Şirket ayrılıkları ders oldu, KOBİ'ler bile avukatsız adım atmıyor (22.11.08) |
22 Kasım 2008 | |||||||||||||||||||
Türkiye, bugüne kadar 21 şirketin yabancı ortaklarıyla yollarını ayırmasına şahit oldu. Kimi centilmence el sıkışıp yollarını ayırdı, kimi de üretim sürecindeki ortaklığını bitirip sadece satış partneri olarak yabancı ortağı ile yola devam etti. Bir kısmı da 'mağdurum' diye mahkeme koridorlarında çözüm arıyor. Oysaki hukukçulara ve iş dünyasına göre ayrılığın tohumları daha işin başında atılıyor ve "Hukuki yapıya ortaklık kurulurken değil, bozulurken başvuruluyor."
Hukukçulara ve iş dünyasına göre ayrılığın faturası da yüksek. 23 yıl Mazda'nın distribütörlüğünü yaptıktan sonra kavgalı bir biçimde Mazda ile yollarını ayıran Mermerler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Mermer "25 yıl önce hukuka bu kadar hakim olsaydık bugün mağdur olmazdık. Mazda'yla anlaşmayı bugün yapsaydık biz de en azından haklarımızın yüzde 50'sini korurduk" açıklamasını yaparken geçtiğimiz aylarda Koreli ortağı LG ile yollarını ayıran Digicom ise ayrılığını faturasının 200 milyon dolar olduğunu söylüyor.
Türkiye'de şirketlerin yabancı sermaye ile tanışması ilk yıllarda distrübütörlük anlaşmalarıyla başlıyor. Önemli markaların temsilciliğini alan firmalar, üretimin de başlamasıyla zaman içinde ortaklıklara imza atıyor. Türkiye'ye ortaklıklar yoluyla gelen yabancı sermayenin sadece yılda 1 milyar dolarlar seviyesinde olduğu bu yıllarda ortaklıklar da hukuki açıdan sağlam temellere oturmuyordu. Ancak son dört yıldır bir yandan özelleştirmeler bir yandan da doğrudan yabancı yatırımların artmasıyla yılda 20 milyar dolara ulaşan yabancı sermayeyle birlikte artık hukuki anlaşmalar da önem kazanmaya başladı. Uluslarararası anlaşmalara bakan hukuk bürolarının da sayısı hızla arttı.
Bu bürolardan biri Pekin & Pekin Hukuk Bürosu. Avukat Ahmet Pekin'in sahibi olduğu hukuk bürosu bugüne kadar National Bank Of Greece-Finansbank gibi pek çok yerli ve yabancı şirketin ortaklığında rol oynadı. Pekin, Türkiye'deki sorunun Türk şirketlerin yabancı sermaye gelene kadar avukatların kapısını çalmamasından kaynaklandığını belirtiyor. Oysa yabancıların önce avukat tayin ettiğini belirtiyor ve ekliyor:
"Türk şirketleri kendi aralarında yaptıkları anlaşmalarla yola çıkıyor. Şirketlerimiz hukukun önemini kötü tecrübelerle öğrenmeye başladı. Bu işin hukukunu bilmediğiniz sürece hatalar olur" diyor.
Güven Ticaret Kanunu ile sağlanır Pekin yerlilerin bu tutumunun yabancı şirketleri de zor durumda bıraktığını vurguluyor. Türk şirketlerinin çoğunda denetim mekanizmasının göstermelik olduğuna değinen Pekin, "Özellikle hissedarların borçlardan sorumlu olmadığı aile şirketlerindeki şeffaflıktan uzak bu yapı, yabancı ortaklarda güvensizlik yaratıyor" diyor.
Pekin şimdi bu güven ortamının yeni Ticaret Kanunu ile tekrar yapılanıp yerli ve yabancı sermaye için daha sağlam bir zemin yaratacağını ifade ediyor. Ancak artık bu durumun değişmeye başladığını anlatan Pekin, yabancılarla tanışan büyük şirketlerden sonra şimdi KOBİ'lerin de ortaklıklarda avukatın gerekliliğini anlamaya başladığını belirtiyor.
