Nefaset Bedeli |
23 Haziran 2021 | |||||||||||||||||||||
T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü İlgide kayıtlı özelge talep formlarınız ve eklerinin incelenmesinden; … İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği tarafından ihalesi yapılan "… İli … İlçesi Merkezine 16 Derslikli İmam Hatip Lisesi ve 100 Öğrencili Pansiyon Binası Yapım İşi" ve "… İli … İlçesi Merkezine 100 Kişilik Pansiyon Binası Yapım İşi"nin tamamlandığı ve geçici kabul tutanağı ile hakediş icmalinin düzenlendiği ve fatura tutarı belirlenerek ödemenin yapıldığı belirtilerek söz konusu hakediş icmalinin düzenlenmesi esnasında gelir vergisi, damga vergisi kesintileri ile KDV hesaplamasında nefaset kesintisinin matraha dahil edilip edilmeyeceği hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır. GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinin birinci fıkrasında; "Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu" hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanunun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde; safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, üçüncü bendinde; "İşle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların" safi kazancın tespitinde indirilebileceği belirtilmiştir. Diğer taraftan, aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde ise; 42 nci madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Hakedişler üzerinden kesilen nefaset bedeli kesintileri; bir işin sözleşmede öngörülen standartlara uygun bir şekilde yapılmaması halinde işi yaptıranın işi yapana eksik ödeme yapmasına imkan veren ve cezai şarta benzeyen bir uygulamadır. Bu uygulamada, işi yapanın yaptırana ödeme yapması değil, iş karşılığı ödenecek bedelin düşürülmesi söz konusudur. Dolayısıyla, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilenler tarafından yüklenicilere nakden veya hesaben yapılacak hakediş ödemeleri üzerinden tevkifat yapılması gerektiğinden, ödemeye konu edilmeyen nefaset kesinti tutarları için gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır. Öte yandan, ilgili dönem hakediş raporunuzda nefaset kesintisi yapıldıktan sonra kalan tutar hakediş tutarı olarak belirlendiğinden ve bu tutar üzerinden tahakkuk kaydı yapıldığından, nefaset bedelinin ilgili dönem kazancından gider olarak indirilmesi mümkün bulunmamaktadır. KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Öte yandan, 60 No.lu KDV Sirkülerinin "Tazminatlar" başlıklı (1.2.) bölümünde; herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığı olarak ortaya çıkmayan tazminat ve benzeri ödemelerin prensip olarak KDV'nin konusuna girmediği, bu kapsamda, işin sözleşme şartlarına uygun yapılmaması, işin verilen süre içerisinde tamamlanmaması, sözleşmenin feshedilmesi gibi nedenlerle tazminat, cayma bedeli vb. adlarla yapılan cezai şart mahiyetindeki ödemelerin herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığı olmadığından KDV'nin konusuna girmediği ifade edilmiştir. Hakedişler üzerinden kesilen nefaset bedeli kesintileri, bir işin sözleşmede öngörülen standartlara uygun bir şekilde yapılmaması halinde işi yaptıranın işi yapana eksik ödeme yapmasına imkan veren ve cezai şarta benzeyen bir uygulamadır. Bu uygulamada, işi yapanın yaptırana ödeme yapması söz konusu olmayıp, iş karşılığı ödenecek bedelin düşürülmesi söz konusudur. Bu uygulama sonucunda işi yaptıran lehine bir gelir doğmakta, bu gelir de işi yaptıran açısından bir teslim veya hizmet bedeli karşılığında ortaya çıkmadığından KDV'nin konusuna girmemektedir. Buna göre, "… İli … İlçesi Merkezine 16 Derslikli İmam Hatip Lisesi ve 100 Öğrencili Pansiyon Binası Yapım İşi" dolayısıyla … İl Özel İdaresince, tarafınıza yapılan ödemeler üzerinden yapılan kesintiler, işin eksik ifası nedeniyle bedelin yeniden belirlenmesi mahiyetinde olduğundan, söz konusu işe ilişkin olarak yapılan kesintiler sonrasında kalan tutar üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir. DAMGA VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu, bu Kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade edeceği; 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu, resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisinin kişiler tarafından ödeneceği hükmü yer almaktadır. Kanuna ekli (1) sayılı tablonun "IV.Makbuzlar ve diğer kağıtlar" başlıklı bölümünün 1/a fıkrasında, resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil) nedeniyle, kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler adına açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veya emir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtların nispi damga vergisine tabi olacağı hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan, 30 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde, damga vergisinin katma değer vergisi hariç olmak üzere sadece işin bedeli üzerinden hesaplanması, katma değer vergisi dahil edilerek düzenlenen kağıtlardan alınması icabeden damga vergisinin ise katma değer vergisi tutarı düşüldükten sonra kalan meblağ üzerinden hesaplanması gerektiği belirtilmiştir Buna göre, özelge talep formunuz ekinde başvurunuz konusu ödeme belgeleri yer almamakla birlikte, resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin hakediş ödemeleri nedeniyle düzenlenen kağıtların, ödemeye ilişkin kağıdın ihtiva ettiği KDV hariç tutar üzerinden Kanuna ekli (1) sayılı tablonun IV/1-a fıkrasına göre damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, Başkanlığınızca Sosyal Güvenlik Kurumuna verilecek sigorta prim bildirgelerinin damga vergisine tabi tutulup tutulmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu, resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisini kişilerin ödeyeceği; 8 inci maddesinde, bu Kanunda yazılı resmi daireden maksadın, genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu, bu dairelere bağlı olup