Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Tasfiye Sonucunda Karşılıksız Kalan İştirak Payının Gider Olarak Dikkate Alınıp, Alınmayacağı PDF Yazdır e-Posta
04 Mart 2021

Danıştay 9. Daire

Tarih : 16.12.2019

Esas No : 2016/20721

Karar No : 2019/6986

KVK Md. 5, 8, 11

TASFİYE SONUCUNDA KARŞILIKSIZ KALAN İŞTİRAK PAYININ GİDER OLARAK DİKKATE ALINABİLECEĞİ

Şirket aktifinde bulunan bağlı ortaklığına ait iştirak hisselerinin anılan şirketin tasfiyesi nedeniyle karşılıksız kalması sonucu oluşan zararın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı hk.

İstemin Konusu: Vergi Mahkemesi’nin kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Dava Konusu İstem: Davacı şirketin iştirak payının bulunduğu ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin tasfiyesinin zararla sonuçlanması nedeniyle bedelsiz hale gelen ve elden çıkan iştirak tutarı olan 3.395.000 TL ile tasfiye olan şirketten cari hesap sonucu alacaklı olunan 10.346.761,27 TL’nin dönem kazancında gider olarak dikkate alınması gerektiği yönünde ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesine istinaden 2014 yılı kurumlar vergisi tahakkukunun iptali istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İşletmelerin esas faaliyet konusunun menkul kıymet ticareti olmadığı sürece, işletme kaynakları kullanılarak bir başka kuruma iştirak edilmesi ile ilgili olarak yapılan harcamaların mali duran varlık niteliğinde bir iktisadi kıymet edinimi olup elden çıkarılması veya iştirak bünyesindeki gelişmelerden kaynaklanan sebeplerle oluşan bunlara ilişkin zararların sermayede meydana gelen azalma hükmünde sayıldığından gider yazılamayacağı veya zarar mahsubuna konu edilemeyeceği, tasfiye sonucunda iştirak hisselerinin karşılıksız hale gelmesine ilişkin durumun; iştirak amaçlı yürütülen faaliyetler için tahsis edilen sermayede meydana gelen bir kayıp olup doğrudan iştirak faaliyetlerinin neticesinde oluşan ve kanunen kabul edilmeyen gider niteliğine haiz bir zarar niteliğinde olduğu, bu durumun Vergi Hukuku açısından indirilebilir zarar durumu olmayıp işletme faaliyeti ile ilgili olmayan mali duran varlıklara ilişkin yatırılan sermayede (iktisap bedeli) vukua gelen bir eksilme hali olduğu, bu açıdan, iştirak hisselerinin elden çıkarılma biçimin (satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması gibi) veya karşılıksız hale gelme veya değerlerinin düşmesi biçimlerinin (tasfiye, iflas, sermaye kaybı, ivazsız olarak devri gibi) herhangi bir önemi bulunmadığı, bu sebeple dava konusu maddi olaya uygulanması gerek Kanun hükümlerinin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-a ve 5/3 maddelerinin olduğu, tasfiye sonucunda oluşan zararın tümüyle iştirak edilen kurumda ortaya çıkan ve sermaye kaybı olarak nitelendirilen bir durumun iştirak eden ortağa yansıması olup istisna dışı kurum kazançlarından indirilme imkanı bulunmadığı, bu durumda davalı idarece, davacı tarafından verilen ihtirazi kayıt dikkate alınmaksızın yapılan tahakkukta hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: İştirakler hesabında yer alan hisse senetlerinin aktiften çıkarılması sonucu ortaya çıkan zararın, kurum kazancının tespitinde gider olarak değerlendirilmesi gerektiği, iştirak edilen şirkete ait hisse senetlerinin tasfiye sonucunda alınamamasının, yani değerlerini tamamen yitirmeleri nedeniyle şirket öz sermayesinin azaldığı, bu durumun zarar olarak nitelendirilmesi gerektiği, özvarlığın azalmasına yol açan her türlü işlem veya faaliyetten doğan zararın kurumlar vergisi matrahını etkilediği, iştirak eden firmada oluşan zararın gelir veya kurumlar vergisi matrahından indirilmemesini öngören bir Yasa hükmünün bulunmadığı iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.

Karar: Davacı şirketin iştirak payının bulunduğu ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin tasfiyesinin zararla sonuçlanması nedeniyle bedelsiz hale gelen ve elden çıkan iştirak tutarı olan 3.395.000 TL ile tasfiye olan şirketten cari hesap sonucu alacaklı olunan 10.346.761,27 TL’nin dönem kazancında gider olarak dikkate alınması gerektiği yönünde ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesine istinaden 2014 yılı kurumlar vergisi tahakkukunun iptali istenilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinde; kurumlar vergisinin, birinci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 37. maddesinde; her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu, 38. maddesinde; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce, işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu sürede tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanun’un 40 ve 41. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı, 40. maddesinde ise; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin yanı sıra safî kazancın tespit edilmesinde indirilecek diğer giderlere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinde ise kurum kazancının tespitinde hasılattan indirilebilecek giderler maddeler halinde sayılmıştır. Ayrıca Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddeleriyle indirilmeyecek giderler de açıklanmıştır.

Kurumlar vergisi mükellefleri açısından Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinde yazılı giderlerin ve muhtelif Kanunlardaki gider kaydına yönelik hükümlerin topluca dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre bir giderin ticari kazancın tespitinde indirilip indirilmeyeceği hususu Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddelerinde ya da özel düzenlemelerde yer almasına bağlıdır.

Tüm bu düzenlemeler uyarınca safi kazancın tespitinde indirilebileceği ya da indirilemeyeceği açıkça belirtilmemiş harcamaların gider olarak yazılıp yazılmayacağının tespiti için harcamaların maliyet unsuru ve ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olup olmaması önem arz etmektedir. Bir harcamanın işle ilgili olmasındaki en önemli ölçüt, kurumun bu gidere katlanmış olmasıdır. Tersine, bir giderin işle ilgili olmadığının ortaya konulabilmesi için de bu giderin işletmenin faaliyet konusuyla ilgisinin olmaması ve kurum yetkililerinin özel amaçla yaptıkları giderler olması zorunludur.

Bilindiği üzere herhangi bir kurumun başka bir kurumun sermayesine katılma payı karşılığında elde edilen kâr payına “iştirak kazancı”, işletmenin bu şekilde doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılmak üzere edindiği hisse senetleri veya ortaklık paylarının izlendiği hesaba ise “iştirakler” adı verilmektedir. Günümüzde şirketler arasında bu türden ilişkilere sıkça rastlanmakta olup, bu tür işlemler için yapılan harcamaların ticari faaliyetle ilgili bulunduğu açıktır.

Dava konusu olayda şirketin hukuken ortadan kalkması ve tasfiyesinin zararla sonuçlanması sonucu davacı şirketin iştirakler hesabında hisse senetlerinin maliyet bedelinin ve tahsil edilemeyen alacak kadar bir zarar oluşmuş, diğer bir ifade ile şirket özsermayesi bu oranda azalmıştır. Bunun zarar olarak nitelendirilmesi mevzuatımızdaki hükümlere uygundur.

Bu durumda; davacı şirketin aktifinde bulunan bağlı ortaklığına ait iştirak hisselerinin anılan şirketin 2014 yılında tasfiyesi nedeniyle karşılıksız kalması sonucu oluşan zararın gider olarak dikkate alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine fazladan yapılan tahakkukun kaldırılması gerekirken aksi yönde verilen Vergi Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle; davacının temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesi’nin kararının bozulmasına, 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.