Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Hükümetten 2.5 milyar liralık kredi garanti fonu (19.03.09) PDF Yazdır e-Posta
19 Mart 2009

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Nazım Ekren, 5.5 milyar TL olarak bilinen, vergi indirimlerini içeren son kriz paketinin toplam maliyetini 2.7 milyar TL olarak belirtti.

 

Ekren, yakında "Finans sektörüyle reel sektör arasındaki kredi akışını iyileştirmek için yeni adımlar atılacağını" belirtti.

 

Ekren, kredi akışının iyileştirilmesi için atılacak adımları, çalışmalara son şekli verilmediği için açıklamak istemiyor. Ancak edindiğimiz izlenim o ki; bir süredir kamuoyunda tartışılan kredi garanti fonu uygulaması için çalışmalar hızlanmış durumda. Bu yolla oluşacak maliyetin ise 2.5 milyar TL civarında olacağını tahmin ediyorum. Özetle; yakında 2.5 milyar TL'lik bir kredi garanti fonu uygulaması devreye girecek diyebilirim. Bu kaynağın Hazine'den karşılanacağını, ancak nasıl işleyeceği konusundaki müzakerelerin devam ettiğini sanıyorum.

 

Bu arada Ekren'in söylediklerinden çıkardığım kadarıyla, aynı kapsamda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme kurumu (BDDK)nun da kredilere ilişkin karşılık kararnamesinde belirli esneklikler sağlaması planlanıyor.

 

Ekren, krizin etkilerini azaltmak için alınan önlemleri, G-20 toplantıları konusundaki beklentileri, yaptığı son ABD ziyareti ile krizden nasıl çıkılacağına ilişkin Referans'ın sorularını yanıtladı.

 

IMF ile ilişkiler konusunda bir şey söylemekten kaçınan Ekren, krize karşı 4 paket açıldığını, bunların toplam maliyetinin 34-35 milyar TL olduğunu, bu maliyetin diğer ülkelere kıyasla daha küçük olduğunu kabul ettiğini ama büyük paket açan ülkelerin kaynağı daha çok bankacılık sektörüne harcadıklarının unutulmaması gerektiğini söylüyor.

 

Ekren, daha az maliyet ödediğimiz için, krizden çıkışta da bizim daha avantajlı konuma geleceğimizi düşünüyor.

 

Nisan başında toplanacak G-20 toplantılarından dönüşte AB'ye verilecek katılım öncesi ekonomik programı ve ardından orta vadeli program ile mali plana son şeklini vereceklerini, bununla birlikte hem 20009 yılı ekonomik program ve bütçesinde yapılacak revizyonların hem de 2010 ve 2011 yıllarında uygulanacak mali ve yapısal tedbirlerin kesinleşeceğini kaydetti.

 

Seçimden sonraki ilk Bakanlar Kurulu toplantısında, yeni teşvik sisteminin bölgeleri, sektörleri ve teşvik mekanizmalarının belirlenmiş olacağını kaydeden Ekren, mali kuralla ilgili düzenlenin de yapılacağını söyledi.

 

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ekren Referans'ın sorularını şöyle yanıtladı:

 

Nisan başındaki G-20 toplantılarından somut bir sonuç bekliyor musunuz? Somut sonuç çıkmazsa, krizin süreceği kaygısı var...

Aslında diğer krizlerle kıyasladığında, 1929'da da 87'de de, şimdikinde de asıl sorun insanların ya da firmaların risk alma iştahına müsaade eden ortam zamanla oluşuyor. Bir aşırıya kaçma, reel imkanların ötesinde bir para harcama isteği topluma empoze ediliyor. 29'da da, 87'de de, 2000'de de bu oluyor. Bunun nasıl önlenebileceğiyle ilgili somut öneri gerekiyor. Şöyle bir mesaj önemli; teknik ve bürokratik önlemlerin yanı sıra, politik olarak da bütün ülkeleri, bütün dünyayı kapsayacak "dengeli ve adil çözüm budur" diye deklare etmek lazım. Olur mu, olmaz mı gittiğimizde göreceğiz. İkincisi bizim için önemli olan, herkes paket açıklıyor. Paketler büyüdüğünde de, 2009 ve sonrasında mali disiplinin esneme zorunluluğu var. Bu zorunluluğun limiti ne olacak. En kritik konu bu.

 

Esneme limitini kim belirleyecek?

