Kredi Kullanırken Şirketlerin Dikkat Etmesi Gereken 10 Konu |
29 Ocak 2024 | |
Bu yazımda, geçtiğimiz haftalarda gündemi oldukça meşgul eden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (“BDDK”) Kararları ile hayatımıza giren belirli tutar ve oranda döviz varlığı bulunan şirketlere getirilen TL cinsinden yeni nakdi ticari kredi sınırlaması ve hatırlayacağınız üzere 2018 yılında getirilen döviz borçlanma yasağı ile birlikte şirketlerin önemli bir finansman sağlama yöntemi olan kredi kullanımına ilişkin dikkat edilmesi gereken belli başlı vergisel konuları ana hatlarıyla özetlemeye çalışacağım. Temel olarak şirketlerin finansman ihtiyacı borçlanarak ya da ortakların şirkete sermaye koymaları yoluyla karşılanabilir. Halihazırdaki vergi mevzuatımız şirketlerin finansman ihtiyacını sermaye artırımı yoluyla karşılamasını teşvik etmektedir. Sermaye artırımında, kurumların sermayelerinin ya da sermayenin artan kısmının onbinde dördünü Rekabet Kurumu’na ödemeleri dışında ek bir vergisel maliyet söz konusu değildir. Hatta, nakit sermaye ödemeleri nakdi sermaye artışı faiz indirimi uygulaması ile teşvik edilmektedir. Söz konusu teşvik, 7417 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile 5 Temmuz 2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere en çok 5 yıl ile sınırlandırılmıştır. Diğer bir finansman yöntemi olan kredi kullanımına gelecek olursak, söz konusu kredinin hangi kurumdan, nereden ve ne şartlar altında temin edildiği vergisel maliyetler açısından belirleyicidir. Ana hatlarıyla kısaca değinecek olursak; 1.Kurum Stopajı: KVK 30. Madde kapsamında kredi faiz ödemeleri üzerinden %0-%10 oranında kurum stopajı uygulanmaktadır. Kredinin yurtdışında mukim bir kurumdan temin edilmesi durumunda ilgili ülke ile Türkiye arasında akdedilmiş bir vergi anlaşması varsa bu anlaşmanın da öncelikle dikkate alınması gerekmektedir. Ancak, genel olarak kurum stopaj oranı açısından mevcut vergi anlaşmaları yerel mevzuatımızdan daha avantajlı değildir.
3.Damga Vergisi: Kredi sözleşmeleri damga vergisine tabidir. Ancak, kredinin bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılması durumunda damga vergisi istisnasından faydalanma imkanı vardır. 4.Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (“KKDF”): Şirketin yurtdışından sağladığı kredinin TL ya da yabancı para cinsinden olması ile birlikte ortalama vadesine göre KKDF kesintisi yapılacaktır. Yabancı para cinsinden kredilerde (borçlanmalarda) KKDF anapara üzerinden hesaplanırken, TL kredilerde (borçlanmalarda) faiz tutarı üzerinden hesaplanmaktadır. Yabancı para cinsinden kredilerde ortalama vadenin 3 yıl ve üzerinde olması, TL kredilerde ise ortalama vadenin 1 yıl ve üzerinde olması durumunda KKDF kesintisi yapılmayacaktır. 5.Örtülü Sermaye: Kredinin, şirketin ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan/dolaylı olarak temin edilerek kullanılması ve belirli oranların aşılması durumunda, örtülü sermaye hükümleri uygulanacaktır. Örtülü sermayeye isabet eden finansman giderleri KKEG olarak dikkate alınacak ve kur farkı hariç finansman giderleri ise ilgili hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı sayılacaktır. KKEG olarak dikkate alınan faiz tutarı üzerinden hesaplanan kurum stopajı, aynı faizin dağıtılmış kar payı sayılması nedeniyle hesaplanacak olan temettü stopajından mahsup edilebilecektir. KKEG olarak dikkate alınan faiz üzerinden ödenen KDV ise indirim konusu edilmeyecektir.
