Deloitte Türkiye raporu: Yapısal reformlar devam etmeli |
10 Eylül 2007 | |||||
Deloitte Türkiye'nin yayınladığı “Ekonomik Görünüm 2007” raporunda, 2001 krizinden bu yana birçok göstergede çok olumlu gelişmeler olduğu, ancak ekonominin nispi kırılganlığının azalması için başta vergi ile emek-ürün piyasaları olmak üzere, bazı alanlarda yapısal reformların tamamlanması gerektiği belirtildi. Deloitte Ekonomi Danışmanı Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Murat Üçer'in hazırladığı, 2007'nin son çeyreği ve 2008 yılı için ekonomik değerlendirme ve öngörülere yer verilen raporda, Türkiye'de krizden sonra girdiği IMF destekli program çerçevesinde sürdürülmekte olan ekonomik dönüşüm sürecinin enflasyon, büyüme, cari açık, istihdam, vergi ve sosyal reform gibi ana başlıklar altındaki sonuçlar açıklandı. Raporda, Türkiye'nin 2002 yılından bu yana önemli ve etkileyici bir dönüşüm sürecine girdiği ifade edilerek, son 5 yılın en önemli gelişmeleri arasında, enflasyon oranının yüzde 10'un altına inmesi ve büyümenin yüzde 7,5 seviyesine yükselmesi sıralandı. Deloitte Türkiye'nin raporunda, aynı zamanda doğrudan yabancı sermaye girişinin 20 milyar dolara çıkmasının, özelleştirmeler ve verimlilik artışlarının genel olumlu performansın en önemli göstergeleri oldukları kaydedildi. Raporda, son bir, iki yılda dönüşümün göreceli olarak yavaşladığı kaydedilerek, ulusal ve küresel istikrarın korunduğu ve yapısal reformlar hızlandığı takdirde büyümenin 2008 yılında da süreceği tahmini yapıldı. 2006 yılında piyasalardaki türbülans ve 2007 yılı Ağustos ayında ABD'deki düşük kaliteli ipotek faizleriyle, içeride ise seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile yaşanan yavaşlamaya dikkat çekilen raporda, “Bu 'uyum yılındaki' yavaşlamanın ardından, 2008 yılında büyümede yüzde 6-7, enflasyonda ise ilan edilen yüzde 4 hedeflerine ulaşılması, ve aynı zamanda işsizliğin de yüzde 9-10 düzeylerinde tutulabilmesi ekonomi yönetimini zorlayacak hedefler olarak gözüküyor” denildi. 2007 için yüzde 4,5 civarında büyüme 2003 yılından bu yana inovasyonlar, verimliliğin artması ve Merkez Bankalarının artan kredibilitesi ile global ortamda yakalanan düşük enflasyon/yüksek büyüme genel eğiliminin, Türkiye'yi de iyi etkilediği belirtilen raporda, Türkiye ekonomisinin dış piyasaların etkisine son derece açık olan kırılgan yapısının, 2006 Mayıs-Haziran döneminde yaşanan piyasa dalgalanmalarıyla meydana çıktığı bildirildi. Raporda, Türkiye'nin halen büyüme konusunda en önemli motoru iç talep olarak gösterilirken, 2007 için yüzde 4,5 civarında, gelecek yıl için ise yüzde 5,5-6 düzeyinde büyüme öngörüldü. Deloitte raporunda, krizin yaşandığı 2001 yılına kadar yüzde 5,5-6 dolaylarında seyreden işsizliğin, kriz sırasında çıktığı yüzde 12'nin çok altına indirilememiş durumda devam ettiği ifade edilerek, işletmelerin kriz sonrası temkinli davranmalarının, yeni işe alımlar yerine verimliliği artırma yoluna gitmelerinin ve büyümenin istihdam elastikiyetine sahip olmamasının bu durumun başlıca yapısal nedenleri olarak ortaya çıktığı, dolayısıyla önümüzdeki dönemde, kısa vadede işsizlikte ciddi düşüşler yaşanması beklenmediği vurgulandı. 