YIL KAPANIRKEN TAHSİL EDİLEMEYEN ALACAKLARIN VERGİSEL DURUMU |
20 Aralık 2016 | |
Yıl kapanırken dönem sonu işlemleri ve değerlemesi firmaların önemle üzerinde durması gereken konulardan biri. Yıl sonunda tahsil edilemeyen ve tahsilat belirsizliği bulunan gerek yurtiçi gerekse yurt dışı alacakların ne olacağı ve hangi şartlarda Vergi Usul Kanunu'nda belirlenen Değersiz bir Alacak olup olmayacağına göz atalım. Vergi Usul Kanunu'nun 322'inci maddesinde "Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacaktır. Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleri ile zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler," hükmü yer almaktadır. Kanun hükmünden de anlaşılacağı gibi bir alacağın değersiz alacak sayılabilmesi için ya tahsilinin imkansız olduğuna dair bir yargı kararı ya da kanaat verici bir belge olmalıdır. Vergi Usul Kanunu'nun 322'nci maddesinde kanaat verici vesika konusunda yeterli açıklama yapılmamış olmakla birlikte alacağın tahsil imkanının ortadan kalktığını ispat eden her türlü delil, kanaat verici vesika olarak dikkate alınmalıdır. Kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir:
Sulh Anlaşması Özel hukukta Sulh Anlaşması herhangi bir şekil şartına bağlanmamıştır. Ancak söz konusu işlemde muvazaa olmadığının, işlemin ticari gereklerle yapılmış olduğunun tevsik edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla sulh protokolü yapılırken aşağıdaki prosedürlere uyulması ve belgelerin temin edilmesi yerinde olacaktır:
Alacaklı ve borçlunun anlaşmak suretiyle borcu kaldırmaları halinde ve bu durumu tespit eden bir sulh anlaşması düzenledikleri durumda ise sulh anlaşmasının kanaat verici vesika sayılıp sayılmayacağı hususunda tam bir görüş birliği olmadığı ortaya çıkmaktadır. Konuya ilişkin olarak yayımlanan, 284 seri No'lu VUK Genel Tebliği, 17.08.1999 ve 12.09.1999 tarihlerinde Marmara Bölgesi'nde meydana gelen depremler nedeniyle VUK'a eklenen Geçici 24'üncü maddeyi açıklıyor. Söz konusu madde ve bu maddeyi açıklayan Tebliğ ile yalnızca bu olaya münhasır olmak üzere, bir takım şartlar hafifleştirilmiştir. Bununla beraber, söz konusu Tebliğ'de, kanaat verici vesika kavramı da genişletilmiştir. Geçici 24'üncü madde uyarınca alacaklı ve borçlunun her türlü muvazaadan ari olarak sulh olmaları ve bu anlaşmayı noterde düzenlemeleri halinde, bu belge alacağın değersiz hale geldiğine ilişkin kanaat verici belge olarak kabul edilecektir. Tebliğ'in 1.2.1 No'lu kısmında Sulh Belgesi'nin kanaat verici belge olarak kabul edileceği açıklanmıştır. Ancak Tebliğ'de de açıkça belirtildiği üzere, kanaat verici vesika kavramı 17.08.1999 ve 12.09.1999 tarihlerinde Marmara Bölgesi'nde meydana gelen depremler sırasında bu bölgede faaliyet gösteren kişilerle iktisadi ve ticari ilişkide bulunan mükelleflere münhasıran genişletilmiştir. Burada dikkatimizi çekecek husus; 4503 sayılı Kanun'la 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na eklenen geçici 24'üncü madde hükmü ve bu maddeye istinaden yayımlanan 284 sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan düzenleme mahkeme kararı ile sulh şartının istisnasını teşkil etmekte olduğudur. Nitekim 2012 yılında Sulh Anlaşması'na istinaden İstanbul Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir Özelge'de; Söz konusu yılda verilecek uluslararası nakliye hizmetleri karşılığında bir kuruma navlun avansı (iş avansı) olarak peşin ödeme yapıldığı, anılan kurumun hizmet taahhüdünü yerine getirmeyip, 2011 yılında faaliyetini durdurduğu, tahsil imkânı kalmayan alacağın navlun avansından kaynaklanmış olması sebebiyle sulh yoluyla feragat etmekte tereddüt yaşandığı belirtilerek, Vergi Usul Kanunu'nun vazgeçilen alacaklarla ilgili 324'üncü maddesi hükmünden yararlanıp yararlanılamayacağı hususu İdare'ye sorulmuştur. Konuya ilişkin olarak verilen Özelge'de; hizmet taahhüdü karşılığı olarak navlun avansı ödemesinde bulunulan şirketin, taahhüdünü yerine getirmemesi ve 2011 yılında faaliyeti durdurması nedeniyle tahsil imkânı kalmadığını belirtilen alacak için sulh yoluyla feragat edilerek yukarıda açıklaması yapılan madde hükümlerini yerine getirildiği takdirde Vergi Usul Kanunu'nun 322 veya 323'üncü maddelerine göre hareket edilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir. Sonuç Olarak… Tüm bu değerlendirmeler ışığında; Alacaklı ve borçlunun anlaşmak suretiyle borcu kaldırmaları halinde, bu durumu tespit eden bir sulh anlaşması düzenledikleri durumda alacaklının borçluyu ibra etmesi ve borcundan vazgeçmesi ve ilgili madde hükümlerinin yerine getirilmesi durumunda Vergi Usul Kanunu'nun 322. maddesine istinaden Değersiz Alacak olarak kurum kazancından indirim konusu yapılabilmesi mümkündür. Buna ilave olarak olası bir vergi incelemesinde, inceleme elemanını ikna edecek, işlemde muvazaa olmadığına dair kanaat getirtecek her türlü belgelemenin de hazır bulundurulması gerektiğini hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bora Yargıç http://www.kpmgvergi.com Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz. |