Cerrahoğlu Hukuk Bürosu'ndan avukat Fadullah Cerrahoğlu da Türkiye'de hukukun yerine inanılmaz bir sözleşme serbestliği olduğuna dikkat çekiyor. Kanuna, ahlaka aykırı olmayan her türlü sözleşmenin yapılabildiğini belirten Cerrahoğlu, "Bu sözleşmelerin büyük kısmında da başka hukuklar uygulanıyor. Örneğin İsviçre hukuku alınıyor. Türk firmalarının sözleşmeyi yaparken daha uyanık olması lazım."
Bugün olsaydı önce haklarımızı korurduk Mazda'nın Türkiye pazarında kendi temsilcilikleriyle yola devam etme kararı alması ile 23 yıllık ortaklığı sona eren Mermerler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yüksek Mermer de hukukçularla aynı görüşte... Hukuken haklarını koruma altına almayarak hata yaptıklarını da kabul eden Mermer, "25 sene evvel hukuki açıdan bugünkü kadar bilgili değildik. Yabancı şirketler masaya avukatlarıyla oturup size bazı şartları dayatırlardı. Mazda'yla anlaşmayı bugün yapsaydık biz de en azından haklarımızın yüzde 50'sini korurduk" diyor.
"Ortaklar ayrılabilir. Ticarette bundan doğal bir şey olamaz. Ama geçmişe yönelik hak verilir, stoklar tüketilir. Bugün Mazda hala bizim teşkilatımız üzerinden yedek parça ve servis hizmeti veriyor" diyen Mermer, Mazda'ya önemli kazanımlar sağladıklarını da vurguluyor: "Mazda 1985'te Türkiye'ye geldiğinde Rus arabası sanılıyordu. Markayı kendi ellerimizle pazara yerleştirdik."
Bugün bile çoğu yerli şirketin haklarından habersiz olarak ortaklığa gittiğini belirten Mermer, "Şu anda da Türkiye'de haklarını koruyan şirket yok. Hukuki olarak istenen yerde değiliz. Yerli şirketler dayatmalara maruz kalıyor" açıklamasını yapıyor.
Türkiye'de emsal dava olmaması işi zorlaştırıyor 2002'den beri Güney Koreli elektronik devi LG'nin Türkiye distribütörlüğünü üstlenen Digicom da bu yıl Mart ayında LG'nin kendi şirketini kurmasıyla oyun dışı kaldı. Önce kendilerine kar payını yüzde 12'den 1'e indirme teklifi getirdiklerini söyleyen Digicom Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Yiğit, "Bizimle yollarını ayırdıklarını ortak düzenleyeceğimiz basın toplantısının 30 saat öncesinde, sabahın 4'ünde arayıp söylediler" diyor. LG'nin lansman günü karşı atağa geçen Digicom gazetelere ilan vererek mağduriyetini duyurdu. LG ise bu iddiaları reddederek LG Türkiye'nin kuruluşu ile ilgili kararın 2007 Eylül ayından itibaren tüm distribütörlere bildirildiğini açıkladı ve gecikmeden ilk hamleyi yaparak Digicom'a 100 bin YTL'lik tazminat davası açtı. Ancak Digicom'un cevabı Türk hukukunda bir rekora imza attı. Bugüne kadar yaptığı 50 milyon dolarlık yatırımın yanında maddi manevi zarara uğradığını iddia eden Digicom, LG'den tazminat olarak 210 milyon YTL istedi. Yiğit, sonuna kadar haklı olduklarını savunsa da çekindiği tek bir nokta var: "Türkiye'de yabancı ortağa karşı açılmış bu tip emsal bir dava yok." Yiğit verdikleri mücadelenin sonucu ne olursa olsun bundan sonrasında yerli firmalara örnek olacağını söylüyor.
Yeni ticaret kanunu güven ortamı yaratacak "Yabancılar genellikle mağdurdur. Yabancılar yatırımcı olarak bizden daha dürüsttür. Biz onlara kazık atarız" diyen Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr Lerzan Yılmaz da Türk Ticaret Kanunu'nun iki taraflı mağduriyetlere son vereceğini ve yabancı sermayenin önünü açacağını dile getiriyor. Uzun yıllar Metro Group ve Ytong'un hukuk müşavirliğini yapan Yılmaz, "Yabancılar Türkiye'ye geldiklerinde oturmuş düzen isterler. Rüzgara göre değişen sistem istemezler" diyor. Yılmaz geçen hafta görüşülmeye başlanan yeni yasatasarısının yabancı yatırımcılara birçok kolaylık sağladığına değiniyor. Öncelikle yabancıların büro açmak için Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'ndan izin alma zorunluluğunu kaldıran yasa yabancıların şirket açma ve ortaklık için kişi başına 50 bin dolar getirme kuralını da değiştiriyor. Buna göre artık anonim şirketlerin bütünü için 50 bin dolar yeterli olacak.
