Tüzel Kişiliği Sona Eren Şirket Hakkında Tarhiyat Yapılıp, Yapılamayacağı |
09 Haziran 2022 | ||||||
Ticaret siciline tescil edilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin haklara sahip olması ve borçlu kılınması mümkün bulunmadığından, şirket tüzel kişiliğinin sona ermesinden sonra yapılan tarhiyat işleminin hukuki sonuç doğuramayacağı, şirketin temsili de mümkün olmadığından davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği hk. İstemin Konusu: Ankara 1. Vergi Mahkemesinin kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Dava Konusu İstem: Davacı adına, sahte fatura kullandığından bahisle düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden re’sen tarh edilen 2010/6, 7, 9, 11, 12 dönemleri katma değer vergileri ile tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle kesilen vergi ziyaı cezalarının ve 213 sayılı Kanun’un 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmektedir. İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; olayda, 213 sayılı Kanuna uygun bir şekilde tebliğ edilmeyen defter ve belge isteme yazısı üzerine Ba formları karşılaştırılmak suretiyle cezalı tarhiyat yapılmışsa da; uyuşmazlık konusu döneme ait defter ve belgelerin Yasa’ya uygun bir şekilde istenilerek incelenmesi ve sahte olduğu ileri sürülen faturaların kayıtlarına intikal ettirilip ettirilmediğinin ve ilgili dönem beyannamelerine dahil edilip edilmediğinin tespit edilmesi ve bunun sonucunda, sahte olduğu ileri sürülen faturaların defterlere kaydedildiği ve ilgili dönem beyannamelerine de dahil edilerek söz konusu faturalarda gösterilen katma değer vergilerinin indirim konusu yapıldığının tespit edilmesi durumunda sahte olduğu ileri sürülen faturalarda gösterilen katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle cezalı tarhiyat yapılması gerekirken, defter ve belgeler incelemeden Ba bildirimleri esas alınarak eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle yapılan cezalı tarhiyatlarda ve özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz Edenin İddiaları: Davalı idare tarafından, davacının ihtilaflı dönemlerdeki bazı mal alışlarını sahte faturalarla belgelendirdiğinin saptandığı, yapılan indirimlerin yasal olmadığı, faturaların alındığı mükellefler hakkında vergi tekniği raporlarının düzenlendiği, defter ve belge isteme yazılarının adreste bulunamamadan dolayı tebliğ edilemediği, mükellefe ulaşılamaması nedeniyle incelemenin GIBYBS ile tarh dosyası üzerinden yapıldığı, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. Karşı Tarafın Savunması: Davacı tarafından, tebliğ edilen vergi ceza ihbarnamesinin usule uygun olmadığı, davalı iddialarının gerçeği yansıtmadığı, sahte belge kullanıldığı hususunun somut olarak ortaya konulamadığı, defter ve belgelerin iş yerinde yaşanan hırsızlık olayından dolayı çalındığı, söz konusu hususa ilişkin olarak yapılan şikayet üzerine soruşturma başlatıldığı, eksik incelemeye dayalı raporlara istinaden tarhiyat yapıldığı, Vergi Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur. Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinde mükellef, vergi Kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Öte yandan Türk Medeni Kanunu’nda, başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal topluluklarının kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanacakları; tüzel kişilerin, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olacakları; Kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanacakları hükme bağlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre ticaret şirketleri ticaret siciline tescil ve ilan ile tüzel kişilik kazanmakta, ana sözleşmelerinde yazılı işletme konularında haklara ve borçlara sahip olmakta, organları tarafından temsil edilmekte, şirketin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde bu durumun ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmesiyle tüzel kişilikleri de sona ermektedir. Bu düzenlemelere göre, sermaye şirketinin borçlu kılınabilmesi tüzel kişiliğini kaybetmemiş olmasına bağlıdır. Ticaret siciline tescil edilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin haklara sahip olması ve borçlu kılınması mümkün bulunmadığından, esasen adına tarhiyat yapılmasının hiç bir hukuksal sonuç doğurmayacağı gibi kanuni organları aracılığıyla temsil edilebilen şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi, organların bu sıfatının da sona ermesine yol açacağından, yargı yerlerinde temsil edilmesi de olanaksızlaşır. Dava dosyasının incelenmesinden, 28 Ocak 2014 tarih ve 8495 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yer alan ilana göre, davacı şirketin ticaret sicil kaydının Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca re’sen silindiği, dava konusu vergi ve cezalara ilişkin ihbarnamelerin tebliği üzerine bakılan davanın ise 04.02.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda; hiçbir hukuksal sonuç doğurmayan işlemlerin idari davalara konu edilmesi olanaksızdır. İdari davaya konu edilemeyecek bir işlemin hukuka uygunluğu da incelenemeyeceğinden, dava konusu cezalı tarhiyatlara ve özel usulsüzlük cezasına karşı davacı şirket tarafından açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüne, temyize konu Ankara 1. Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi. |