Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Aynı Tutarda Yapılan Sermaye Azaltımı Ve Artırımına Bağlı Olarak Ortaya Çıkan Kâr Dağıtımı Değerlendirmesi PDF Yazdır e-Posta
08 Kasım 2020

Danıştay 3. Daire

Tarih : 14.10.2019

Esas No : 2016/8648

Karar No : 2019/5591

GVK Md. 94

AYNI TUTARDA YAPILAN SERMAYE AZALTIMI VE ARTIRIMINA BAĞLI OLARAK ORTAYA ÇIKAN KÂR DAĞITIMI DEĞERLENDİRMESİ  

Sermaye artırımına konu tutarların, sermayeye eklenmiş olan geçmiş yıl kârları, kâr yedekleri ve özel fonlardan oluşan iç kaynaklardan karşılandığının anlaşılması karşısında, sermayeye eklenmiş olan bu tutarların azalmasına neden olacak şekilde sermaye azaltımı yoluyla işletmeden çekilmeleri halinde kâr dağıtımına bağlı stopaja tabi tutulacakları hk.

İstemin Konusu: Vergi Mahkemesinin kararının aleyhe olan hüküm fıkrasının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Dava Konusu İstem: Davacı şirket adına, hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarına istinaden aynı tutardaki sermaye azaltımı ve artırımı yoluyla ortaklara götürü biçimde kâr dağıtımında bulunduğu ancak dağıtılan bu tutarın tevkifata tabi tutulmadığından bahisle 2010 yılının Nisan dönemi için salınan bir kat vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi ile genel yönetim giderlerinden yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerine pay verilmeyerek haksız iadeye sebebiyet verildiğinden bahisle aynı yıl için re’sen salınan kurumlar vergisi ve bu vergi üzerinden tekerrür hükümleri uyarınca artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Genel yönetim giderlerinden yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerine pay verilmesi gerekirken pay verilmediği tespit edildiğinden, yapılan hesaplamalar neticesinde, yıllara yaygın inşaat onarım maliyetleri içerisinde gösterilmesi gerekirken doğrudan gider olarak kaydedilen tutarın kurumlar vergisi matrahına ilave edilmesi suretiyle fazladan iade alındığı tespit edilen tutar nedeniyle re’sen salınan vergide ve 2006 yılı içerisinde kesinleşen cezanın tekerrüre esas alınabilecek olması karşısında, tekerrür hükümleri uyarınca artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezasında hukuka aykırılık görülmediği, sermaye azaltımına gidilmiş olmasının tek başına ortaklara kâr dağıtıldığı anlamına gelmediği, ortaklara kâr dağıtıldığına dair banka hareketlerini gösteren belgeler gibi somut herhangi bir tespitin vergi inceleme raporunda bulunmadığı bununla birlikte, davacı şirket tarafından Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan D.İş K.2010/87 sayılı dosyasında, esas sermayesinin şirketin konu ve iş hacmi bakımından ihtiyacın üzerinde olduğunun tespit edildiğinin görülmesi karşısında tarhiyatın gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bir kat vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi kaldırılmış, kurumlar vergisi ve bu vergi üzerinden tekerrür hükümleri uyarınca artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezası yönünden ise dava reddedilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Davacı şirketin, 31.12.2009 ve 31.12.2010 tarihli bilançolarına sermaye artış ile azalış işlemleriyle birlikte bakıldığında, ortaklarına kâr dağıttığı ve yapılan kâr dağıtımından vergi tevkifatı yapılmadığı, söz konusu azalış ve artış işlemlerinin yevmiye maddeleri ile şirketin kanuni defterlerinin ortaklar cari hesabına kaydedildiği, sermaye azaltılmasına müteakiben aynı tutarlı sermaye artışının yapılmış olması ve sermaye artırımına konu tutarın şirketin iç kaynaklarından karşılanmış olmasının şirketin örtülü kâr dağıttığını gösterdiği bu nedenle yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması istenilmektedir.

Karar: Davacı şirketin, 05.04.2010 tarihli genel kurul kararı ile sermayesini 15.000.000,00 TL’den 12.300.00,00 TL düşürmek suretiyle 2.700.000 TL sermaye azaltımına gittiği ve 24.05.2010 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi’nde söz konusu işlemin ilan edildiği, akabinde aynı miktar kadar sermaye artırımının yapılarak 04.06.2010 tarihinde tescil edildiği ve 10.06.2010 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği, hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarına istinaden belirtilen yolla ortaklara örtülü biçimde yapılan kâr dağıtımından vergi tevkifatı yapılmaması nedeniyle 2010 yılının Nisan dönemi için salınan bir kat vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisinin kaldırılması istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (B) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olacağı hükme bağlanmış, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun vergi tevkifatını düzenleyen 94. maddesinde ticaret şirketlerinin madde bentlerinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları belirtilmiş ve bu bentler arasındaki 6. bendin (b-i) alt bendinde tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75. maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından tevkifat yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Kanun’un 98. maddesinde de 94. madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kârlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları hükmü getirilmiştir.

Sermaye artırımı ve azaltımı işlemleri, mükellefler tarafından uygulamada farklı sebeplerle yapılmakta olup dava konusu olayda, davacı şirket tarafından, sermaye azaltım işleminin şirketin pay sahiplerinin ödenmemiş sermaye borçlarının tasfiyesi amacıyla yapıldığı ifade olunmuştur.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından sermaye azaltımına müteakiben aynı tutarlı sermaye artırımına gidildiği, söz konusu işlemlerin şirketin kanuni defterlerinin ortaklar cari hesabına kaydedildiği, sermaye azaltımı nedeniyle şirket ortaklarına nakden dağıtılan bir tutar bulunmadığı ve şirket esas sermayesinin şirketin konu ve iş hacmi bakımından ihtiyacın üzerinde olduğunun Mahkeme kararıyla tespit edildiği anlaşılmakla birlikte, vergi inceleme raporunda, sermaye artımına konu tutarların, sermayeye eklenmiş olan geçmiş yıl kârları, kâr yedekleri ve özel fonlardan oluşan iç kaynaklardan karşılandığı tespit edildiğinden, sermayeye eklenmiş olan bu tutarların azalmasına neden olunacak biçimde işletmeden çekilmeleri halinde kâr dağıtımına bağlı stopaja tabi olacakları açık olup davacı tarafından, raporda belirtilen tespitlerin aksinin ispat edilemediği de görüldüğünden, söz konusu işlemlerin ticari ve teknik icaplara uygun düşmemesi nedeniyle yapılan tahiyatta hukuka aykırılık bulunmadığından, aksi kanaatle verilen Vergi Mahkemesi kararının değinilen hüküm fıkrasının bozulması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesinin kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, karar verildi(*).

 

(*)  KARŞI OY: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında Mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının söz konusu hüküm fıkrasının onanması gerektiği oyuyla Karara katılmıyorum.