Banka Kredisinin Ana Parasından Doğan Temerrüt Faizinin Gider Olarak Dikkate Alınıp Alınamayacağı |
01 Mart 2023 | |||||||||||||||||||||||||
T.C. HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; bankadan alınan ticari kredinin vadesinde ödenemediği ve bu nedenle kredi borcunun banka tarafından temerrüt faizi ile yeniden yapılandırılıp anapara ve temerrüt faizi ile birlikte taksitlendirildiği belirtilerek, banka kredisinin anaparasından doğan temerrüt faizinin gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında da safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde; "Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir: ... 3. İşle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar; ..." hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinde; "(1) Kurum kazancının tespitinde aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul edilmez: ... g) Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri. ..." hükmü yer almaktadır. Öte yandan, ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası ilkesi" ve "dönemsellik ilkesi" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesinde ise, gelir veya giderlerin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanması gerekmekte olup söz konusu ilke gereği işletmeler, gelir ve giderlerini tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmek, hasılat, gelir ve karlarını aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırmak durumundadırlar. Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, şirketinizce kullanılan ticari krediye ilişkin ödenen temerrüt faizinin mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem itibarıyla, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde gider dikkate almanız mümkün bulunmaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim. |