kriz' borazanlığına da pabuç bırakmadı. Biliyorsunuz 'ah bir kriz çıksa' diye yatırlara çaput bağlayanlar, böylece halk iradesini daha kolay by-pass edeceklerini düşünüyordu. Kriz çıksa idi, parti kapatma davası zaten açılmayacaktı. Elbette ki, iç ve dış etkenler nedeniyle büyümenin ve yatırımların yavaşlamış olması ve yeterince istihdamın oluşturulup işsizlik sorununun makul düzeylere çekilememiş olması önemli bir sorun. Ancak büyümenin ve yüksek düzeyde yatırımların devamı için reformlar, istikrarın devamı ve büyümeyi finanse edecek yabancı sermaye girişleri kesinlikle gerekiyor.

Önceki gün Avrupa'nın büyük bankalarından olan Dresdner Bank'ın Türkiye'yi ziyaret edip 'geleceği koklayan' risk uzmanlarıyla birlikte idim. Bankanın Türkiye biriminin başında proje bankacılığında yıldızı parlayan genç bankacı Mehmet Bostan var. Türkiye'yi son derece önemsediklerinden yakından takip ediyorlar. Bana sordukları sorular içinde ekonomi arka planda kalıyor. Ekonominin yıldızının parladığının farkındalar. Daha çok 'güç ve sınıf savaşlarını' merak ediyorlar. Gelişmelerin tümüyle farkındalar. Sürecin bir yargıç-asker, yani bürokratik bir darbe olduğunu düşünüyorlar. Dönüp dolaşıp 'devlet özelleştirmelerle kamu tekelini yok edip, piyasa ortamını oluşturuyor, ancak Türk sanayisi ağırlıklı olarak özel sektör tekellerinin elinde' diyorlar. Bunu dikkatle not ediniz. Büyük sermaye çevrelerinin değişime karşı sergiledikleri büyük direniş de hâlâ buradan kaynaklanıyor.

Evet, oyun artık apaçık ortada. Türkiye, birbirinin ideoloji ve çıkar kankası olan güç odakları arasında fena halde parsellenmiş durumda. Şöyle ki, sanayi ve finans, büyük İstanbul sermayesi arasında; bürokrasi, asker-yargı arasında; bilim hayatı ise 'bizi fişle, darbe yap' diye cübbeleriyle ortalığa dökülen antidemokratik zihniyetin egemenliğinde, medya zaten biliniyor. Dikkatinizi çekti mi, üniversitelerde seçim ve askeriyede de ağustos şûrası yaklaşırken, istediklerini dayatmak için ortamı iyice geriyorlar. TÜSİAD toplantısı tekelci, içe kapanmacı, hukuksuz düzenin yeni bir çırpınışına ev sahipliği mahiyetinde gelişti.

Öte yandan Arzuhan Hanım, ekonomik verileri doğru okuyamıyor, teşhis ve tedavi konusunda ise kısaca 'Anadolu'yu bırak, bize bak' noktasının ötesine geçemiyor. Ülke ekonomi alanında değil, hukuk alanında tıkanmış durumda. Yargıçlar eldeki yasakçı anayasa ile bile yetinmiyor. Yargının tepesi, en kritik kararların arefesinde sanki askerlerden brifing almaya giderken yakalanıyor. Demokrasi taraftarı görünen Yalçındağ, 'bunu kabul et, sesini çıkarma, saygı duy' diyor.

Neyse ki, artık oyun dünyanın gözü önünde oynanıyor ve 'laiklik elden gidiyor' safsatasına kimse inanmıyor. Bu ilk defa oluyor. Geçmişte yabancıları da bir şekilde ürkütmüşlerdi. TÜSİAD'ın yeni bir 'ara rejim yönetimine' soyunduğu görüntüsünü sivil toplum erken fark etti ve toplantıya katılmadı. Sendikalar, buna alet olmadı. Aslında bütün bunlar yakın tarihi hatırlayanlar için sürpriz değil. 28 Şubat sürecinde demokrasinin bütün kurum ve kuralları tırpanlanırken yine aynı patronlar kulübü itiraz etmek bir yana müdahalelere açık destek vermişti.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=704443