IMF anlaşması ve dar gelirliye çek dağıtmak krize çare olur (26.03.09) |
26 Mart 2009 | |
TEPAV Küresel Kriz Çalışma Grubu raporunun, bugünkü bölümünde tedbir önerilerini ve etkilerini mercek altına alıyoruz. Bu öneri seti, tutarlı bir tedbir paketinin hayata geçirilmesi durumunda, ekonomideki küçülme eğiliminin kontrol altına alınabileceğini ve istihdam kayıplarının sınırlandırılabileceğini göstermeyi hedefliyor. Detaylara girmeden önce bir konunun altını çizelim. Bu çalışma kapsamında önerilen tedbirler bütünü, TEPAV Küresel Kriz Çalışma Grubu tarafından öncelikli olarak görülmekle birlikte, başka alanlarda alınabilecek diğer tedbirleri de dışlamıyor. Bu açıdan bakıldığında, bu öneri setinin politika diyaloguna temel katkısı krizle mücadeleye yönelik bir düşünce çerçevesi sunmak ve dışarıdan kaynaklanan bir krizin Türkiye ekonomisinin büyümesi üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılabileceğini göstermektir. 8 tedbir önerisi hazırlandı Böyle bir düşünce çerçevesi kapsamında, dış kredi, iç kredi ve iç talep alanlarındaki ihtiyaca karşılık verebilmek üzere sekiz tedbir önerisi sunuyoruz: * Dış kredi kanalından gelecek olumsuz etkilerin azaltılması için, IMF anlaşmasının yapılması ve kamu dış borç geri ödemelerinin bu kaynaktan gerçekleştirilmesi; şirketlerin dış borç yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için döviz cinsi kredilere kefalet ve likidite sağlanması, bankaların dış borç ödemeleri için kaynak aktarılması. * İç kredi kanalından gelecek olumsuz etkilerin sınırlandırılması için yeni kredilere kefalet sağlanması, yeni kredilere kefaletle birlikte likidite sağlanması ve mevcut kredilerin yeniden yapılandırılması için kefalet sağlanması. * İç talebin canlandırılmasına yönelik ise emeklilere ve muhtaçlara nakdi yardım yapılması ve işsizlik sigortası ödeneğinin kullanımının kolaylaştırılması. İşlevsel bir makro model Önerilen sekiz tedbirin etki analizi, farklı senaryolar oluşturularak TEPAV-Makro1 modeli aracılığıyla yapıldı. TEPAV-Makro1; reel sektör, ödemeler dengesi, parasal sektör ve kamu maliyesinin birbirine bağlı olarak işleyişine ve tüm bu sektörlerin çıktılarının tutarlılığının kontrolüne izin veriyor. Bu makroekonomik çerçevenin, küresel krizin Türkiye'yi etkilemesi olası olan tüm kanalları kapsayacak ve bu kanallardan kaynaklı ekonomik sorunların politika tedbirleri ile çözümüne imkan sağlayan mekanizmaları içerecek şekilde düzenlendi. Çerçeve yıllık olarak oluşturuldu ve 2008 yıl sonu rakamlarına (gerçekleşme ya da yıllıklandırılmış beklentiler) uygulanan belli varsayımlar doğrultusunda 2009 yılı rakamları tahmin edildi. Modelde makroekonomik değişkenler ve politika parametreleri arasındaki ilişkiler Türkiye'ye ilişkin yakın geçmişte yapılan akademik çalışmalardan yararlanılarak ve yargısal olarak oluşturuldu. Elimizdeki bu model, kullanılan parametreler aracılığıyla, önerilen politika tedbirlerinin kısa vade ve uzun vade etkilerinin analizini