ayrı tüzel kişiliği bulunan iktisadi işletmelerin resmi daire sayılmayacağı; Kanuna ekli (1) sayılı tablonun "IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar" başlıklı bölümünün 2/e fıkrasında, sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgelerinin maktu damga vergisine tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan, 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 üncü maddesi ile eklenen 28/A maddesinde, "Büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak yapılması, izlenmesi ve koordinasyonu, acil çağrı, afet ve acil yardım hizmetlerinin koordinasyonu ve yürütülmesi, ilin tanıtımı, gerektiğinde merkezi idarenin taşrada yapacağı yatırımların yapılması ve koordine edilmesi, temsil, tören, ödüllendirme ve protokol hizmetlerinin yürütülmesi, ildeki kamu kurum ve kuruluşlarına rehberlik edilmesi ve bunların denetlenmesini gerçekleştirmek üzere valiye bağlı olarak Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kurulmuştur." hükmü yer almakta iken, 1/9/2016 tarih ve 29818 sayılı 2. Mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesiyle, 3152 sayılı Kanunun 28/A maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine "valiye bağlı olarak" ibaresinden sonra gelmek üzere "kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli" ibaresi eklenmiş, aynı fıkranın ikinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yürürlükten kaldırılmış, aynı maddeye birinci fıkrasından sonra gelmek üzere yeni fıkralar eklenmiştir. Söz konusu değişiklik 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 31 inci maddesi ile aynen kabul edilmiştir. Daha sonra, 9/7/2018 tarihinde yürürlüğe giren, 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK'nın 18 inci maddesi ile 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28/A maddesi tekrar değiştirilmiş ve aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. "MADDE 28/A- (1) Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları, illerde her türlü yatırım, yapım, bakım, onarım ve yardım işlerini Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı aracılığıyla yapabilirler. Bu işler karşılığı yapılacak kaynak transferlerinin hangi aşamada ne surette avans veya tahakkuk suretiyle yapılacağı, ihaleye çıkılmasında kaynağın sağlanması yöntemi, avans karşılığı ödeneğin saklı tutulması, ödenek devri, aranacak belgeler ile bu kapsamdaki diğer usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından müştereken belirlenir. Bu madde kapsamında Başkanlık aracılığıyla yapılacak işlere ilişkin ödenekler, kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinde ayrı tertiplerde izlenir, bu ödeneklerden diğer tertiplere aktarma yapılamaz ve başka amaçlarla kullanılamaz. Söz konusu tertiplerde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımlar ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydedilir. (2) İldeki kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülmesi gereken yatırım ve hizmetlerin aksadığının ve bu durumun halkın sağlığı, huzur ve esenliği ile kamu düzeni ve güvenliğini olumsuz etkilediğinin vali veya ilgili bakanlıkça tespit edilmesi durumunda, vali uygun süre vererek hizmet ve yatırımın gerçekleştirilmesini ister. Hizmet ve yatırımın verilen sürede gerçekleşmemesi halinde, vali söz konusu yatırım ve hizmetin ildeki diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yerine getirilmesini isteyebileceği gibi yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı aracılığıyla da yerine getirebilir. Yapılan veya yapılacak harcamalar karşılığı tutarlar ilgili kurumun pay ve ödeneklerinden tahsis yapan kurum tarafından kesilerek ilgili başkanlığa veya hizmeti yerine getiren diğer kamu kurum ve kuruluşuna gönderilir. Bu fıkra kapsamında ilgili genel bütçeli idarelere aktarılan tutarları, bir yandan genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yandan bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve yıl içerisinde harcanmayan kısımlarını ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye Strateji ve Bütçe Başkanlığı yetkilidir. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılan tutarların bütçeleriyle ilişkilendirilmesi bu kuramların tabi olduğu mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilir." Diğer taraftan, 10/7/2018 tarih 30474 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin "Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı" başlıklı 273 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise; "Büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak yapılması, izlenmesi ve koordinasyonu, acil çağrı, afet ve acil yardım hizmetlerinin koordinasyonu ve yürütülmesi, ilin tanıtımı, gerektiğinde merkezi idarenin taşrada yapacağı yatırımların yapılması ve koordine edilmesi, temsil, tören, ödüllendirme ve protokol hizmetlerinin yürütülmesi, ildeki kamu kurum ve kuruluşlarına rehberlik edilmesi ve bunların denetlenmesini gerçekleştirmek üzere valiye bağlı olarak kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kurulmuştur." hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, 703 sayılı KHK ile yapılan değişikliğin yürürlükte kaldığı 9/7/2018 tarihi hariç olmak üzere 1/9/2016 tarihinden itibaren statüleri kamu tüzel kişiliğini haiz özel bütçeli kuruluş olarak belirlenen YİKOB'ların, 9/7/2018 tarihi hariç olmak üzere 1/9/2016 tarihinden itibaren damga vergisi uygulaması bakımından resmi daire olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, damga vergisinin vergiye tabi kağıtların düzenlendiği anda doğduğu dikkate alındığında, başvurunuz konusu sigorta prim bildirgelerinin düzenlendiği tarih önem arz etmekte olup, Başkanlığınızın damga vergisi uygulamasında resmi daire olarak kabul edilmediği dönemlerde, Başkanlığınızca Sosyal Güvenlik Kurumuna verilecek sigorta prim bildirgelerinin damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim. |