G-20'lerin büyüklüğü dünya milli gelirinin yüzde 85'i, ticaretin yüzde 80'i, nüfusun da üçte ikisi. Burada alınacak küçük bir inisiyatif, iyi kullanılırsa hem ülkeyi hem de kaldıraç etkisiyle dünyayı etkileyebilir. Ülkeler, kendi sorunlarının dışında entegrasyonu sağlayacak yüzde 1-2'lik özel bir canlandırma paketi uygulayabilirlerse, olabilir. Reform maddesi dediğimiz, "küresel finans sistemi denetimi şöyle olacak, gölge bankacılık olmayacak, küresel kriterler şunlar olacak" diye bir demet çıkarılabilirse, orada da buna dönük bir deklarasyonun çok somut olmasa da çıkma ihtimali var. Her ülkenin beklentileri farklı olduğu için, küresel bir koordinasyon modelini görmek lazım.

 

Bizim paketlerimizin maliyeti, milli gelire oranı ne oldu?

Paketle ilgili doğru bir tespit için, IMF'yle son gözden geçirme tarihimiz çok enteresan. Orada faiz dışı fazlayı yüzde 4,2'ten 3,5'a çektik. Mini paket dediğimiz ve çok dillendirmediğimiz konu bu. FDF'den çıkan fazlalığı GAP'ta, DAP ve KOP'ta kullanalım; SSK'nın 5 puanlık indirimi ve kalan miktarı da merkezi bütçeden yerel yönetimlere aktaralım. Şu anda da dünyadaki paketlerin temel bileşeni altyapı yatırımları. Mini paket olarak ilk bunu oluşturduk. 2008'in ikinci yarısından sonra ilk paket dediğimiz şey şu. 2008'in ikinci yarısında "soft landing"ten, "hard landing"e geçiş oldu. O pakette de şunları yaptık. Karayollarına kaynak, KEY ödemeleri, ücret iyileştirmesi yaptık, kuraklıkla ilgili destek verildi, enflasyon tazminatları veriliyordu. TMO bayram öncesi ürünlere destek verdi. 2008'in ikinci yarısında ilk paket dediğimiz büyüklük 11.7 milyar TL. Onun da bütçeye oranı yüzde 5,2. Gayri safi yurtiçi hasılaya oranı da yüzde 1,2 olacak. 2. paket ise, bunların aynısının bütçede 2009 yılında korunması yönünde kullandık. Hazine'nin borçlanma limitini de 3'den 4 milyar dolara çıkardık. Birinci ve ikinci pakette temel kurgu, altyapı yatırımları ve imkanlar çerçevesinde toplam talebi artırmak oldu.

 

Buradaki hassas konu, GSMH içinde özel sektörün payı çok yüksek. Yıllar önce, özel sektörün payı artsın denilmişken; en ufak bir şeyde tekrar tersine dönmek yerine; kamu talebi biraz canlandırarak, özel sektöre teşvik olacak şeylere ağırlık verdi. Şubat ayında kısa dönem çalışma ödeneğini artırdık, genç ve kadın teşviğini 1 yıl uzattık. Eski teşvik yasası 1 yıl uzatıldı, Ar-Ge teşviğinde düzenleme yapıldı. Bu bizim üçüncü paketimizdi.

 

Bunun da büyüklüğü 5.6 milyar TL. Milli gelire oranı yüzde 0,6, bütçedeki oranı yüzde 2,2. Muhtemelen seçimden sonraki ilk Bakanlar Kurulu toplantısında, yeni teşvik sisteminin bölgeleri, sektörleri ve teşvik mekanizmaları belirlenmiş olacak. Son paketse, Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarttığımız ve Başbakanın Eskişehir'de açıkladığı paketti. Onun da büyüklüğü 2.7 milyar civarında,milli gelire oranı yüzde 0,3.

 

Son paket için maliyet 5.5 milyar denilmişti ama...

Sorulduğunda 5.5'ti, ona yakın bir rakam dedik. Ama bazı düzenlemeleri ertelemiş olduk.

 

Şu anda 2.7 milyar TL'lik maliyeti var. Son pakette 2-3 kritik düzenleme var. Tüketici kredilerinde KKDF'yi 2004 yılında yüzde 50 artırmıştık, o artan kısmı geri aldık. O da ortalama yüzde 33'lük indirim demek. Bir de 3 sektörde (otomotiv, beyaz eşya ve konut) ÖTV ve KDV'leri indirdik. Bunlarla "ekonomi yönetimi tüketimin artırılması için elindeki imkanların bir kısmını kullanıyor" mesajını verdik. Kamu fiyatları etkilemek için vergi düzenlemelerini, talebi etkilemek için de en azından kendi çalışanlarında ücret ayarlaması yapıyor.