yapmamızı mümkün kılıyor. Kısa vade, önerilen bir tedbirin uygulamaya konulmasından sonraki yaklaşık üç çeyrek yıllık döneme karşılık geliyorken, uzun vade yedi çeyrek yıllık bir dönemi kapsıyor. Yukarıda anlatılan çerçeve kapsamında önerilen tedbirlerin etkileri, temel senaryoya ek olarak, yedi senaryo aracılığıyla incelendi. IMF kaynağı kritik önemde Türkiye'nin krize karşı bir ekonomik önlemler bütününü hayata geçirmediği, IMF ile anlaşma yapılmadığı, uluslararası fon akımlarının Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tahminleri doğrultusunda daraldığı ve küresel krizin derinleşme belirtileri göstermesi sonucunda bekleyişlerin bozulduğu temel senaryodur. Temel senaryoya, IMF ile anlaşma yapıldığı ve anlaşma kapsamında 2009 yılında 15 milyar ABD doları değerinde kaynak aktarıldığı varsayımı eklendi. Söz konusu kaynak aktarımlarının yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine güvenlerini kısmen olumlu etkileyeceği öngörüldü. Anlaşma kapsamında sağlanan kredinin 4,1 milyar doları kamunun dış borç ödemesinde kullanılırken, kalan kısmı TCMB döviz rezervlerine eklendi. Kredi garanti mekanizması Senaryo 2'ye ek olarak IMF'den gelen kaynağın Kredi Garanti Kurumu (KGK) aracılığıyla şirketlere döviz cinsi kredi sağlanması, böylece şirketler kesiminin 2009 yılındaki dış borç geri ödemelerine destek olunması doğrultusunda kullanılması amaçlandı. Bu doğrultuda, IMF'den sağlanan kredinin 4,1 milyar doları kamunun dış borç ödemesinde kullanılırken, 2,2 milyar dolar bankalara, 1,2 milyar dolar Hazine'ye, 7 milyar dolar reeskont kredisi olarak kullanılmak üzere Merkez Bankası'na aktarıldı. Kalan yaklaşık 500 milyon dolarlık kısım ise Merkez Bankası döviz rezervlerine eklendi. Hazine'ye aktarılan 1,2 milyar dolarlık kaynak KGK aracılığıyla 10 milyar dolar tutarında döviz cinsi krediye dönüştü. Bu 10 milyar doların 7 milyar doları Merkez Bankası reeskont kredisinden, 1,2 milyar doları KGK mevduatından, kalanı da bankaların kendi kaynaklarından sağlandı. Senaryo 3'e ek olarak KGK yoluyla şirketlere TL cinsi kredi sağlanması amaçlandı. Bu doğrultuda, Hazine'den 2009 yılında KGK'ya 1,3 milyar TL kaynak aktarılarak 10 milyar TL tutarında iç kredi sağlandı. Kalan 8,7 milyar TL'nin bankaların kendi kaynaklarından sağlandığı mekanizmada, KGK sağlanan toplam kredinin yüzde 80'ine kefil oldu. Önerilen sistemde Merkez Bankası'nın bir rolü yok. Senaryo 3'te alınan dış kredi tedbirlerine ek olarak iç kredi mekanizmasına işlerlik kazandırılması için KGK'ya Hazine'den 2009 yılında 2 milyar TL kaynak aktarıldı. KGK, 20 milyar TL tutarındaki kredilerin yüzde 60'ına kefalet sağladı. Merkez Bankası, bankalara kefalet tutarında (12 milyar TL) reeskont kredisi kullandırdı. Bankalar 6 milyar TL'yi kendi kaynaklarından, 2 milyar TL'yi KGK mevduatından kullandı. Senaryo 5'teki mekanizmaya genişletici maliye politikası açılımları eklendi. Bu kapsamda, emeklilere 2,7 milyar TL, muhtaçlara 624 milyon