2007 yılı sonu için yüzde 7, 2008 yılı için yüzde 6-6,5 enflasyon Raporda, kriz sonrası programın en başarılı ayaklarından biri olan enflasyonun 2002'deki yüzde 70'ler seviyesinden tek haneli rakamlara kadar indiğini hatırlatılarak, Merkez Bankası'nın açık enflasyon hedeflemesine geçmesi, TÜFE hedefini ilk yıl yüzde 5, 2007 ve 2008 için yüzde 4 olarak belirlemesinin de enflasyonla mücadeleye daha kurumsal ve sistemli bir zemin getirdiği kaydedildi. Deloitte Türkiye'nin raporunda, 2006 yılının Mayıs-Haziran aylarında yaşanan global dalgalanma dışında özellikle 2007 yılı ilk çeyreğinden itibaren tutturulan rakamların yüzde 10,9 ve yüzde 8,6 ile “üst bandın” içinde kaldığı, buna rağmen yüzde 4'lük hedefin tutturulamadığı ve önümüzdeki dönemde de enflasyon konusunda risklerin devam ettiği belirtildi. Raporda, petrol fiyatlarının yukarı tırmanması veya yeniden oluşacak bir uluslararası dalgalanmanın enflasyon rakamlarını yeniden yukarı çekmesi olasılığının göz önünde bulundurulduğu, Merkez Bankasının düşük enflasyon yönündeki öngörülerinin “faizlerin indirileceği” gibi algılanmaması gerektiği mesajının bu yönde bir uyarı olarak değerlendirildiği kaydedildi. Yakın dönemde yüzde 4'lük hedefe ulaşılması ve faiz indirimi mümkün gözükmediği, 2007 yılı sonu için yüzde 7, 2008 yılı için ise yüzde 6-6,5 bandında bir enflasyon beklendiği kaydedildi. “IMF ile işbirliği sürdürülmeli”Raporda, krizin ardından yaraları sarmak için sağlanan mali disiplin ile Türkiye'nin ekonomik kırılganlıklarının giderilmesi amacıyla yüzde 6,5'lik bir faiz dışı fazla (FDF) hedeflendiği, ancak bu disiplin ile geçen senenin ilk 6 ayında 2,4 milyar fazla veren merkezi yönetim bütçesinin bu yıl cari harcamalar ve iç talepteki yavaşlama ile 5,9 milyar açık verdiği belirtildi. Son dönemdeki bozulmanın, bütçeyi oluşturan genel yapıdan kaynaklanmadığı, genelde gelirler tarafında elde edilen başarının, harcamalar tarafının kontrol edilememesinden dolayı sürdürülemediği, ekonomi yavaşlamaya başlayınca düşen vergi gelirlerine karşılık seçim etkisi ile artan harcamaların, oluşturulan dengeyi bozmaya yettiği kaydedildi. Raporda, Türkiye'nin 2008 yılı büyüme ve enflasyon rakamlarının optimum düzeyleri tutturabilmesi için, Nisan-Mayıs aylarında bitmesi söz konusu olan IMF ile işbirliğini sürdürmesinin ve para politikalarında mali disiplini devam ettirmenin doğru önlemler olacağı belirtilerek, vergi reformu ile emek ve ürün piyasalarının daha esnek hale getirilmesi alanlarında yapısal reformlara devam edilmesi gerektiği vurgulandı. Türkiye'de bu yapısal reformların başarılmasının, kayıt dışılığın azalmasına, vergi gelirlerinin ve büyümenin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasına yardımcı olacağı ifade edilen raporda, “Bu reformların hayata geçirilmesi için şu an önümüzde duran en ivedi ihtiyaç, doğru bir program ve yol haritasının oluşturulmasıdır” denildi. Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, “Uzun vadede ekonominin performansını yapısal reformlar belirleyecek. Bu bakımdan ekonomimizde yaşanan yapısal değişim süreci ve bu sürecin en sancılı bölümü olan iş gücü ve istihdam yaratma çabalarıyla, bütçenin gelir-gider dengesinin korunması önümüzdeki dönemde daha da büyük önem kazanacak. Deloitte Türkiye olarak ekonominin makro değişim süreçlerine ilişkin değerlendirme çalışmalarını sürdürerek, ekonominin ana oyuncularına ve ilgili bütün kesimlere katkıda bulunacağız.”
http://www.deloitte.com/dtt/cda/doc/content/turkey-tr_EkonomikGorunum2007_100907%281%29.pdf |