Dünya bizim yöntemi inceliyor (19.10.08) |
19 Ekim 2008 | |
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ile yaptıkları görüşmelerde, bu kuruluşların, kendilerine bir “B” planı olup olmadığını sorduklarını belirten Yılmaz, Merkez Bankası olarak, döviz likiditesindeki aracılık fonksiyonlarını anlattıklarını, reyting kuruluşlarının da bu sistem ile yakından ilgilendiklerini söyledi. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankasının, döviz likiditesinin sağlanmasındaki aracılık fonksiyonunun, piyasalarda döviz açısından dalgalanmayı ortadan kaldırdığını söyledi. Durmuş Yılmaz, Merkez Bankasının, küresel finansal kriz karşısında uyguladığı politikalara yönelik sorularını yanıtladı. Merkez Bankasının, bağımsız bir kurum olarak etkin para ve faiz politikaları kullandığını belirten Yılmaz, gerek enflasyon hedeflemesi, gerekse serbest dalgalı kur politikasının da etkisiyle, esnek bir yapıya sahip olduğunu kaydetti. Küresel kredi sıkıntısıyla gündeme gelen likidite sorununa yanıt verme konusunda, Merkez Bankasının elinde çağdaş enstrümanlar bulunduğunu belirten Yılmaz, bunlardan birisinin de döviz likiditesinin sağlanmasındaki aracılık fonksiyonu olduğunu anlattı. Türkiye'nin, döviz likiditesine yönelik uyguladığı bu modelin çok yaygın bir model olmadığının altını çizen Yılmaz, ayrıca Merkez Bankasının bunu Türkiye'de etkin bir şekilde uyguladığına da dikkat çekti. ABD Merkez Bankası FED'in de, likidite sorununa çözüm açısından “iskonto penceresi” açtığını hatırlatan Yılmaz, ancak büyük bankalar ve mali kuruluşların, “damgalanırız” kaygısıyla böyle bir imkana başvuruda bulunamadıklarını, bu nedenle bu sistemin etkin bir şekilde çalışmadığını ve likidite sorununun derinleştiğini vurguladı. TÜRKİYE'NİN UYGULADIĞI SİSTEM FARKLI VE PİYASALARDAKİ GÜVENİ ARTTIRIYOR Türkiye'de Merkez Bankasının gerçekleştirdiği döviz likiditesi aracılığında, bazı bankaların elinde bulunan döviz fazlasını, kredi riskini de üstlenerek borç aldıklarını ve bunu ihtiyacı olan kurumlara verdiklerini vurgulayan Yılmaz, kendilerinin aracılık yaptığını, borç alan ile verenin ise birbirlerini tanımadığını söyledi. Sistemdeki en önemli farklılıklardan birinin, borç alan ile verenin birbirini tanımaması olduğunu belirten Yılmaz, bu sistem ile “damgalanma”nın olmadığını, sistemin en önemli amaçlarından birinin piyasalarda güveni tesis etmek, bir diğer amacının da yine piyasada güveni güçlendirmeye yönelik likidite sorununu çözmek olduğunu ifade etti. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ile yaptıkları görüşmelerde, bu kuruluşların, kendilerine bir “B” planı olup olmadığını sorduklarını belirten Yılmaz, Merkez Bankası olarak, döviz likiditesindeki aracılık fonksiyonlarını anlattıklarını, reyting kuruluşlarının da bu sistem ile yakından ilgilendiklerini söyledi. Yılmaz, bu küresel finansal krizde, güveni yeniden tesis etmenin önemine dikkat çekerek, likiditeyi iyi yöneten ülkelerin, bu süreci daha az sorunlu bir şekilde geçirerek krizi atlatabileceğini de vurguladı. Öte yandan, ekonomideki makro hedeflere ulaşmada, para politikasını destekleyecek bir kamu maliyesi ile harcamaları disipline ederek kurallara bağlayacak bir çıpanın önemine de dikkat çeken Yılmaz, çıpanın niteliğinin önemli olmadığını, çıpayı oluşturacak unsurun, “Mali Kural” ya da “IMF” olabileceğini belirtti. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE MÜDAHALE YÖNTEMLERİ Mevcut krizin çıkarak derinleşmesinde, piyasaların, kendilerini rahatsız edecek uyarıları dikkate almayarak rehavet içinde hareket etmelerinin belirleyici olduğunu ifade eden Yılmaz, bu türden krizlere karşı ilk olarak para politikasıyla cevap verildiğini söyledi. Krize karşı ikinci müdahalenin faiz oranları olduğunu belirten Yılmaz, bunlar da yeterli olmaz ise finansal sistemdeki tüm mevzuatın yeniden gözden geçirildiğini kaydetti. SON 50 YILDA 125 KRİZ OLDU Küresel ekonomide, son 50 yılda 125 krizin olduğunun altını çizen Yılmaz, bu krizlerin, nihai olarak kamu müdahalesi ile kamuya yük oluşturarak çözüldüğünü, bunun da vergi mükelleflerinin üzerine yansıdığını vurguladı. Durmuş Yılmaz, bugünkü krizin de sonuçlanmasının kamuya yük oluşturacağını belirtti. Yılmaz, aşırı refah ve rehavetin getirdiği denetimsizlik ve uyarıları dikkate almamanın istikrarsızlığın tohumlarını ektiğini ve bu tür krizlerin çıkmasında önemli bir faktör olduğunu da bildirdi. |