Deutsche Bank'ın kriz merakı |
03 Kasım 2008 | |
Başbakan, Dünya Ekonomik Forum'u toplantısında "krizi kullanmak isteyen devlet ve şirketler"den bahsetti. Ne demek bu, açalım. Türkiye'de büyük bir kesim yavaş yavaş IMF anlaşmasının bir değerinin kalmadığını anlamaya başladı. Sadece bir medya ve sermaye grubu oturup kalkıp IMF dayatmasına sarılmış durumda. İçeriye baskı yapmak üzere dışarıyı da etkinlikle 'oyunun' içine kattılar. Örneğin Fransız Le Monde gazetesi "Türkiye felakete doğru sürükleniyor" derken, Alman Deutsche Bank "Türkiye'nin 90 milyar dolar krediye ihtiyacı var" demiş. Hepsi ağız birliği etmişçesine "IMF ile anlaş" diyor. Türkiye'yi o kadar dert etmişler ki; bu 'dostlarımız'ı, geceleri uyku tutmuyor! Yine aramış 'kullanım süresi' çoktan dolmuş olan 2001 krizinin Maliye Bakanı'nı konuşturmuşlar. Bildiniz, o da "IMF ile derhal anlaşılmalı." diyor. Zaten bunun için konuşturmuşlar. Yoksa ülkeyi krize sokan, ekonomi ile alakalı olarak elifi görse mertek zanneden bu adamdan öğreneceğimiz ne var ki! Sahi, Doğan Grubu'nun şatafatlı ulusalcı yazarlarını şimdilerde tutsak alan bu IMF sevdasının arkasında acaba ne var? Le Monde ve Alman Deutsche Bank'ın derdi ne? Siz "vay be adamlar neler yazıyor" diye tedirgin oluyorsunuz. Halbuki dış basındaki haberlerin kaynağı birçok kez içeride bu işler için istihdam edilenler. Yani olayı anlamak için konuşana değil, konuşturana bakmak lazım. Haberin kaynağı 'bıyıklı yabancılar'. Attığı yalan rakamla piyasayı bilen uzmanların gözünde kredibilitesi beş paralık olan Deutsche Bank, sözde özel, özde ise Alman devletinin bankasıdır. İsmiyle müsemma. Almanların ise Türkiye'yi hazmetme problemi büyüyor. Bir kere bölgesel bir güce dönüşen Türkiye'yi Ortadoğu'da kendilerine rakip görüyor, AB içinde prestiji böyle artmış ve küresel barış gücüne dönüşmüş bir ülke ile rekabet etmekten korkuyorlar. Keza Türkiye, sayısı 3 milyonu bulan gurbetçinin tasarrufuna da el attı. Vergi almayacak ve hesap sormayacak. Buradan büyük bir kaynak gelebilecek. Zira Almanya "doyum noktasına" ulaşmış bir ekonomi. Sermayenin ve yatırımın geri dönüşümü zayıf. Türklerin, tasarrufunu rekabet şartlarının bu kadar hızla kötüleştiği bir ülkede heba etmesinin anlamı yok. Dünya ülkeleri, geleceğin ülkesi Türkiye'ye koşuyor. Bu ülkelerin başında bizatihi Almanya geliyor. Almanlar, Türklerin tasarrufuyla Türkiye'de kazanıyor. Oysa Türkler kendi tasarruflarıyla kendi ülkelerini keşfettiğinde bu beleşçilik bitecek. Anlayacağınız Almanlar, bir defaya mahsus bir likidite kaybından değil, Türklerin tasarruflarını bizzat kendilerinin aracısız olarak Türkiye'de yatırıma kanalize edecek olmalarından korkuyor. Deutsche Bank'ın başka kuyruk acıları da var. Türkiye'de izin almadan mevduat toplamaya kalkıştılar. Adeta bankerliğe soyundular. BDDK buna izin vermedi. Tam da birçok elemanı işe almış, yola koyulacakken şamar yediler. Güttükleri kinin bir nedeni de bu. Öte yandan bu bankanın Doğan Grubu ile yakınlığı dikkat çekiyor. Kredi kanallarının daralması ve hatırı sayılır bir devalüasyon sonucunda elindekini kaptırmaktan korkan grup, hem kendini hem de ortaklarını kurtarırken, hükümetten bunun faturasını halka kesmesini istiyor. IMF ile yapılacak anlaşmanın neyi, ne oranda ve nasıl kurtaracağını izah eden bir tane açıklama gördünüz mü? Son olarak dünyadaki kriz, büyük bir hızla sermayenin el değiştirmesine sebep oluyor. Türkiye de bu sürecin dışında kalamayacak. Tek pasaportu, tek ismi, tek milliyeti olan, kazandıklarını bu ülkede tutan Anadolu sermayesi korunmalı ve güçlendirilmelidir. Demokrasi ve kalkınma yolu buradan geçer. Yoksa ekonomik krizin çıkması konusunda büyük sermaye ile Ergenekon çetesinin yolları fena halde kesişmiş durumda. Çete, umudunu PKK'ya, büyük sermaye ise ekonomik krize bağlamış durumda. "Yükselen Anadolu'nun ve AKP'nin önünü kapatacaksa bir kriz de varsın bunun için gelsin" diyorlar.
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=756236&title=deutsche-bankin-kriz-meraki Deutsche Bank ile ilgili diğer haberler
|