 

Bütçe ve program rakamlarının revizyonu ne zaman?

Yakında 2009'un ilk çeyrek bütçe rakamları yayınlanacak. 2008'in de son çeyreğinin milli gelir rakamları yayınlanacak. Bu veriler ele geldiğinde, 3 tane orta vadeli programın da zamanı gelmiş olacak. Biri katılım öncesi ekonomik program AB için, gecikti ama zamanlama olarak yapmamız gerekiyor. Orta vadeli program ve orta vadeli mali plan. Orada vurgulayacağımız nokta, paketlerin 2009 bütçesinde baskı oluşturması kaçınılmazdır. Bütçe açığını, kamu borç stokunu yönetilebilir limitlerde kalmasını sağlayacak biçimde orta vadeli programı açıklayacağız. Hangi verilerde ne revizyon gerekiyorsa, ne tür revizyon gerekiyorsa 10-15 gün içinde paylaşmış olacağız. Orta vadeli perspektifte eski performansın yakalanabileceğini gösterecek kritik şeyler var. Mali kuralla ilgili düzenleme bu yıl yapılacak. Mali kural bu yıl belirlenecek. Avrupa standartına bakarsanız bütçe açığıyla, kamu borcununu GSYH'ye oranı olabilir, uluslararası standarta bakarsanız FDF'yi de buna koymak gerekebilir veya 3'ü birden yapılabilir. Ama, faiz dışı fazlayı koymuş olacağız. İkinci orta vadeli yeni nesil reformumuz, özel sektörü ve şirketlerin yapılanmasına bakmamız lazım. Ortak bir platformu, şirketlerin yeniden yapılandırılması için iyi bir fırsat olarak görüyoruz.

 

Üçüncü yeni nesil mali reform olarak finansal hizmetler sektöründe de bir yenilenme gerekebilir. Parada, sermaye piyasalarında, kurumlarda vesaire. bunun da manivelası olarak "İstanbul finans Merkezi"ni görüyoruz. Bir de işsizlik var.

 

 

BANKALARLA SÜREKLİ GÖRÜŞÜYORUZ

Bankacılık sektörümüz sağlam diyoruz ama kriz uzarsa, batık krediler nedeniyle bankaların bir sıkıntısı olabilir mi? Bankalar Kanunu'na zimmet maddesinin yumuşatılması maddesinin, komisyonda eklenebileceği söyleniyor, doğru mu?

Onu sürekli bankalarla görüşüyoruz. BDDK'nın karşılıklar yönetmeliği bir esneklik sağlıyor. Kafamızda bitirmediğimiz bir projeyi anlatmak istemiyoruz, yanlış anlaşılıyor.

 

Ama başbakanın söylediği "adım atacağız" düzenlemesinin üstündeyiz.

 

Bankalar kanunu da muhtemelen seçimden sonra gündeme alınacak. Zimmette şöyle yapacağız. Orada büyük bir ihtimalle alt komisyon oluştururuz. sivil toplum kuruluşları,ilgili arkadaşlar. Plan bütçe komisyonunun kararına uygun düzenlemeyi yapabilirler.

 

 

G-20'DE KRİZ TEBRÜBELERİMİZİ SUNACAĞIZ

ABD'de bu ayın başında yaptığınız temaslar hakkında bilgi verir misiniz?

Birkaç ay önce sadece ABD değil, küresel krizden etkilenen ülkelere bir ziyaret programı yapalım dedik. ABD'den başlayıp, oradan Avrupa ülkeleri, sonra da Uzakdoğu, Rusya, Çin ve Hindistan. Bu ziyaretlerde, "küresel krizin nedenleri, paketler nasıl uygulanıyor, paketlerin içeriği nasıl oluyor, ekonomide küresel koordinasyon için neler yapıyorlar"ı konuşacağız. Ana amaç buydu. IMF, Dünya Bankası, Hazine Bakanı gibi birçok kurumun başındaki kişilerle görüştük. Görüşmelerde, G-20 gündeme geldi. Biz G-20'de bir kaç sayfalık bir metin de olsa, Türkiye'nin kriz tecrübesini, en azından yükselen ülkeler için sunabiliyoruz diyoruz. Bundan sonra da ABD ve diğer ülkelere düzenli ziyaretlerin yararlı olacağını düşündük. En azından 6 ayda bir ya onlar buraya gelsin, ya da biz oraya gidelim. Bakan düzeyinde olmasa dahi bürokratlar düzeyinde bu olabilir.

 

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=119221