Ölenin Vergi Borçlarından Mirasçıların Sorumluluğu |
02 Kasım 2021 | ||||||
Borçlunun ölümü halinde kanuni ve mansup mirasçılardan her biri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olmakla birlikte, mirasçıların sorumluluğundan söz edebilmek için de mirasın reddedilmemiş olması gerektiği, mirasın hükmen reddi talebiyle açılan dava sonuçlanıp karar kesinleşmeden mirasçı sıfatıyla ödeme emri düzenlenemeyeceği hk. İstemin Konusu: Vergi Mahkemesinin ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Dava Konusu İstem: Davacı adına mirasçı sıfatıyla düzenlenen 07.02.2013 tarihli ve 1 ilâ 9 numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararı: Dosyanın incelenmesinden, davacının murisi ...’in ... Yapı Sistemleri Sanayi ve Uygulama A. Ş. ‘nin yönetim kurulu başkanı olduğu ve anılan şirketin vadesinde ödenmeyen ve şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen borcu bulunduğundan bahisle söz konusu borcun kanuni temsilciden arandığı, ancak kanuni temsilci olan anılan kişinin 27.02.2012 tarihinde vefat etmesi sebebiyle anılan borcun varis olan davacıdan tahsili cihetine gidildiği anlaşılmaktadır. Olayda, terekenin borca batık olduğunun tespiti niteliğinde olan mirasın hükmen reddine karar verilmesi istemiyle Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davanın 10.12.2013 tarih ve … sayılı kararla görev yönünden reddine karar verildiği görülmüştür. Anılan davanın görevli Mahkemece değerlendirileceği ve bir hüküm kurulacağı tabiidir. Bu aşamada terekenin henüz davacıya geçip geçmediği, bir başka ifadeyle davacının miras bırakanın borcundan sorumlu olup olmadığı mirasın reddi yolunda açılan davada henüz belli değilken, mirasçı sıfatıyla davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk görülmemiştir. Mahkeme bu gerekçeyle ödeme emirlerini iptal etmiştir. Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay 3. Dairesinin 21.05.2018 tarih ve E.2016/3985, K.2018/2777 sayılı Kararı: Dosyanın incelenmesinden, mirasçı olan davacı tarafından murisi olan kişinin 27.02.2012 tarihinde vefatı üzerine, Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/4 esas sayılı dosyasında terekenin resmi defterinin tutulmasının istendiği, mirasın reddinin talep edildiği Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.12.2013 gün ve … sayılı kararıyla verilen görevsizlik kararı üzerine söz konusu davanın Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2018/214 sayılı dosyasında derdest olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının sorumluluğunun tespiti için mirasın reddi hususunun açıklığa kavuşturulması gerektiğinden, söz konusu Mahkeme kararları doğrultusunda inceleme yapılarak ulaşılacak sonuca göre karar verilmek üzere Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur. Vergi Mahkemesinin ısrar kararı: Mahkeme, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir. Temyiz Edenin İddiaları: Davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek aksi yönde verilen ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. Karşı Tarafın Savunması: Davacının borçtan sorumlu olup olmadığı belli olmadan düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı, temyiz isteminin reddinin gerektiği savunulmuştur. Karar: Davacının mirasçısı olduğu ..., ... Yapı Sistemleri Sanayi ve Uygulama A. Ş.’nin yönetim kurulu başkanıdır. Şirketin vadesinde ödenmeyen ve şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen borcu bulunduğundan bahisle söz konusu borcun kanuni temsilci olan ...’dan tahsili yoluna gidilmiştir. Ancak anılan kişinin 27.02.2012 tarihinde vefat etmesi sebebiyle bu borcun varis olan davacıdan tahsili amacıyla uyuşmazlık konusu ödeme emirleri düzenlenerek 12.02.2013 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş, anılan ödeme emirlerinin iptali istemiyle işbu dava açılmıştır. Davacı, 16.03.2013 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde açmış olduğu dava ile terekesinin resmi defterinin tutulmasını talep etmiştir. Anılan dava devam ederken davacı, Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde açmış olduğu dava ile babasından kendisine intikal eden mirası kayıtsız ve şartsız olarak reddettiğinden bahisle reddin tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davada verilen görevsizlik kararı üzerine dava Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmüş ve Mahkemece aralarında davalı idarenin de bulunduğu davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilerek muris Y. E.’nin terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddine karar verilmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 12. maddesinde mirasçıların sorumluluğu düzenlenmiş olup ölüm halinde mükelleflerin ödevlerinin, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçeceği, ancak mirasçılardan her birinin ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olacakları hükme bağlanmıştır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Borçlunun Ölümü” başlıklı 7. maddesinin ikinci fıkrası, “Mirasın tutulan defter mucibince kabulü halinde, mirasçı, deftere kaydedilmemiş olsa dahi amme alacağından mirastan kendisine düşen miktar ile mesuldür.” şeklinde düzenlenmiştir. Kanun’un “Ölüm halinde takibin geri bırakılması” başlıklı 50. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında “Borçlunun ölümü halinde terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün için takip geri bırakılır. Üç günün bitiminde terekenin borçları için takibata devam olunur. Mirasçılar, mirası kabul veya ret etmemişlerse bu hususta Medeni Kanundaki muayyen müddetler geçinceye kadar takip geri bırakılır.” düzenlemeleri yer almaktadır. Anılan Kanun’un “Zamanaşımının İşlememesi” başlıklı 104. maddesinde de, borçlunun terekesinin tasfiyesi dolayısıyla hakkında takibat yapılmasına imkan yoksa bu hallerin devamı müddetince zamanaşımının işlemeyeceği kurala bağlanmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesinde, yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebileceği belirtilmiş, 606. maddesinde de mirasın reddi için üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Borçlunun ölümü halinde kanuni ve mansup mirasçılardan her birinin ölenin vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olacakları anlaşılmakla birlikte mirasçıların sorumluluğundan söz edebilmek için de mirasın reddedilmemiş olması gerekmektedir. Mirasın reddine ilişkin mirasçıların izleyeceği usul ise Medeni Kanun’da belirlenmiş olup vergi mevzuatında da mirasçılar aleyhine vergi dairelerince yapılacak takibatın Medeni Kanun’da belirlenmiş süreler geçinceye kadar geri bırakılacağı ve terekenin tasfiyesi yoluna gidilmişse süreç nihayete ulaşana kadar zamanaşımının işlemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Somut olayda davacı Medeni Kanun’da öngörülen süreler içinde terekenin resmi defterinin tutulması talebiyle Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde dava açmış ayrıca mirasın hükmen reddine karar verilmesi talebiyle yargı mercilerine başvurusunu yapmıştır. Bu durumda, mirasın reddine ilişkin hukuki süreç tamamlanmadan davacının mirasçı sıfatıyla ölenin vergi borçları nedeniyle takibine başlanmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Bu nedenle, ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; Vergi Mahkemesinin ısrar kararına yönelik temyiz isteminin reddine, 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi. |