Yabancı yatırımcı tanımının genişlemesiyle beraber yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları da yabancı statüsüne kavuşuyor. Yani artık Türk vatandaşlarının ikame ettikleri ülkenin vatandaşı olma şartı aranmıyor. Bunun yanında yabancı yatırım tanımı da genişleten yasa nakit dışı sermayeye izin veriyor. Makine teçhizat ve fikri hakları da sermaye kabul eden yasa değer tespitini de Yabancı Sermaye Daire Başkanlığı'ndan mahkeme kararına bağlıyor. Yılmaz'a göre en önemli değişiklik ise izin ve vize sisteminin bilgilendirmeye çevrilmesi. 8-10 ayı bulan izin sürelerinin 2 aya indirilmesini Türkiye açısından rekabet avantajı olarak değerlendiren Yılmaz, yeni yasayla faaliyet işlemlerinden doğan tasfiye, tazminat bedelleri ve dış kredilerin faiz ödemelerinin serbestçe transfer edilmelerinin güvence altına alındığına dikkat çekiyor.
Türkler istekleri anlamadan 'yaparız' diyorlardı Bir yılda 1 milyar dolara yakın şirket satın alması ve evliliğine tanıklık yapan Türkiye'nin 100 yaşına basan tek hukuk bürosu Postacıoğlu'nun sahibi Etem Postacıoğlu da Türk firmalarının bir takım istekleri tam anlamadan 'yaparız' dediğini bu nedenle de geçmiş yıllarda tatsız olaylar yaşandığı görüşünde. Postacıoğlu, Referans'a yaptığı bir açıklamada şunları söylüyordu: "1985'lerde Türk firmaları ile yabancı firmalar arasındaki görüşmelere katıldığımda ben heyecanlanıyordum. Firmaların bir takım istekleri oluyordu bizim firmalar tam anlamadan 'yaparız' diyorlardı. Müthiş bir özgüven var. Türkler herşeyi yapar biz altından kalkarız gibi. Tabii istenen performans yakalanmadığı için tatsız olaylar yaşandı. Müdahale etmek zorunda hissettim kendimi. "Postacıoğlu şimdi ise Türk şirketlerin daha bilinçli hareket etmeye başladığı görüşünde.
AIG'den ayrılık Galatasaray'a 32 milyon dolara mal oldu AIG'in yatırım şirketi AIG Blue Voyage Fund Galatasaray'ın azınlık hissedarıydı. 2004 yılında yolları ayrıldı. Galatasaray Spor Klübü, hisseleri AIG'den geri aldı. Galatasaray Kulübü, hisseler karşılığında 23,5 milyon dolar öderken, AIG'ye ayrıca Galatasaray Sportif tarafından da 9 milyon dolar tazminat ödendi.
Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Adnan Polat 2007 yılında yaptığı bir açıklamada anlaşmanın son bulmasından pişmanlık duymadıklarını belirtmişti. Yolların ayrılmasının Galatasaray'ın lehine olduğunu belirten Polat, "Yapılan anlaşma Galatasaray açısından kötü, AIG açısından çok iyi bir anlaşmaydı. Anlaşmanın tüm şartları Galatasaray'ın aleyhineydi. Azınlığın çoğunluğa hükmetmesi ve alınan paranın karşılığında çok yüksek miktarda temettü ödenmesi Galatasaray'ın aleyhine olan önemli faktörlerdi" demişti.
Yerlilerle yollarını ayıran yabancılar * Toyota - Sabancı - Mazda - Mermerler - Honda - Anadolu Grubu - Danone - Sabancı - Kraft - Sabancı - Lee, Wrangler - Söktaş - Zara - Park Bravo - Nokia - Başarı - Pepsi - Tamek - Coca Cola - Has - John Deere - Hema - Adidas - Cankurtaran - Nissan - Çukurova - Mercedes - Has - TUI - Cem Kınay - LG - Digicom - Boss - Sarar - Topshop - Sabancı - Nike - Vepa - Estee Lauder - Vepa - Rowenta - Cankurtaran
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=111137
|