İflas ertelemesi |
03 Mart 2009 | |
Krizlere çare bulmak konusunda günümüzde başvurulan yöntemlerden bir tanesi de "iflas ertelemesi" yöntemidir.
İcra ve İflas Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu bu yönde düzenlemeler içermekte, bu müessese ile yaşadıkları mali problemler sebebiyle iflas aşamasına gelen işletmeler için bu durumun düzeltilebilmesi imkânı sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu açıdan olumlu bir açılım sağlamaktadır. Türk Ticaret Kanunu kapsamında işleri yolunda gitmeyen, yükümlülüklerini yerine getiremeyen şirketler düzenlenecek bir ara bilanço ile şirket aktiflerinin şirket borçlarını karşılamaya yetmediğinin görülmesi halinde mahkemeye müracaatla şirketin iflasını talep edebilmektedirler. Bu çerçevede, 2003 senesinde 4949 sayılı kanunla getirilen düzenleme ile İcra ve İflas Kanunu 179 ve devamı maddeleri kapsamında iflasın ertelenmesi ile takiplerin duracağı hükmü getirilmiştir. Gerekli şartların oluşması halinde iflasın açılması kararı ertelenmektedir. Krizlerin etkisiyle bu müessese uygulamada getirilme amacına aykırı olarak kötüye kullanılmaya da başlamıştır. Şirketlerin aktiflerinin borçlarını karşılayacak miktarda olması halinde iflasın ertelemesi talebinin reddedilmesi gerekecektir. Mahkemeler bu durumu saptamakla yükümlüdürler. Bu nedenle bütün aktiflerin piyasadaki satış değerlerinin doğru olarak saptanması borca batıklık kavramı açısından önemlidir. Hazırlanacak bilirkişi raporlarında da bu durumun açık olarak ortaya konulması gerekmektedir. İflasın ertelenmesinde Asliye ticaret mahkemelerine bir iyileştirme projesi sunulması lâzımdır. Mahkeme bu projeyi ciddi bulur ve şirketin iyileşebileceği kanaatinde olursa iflas bir yıl ertelenir. Bu süre her defasında azami birer yıl olmak üzere ve toplam dört yıla kadar uzatılabilir. Bu sürelerde şirkette bir iyileşme görülmezse iflasa hükmedilir. Bu kapsamda TTK m.324 ve İ.İ.K. m.179 kapsamında malların muhafazası için defter tutulması ve kayyum tayini yoluna gidilir. Ayrıca iflas erteleme süresince borçlu hakkında icra takibi yapılamayacak, başlamış bulunan icra takipleri de duracaktır. Bu kapsamda iflasın ertelendiği süre içerisinde kamu alacağının takip edilememesi karşısında gecikme zammının işleyip işlemeyeceği bir problem olarak görünmektedir. Bu konuda 6183 sayılı Kanun'un 52. maddesi ile getirilen düzenlemede yer alan "Gecikme zammının tatbik müddeti amme alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, iflas halinde iflasın açıldığı, aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar olan müddettir" yolundaki hükmü kıyas yolu ile iflasın ertelenmesi müessesesine de uygulamak daha doğru gözükmektedir (Bumin Doğrusöz, "İflas ertelemesinin sorunları", Referans, 9.2.2009) . Bu durumun kabulü halinde iflasın ertelenmesi sürecinde gecikme zammı işlemeyecektir. Bir başka problem hakkında iflas ertelemesi kararı verilen şirketten alacaklı olanların bu alacakları için şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacakları konusundadır. Zira, VUK'nun 323. maddesine göre, "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklar; yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır…". Borçlunun takibi kanundan kaynaklanan bir başka uygulama ile engellenmiş bulunduğundan alacağın akıbetinde de bir sarahat henüz bulunmamaktadır. Bu nedenle, hakkında iflas ertelemesi kararı verilen şirketten alacaklı olanların, iflasın ertelenmesi kararı verilmesine giden süreçte şirketin içinde bulunduğu olumsuz koşulların da dikkate alınması ile birlikte, bu alacakları için şüpheli alacak karşılığı ayırmaları mümkün olacaktır. Küresel kriz sebebiyle yaşanan ve yaşanacak olan mali problemler sebebiyle gerekli önlemlerin bulunmadığı bir ortamda iflasın ertelenmesi müessesesi şirketler için bir alternatif olarak varlığını devam ettirmektedir. |