8.Döviz Kredi Kullanımında Sınırlandırmalar: 2 Mayıs 2018 tarihinden itibaren yurtdışından ve yurtiçinden döviz kredisi kullanımı, döviz geliri bulunma şartına bağlanmış olmakla birlikte, uygulamaya birçok istisna da getirilmiştir. Dolayısıyla, kredinin döviz cinsinden temin edilmesi durumunda söz konusu düzenleme ve sınırlamalar da dikkate alınmalıdır. Konunun özellikle kambiyo mevzuatı açısından yaptırımı olmakla birlikte döviz kredi kullanamayacak bir kurumun döviz kredi kullanması durumunda, oluşan kur farklarının gider olarak dikkate alınması ve KDV’nin indirim konusu edilmesinin vergisel açıdan eleştiri konusu edilip edilmeyeceği yönünde Hazine ve Maliye Bakanlığının düzenlemeleri dikkate alınmalıdır. Ayrıca, TCMB Sermaye Hareketleri Genelgesi’nin 38. Maddesindeki düzenlemelere göre, kambiyo mevzuatı uyarınca Türkiye’de yerleşik kişiler ancak 32 sayılı Karar’da yer alan şekliyle bankalar ve finansal kuruluşlardan döviz kredisi temin edebilecekleri için bir firmanın başka bir firmaya döviz kredisi kullandırması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, işlemin fon fazlası olan firmanın fon açığı olan aynı holding bünyesindeki firmaya veya grup firmasına ilgili tutarın döviz cinsinden karşılığını yatırabilmesi amacıyla gerçekleştirilmesi halinde, borçlandırmanın ve takibinin Türk Lirası cinsinden yapılması kaydıyla, borçlandırma işlemlerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden karşılığının firmanın yazılı beyanına istinaden yurt içindeki ilgili hesaplara transfer edilmesi mümkündür. Ancak, yeni bir döviz kredisi kullanmak suretiyle kredi kullanan firmanın aynı holding bünyesinde veya grup içinde olan başka bir firmaya söz konusu krediyi aktarması mümkün bulunmamaktadır.
birlikte sağlıyor ise şirket söz konusu kısıtlamaya tabi olacak ve dolayısıyla TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullanamayacaktır. Bu uygulamanın tek istisnası ise, söz konusu kısıta tabi olan söz konusu şirketlerin yukarıda 8. Maddede belirtilen döviz borçlanma yasağına da tabi olması durumudur. Bu durumdaki şirketler yabancı para pozisyon açığı ile sınırlı olmak üzere TL cinsinden nakdi ticari kredi kullanabilecektir. Bu istisnadan yararlanmak için şirketin beyan ve taahhüdü ile birlikte, periyodik olarak sunulması gereken raporlama yükümlülüklerinin (bağımsız denetim kuruluşları ya da YMM’lerce onaylatılmak suretiyle) yerine getirilmesi gerekmektedir. Şunu da belirtelim ki kredi kullanacak şirket bağımsız denetime tabi değil ya da ilk defa 2022 yılında tabi olacak ise, ilgili bankaya bu durumunu beyan ve taahhüt etmesi gerekmektedir. Banka, şirketin beyan ve taahhüdüne rağmen, bu hususu SMMM, YMM veya bağımsız denetim kuruluşlarınca hazırlanacak bir yazı veya raporla belgelendirmesini isteyebilecektir. Söz konusu raporun kredi kullanım tarihinden itibaren 1 ay içinde sunulması gerekmektedir. Son olarak, şirket bağımsız denetime tabi fakat diğer iki şarttan herhangi birini sağlamıyor ise, şirketin beyan ve taahhüdü ile birlikte, periyodik olarak sunulması gereken raporlama yükümlülüklerinin (bağımsız denetim kuruluşları ya da YMM’lerce onaylatılmak suretiyle) yerine getirilmesi şartı ile söz konusu kısıtlamaya tabi olmayacak ve TL cinsinden nakdi ticari kredi kullanabilecektir.
Esasında 7338 Sayılı Kanun ile VUK 262. Maliyet Bedeli başlıklı maddesinde söz konusu değişiklik yapılmadan önce de ilgili VUK tebliğleri uyarınca kredi kur farkı ve faiz giderlerinin; emtialar için stoklara giriş tarihine, diğer kıymetler için ise aktife alındıkları yılın sonuna kadarki kısımlarının maliyet bedeline dahil edilmesi gerektiği düzenleniyordu ve uygulama da bu yönde şekillenmişti. 7338 Sayılı Kanun ile getirilen düzenlemedeki temel fark kredilere ilişkin faiz ve kur farkları dışında diğer giderlere de atıfta bulunulmuş olmasıdır. Bu giderlerin de maliyet bedeline dahil edileceği düzenlenmiştir. Son olarak, 7. Maddede kısaca belirttiğim FGK ile ilgili olarak, gider ve maliyet unsurlarından yatırımın maliyetine eklenenler gider kısıtlaması kapsamı dışındadır. Finansman gider kısıtlaması kapsamında yatırım olarak kabul edilen kıymetlerin maliyet bedelinin hangi unsurlardan oluştuğu VUK 262. Maddesinde düzenlenmiş olup, zorunlu olarak ya da mükellefin ihtiyarında maliyete eklenen yabancı kaynaklara ait gider ve maliyetler gider kısıtlamasına konu olmayacaktır. Arzu AKÇURA, Director (YMM) – International Tax https://www.verginet.net/
|