TL nakdi harcama imkânı sağlanırken ve işsizlik fonunun kullanımı 6,4 milyar TL genişletildi. Senaryo 6'ya ek olarak dış dünyada koşulların daha da kötüleşeceği öngörüldü. Bu bozulma sonucunda yurtdışından gelen sermaye akımları, Uluslararası Finans Enstitüsü'nün tahminlerinin ötesine geçecek şekilde azaldı. Senaryo 7'deki gelişmelere ek olarak, yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine güveninin kaybolduğu varsayıldı. Senaryo 6 en olumlu olanı Senaryo 6 önerdiğimiz tedbirlerin tümünün uygulandığı, büyüme ve istihdama katkıları itibariyle en olumlu ancak en maliyetli senaryomuzdur. İlk kaynak aktarımından kaynaklı toplam maliyet 2009 milli gelirinin yüzde 1,3'ü kadardır. Buna rağmen, temel senaryoda milli gelire oran olarak yüzde 5,7 olan bütçe açığı, bu senaryo sonucunda kısa vadede 0,7 puan artarak yüzde 6,5'e, uzun vadede ise 0,1 puan artarak yüzde 5,8'e ulaşmaktadır. Uzun vadede bütçe açığının kısa vade sonuca göre sınırlanmasının sebebi, modelin dinamik bir yapıya sahip olup, uzun vadede büyüme etkisinin bütçede hissedilmesidir. Sonuç olarak, önerilen doğrultuda alınacak tedbirlerin faydası büyüme ve istihdam rakamları üzerinde, kazançlar olarak gösterilmektedir. Bu tedbirlerin maliyeti ise esasen kamu bütçesi üzerinde olacaktır. Her halükarda, iktisadi daralma ortamı nedeniyle zaten hızlı bir bozulma süreci içinde olacak olan bütçenin, ileriki yıllarda alınacak tedbirlerle nasıl yeniden güvenilir bir belgeye dönüştürülebileceğine ilişkin inandırıcı taahhütler içeren çok yıllık bir mali disiplin anlayışının yerleştirilmesi önem arz etmektedir. Bugün hayata geçirilecek bir tedbir paketinin başarısı için en temel ön koşul çok yıllık bir mali disiplin anlayışının benimsenmesidir. SENARYO 1 Tedbir alınmadığı durumda ne olur? Hükümetin tedbir alınmadığı ve IMF ile herhangi bir anlaşma yapmadığı varsayılıyor. Bu senaryoda 1.2 milyon yeni işsiz ve milli gelirin yüzde 5,7'si kadar bütçe açığı da öngörülüyor. Bu senaryo diğer senaryolar için baz kabul ediliyor. BÜYÜME: - 5,5 ENFLASYON: 5,5 İŞSİZLİK: 16,6 SENARYO 2 IMF ile anlaşma imzalanırsa ne olur? IMF'den gelecek 15 milyar dolar kaynağın 4,1 milyar dolarının dış borç ödemesine ayrıldığı, kalanının TCMB döviz rezervlerine eklendiği hesaplandı. BÜYÜME Kısa vadede: - 5,4 Uzun vadede: - 5,0 ENFLASYON Kısa vadede: 5,6 Uzun vadede: 5,8 İŞSİZLİK Kısa vadede: 16,5 Uzun vadede: 16,1 SENARYO 3 Dış kredi kanalı açılırsa ne olur? Senaryo 2'ye ek olarak IMF kaynağının 1.2 milyar doları şirketlere döviz kredisi garantisi için kullanıldı. BÜYÜME Kısa vadede: - 5,1 Uzun vadede: - 4,2 ENFLASYON Kısa vadede: 5,7 Uzun vadede: 6,2 İŞSİZLİK Kısa vadede: 16,3 Uzun vadede: 15,4 SENARYO 4 İç kredi kanalı açılırsa ne olur? Senaryo 3'e ek olarak şirketlere KGK yoluyla TL cinsi kredi sağlandı. Bu KGK'ya 1,3 milyar TL kaynak aktarılarak 10 milyar TL kredi imkanı doğdu. BÜYÜME Kısa vadede: - 5 Uzun vadede: - 3,9 ENFLASYON Kısa vadede: 5,8 Uzun vadede: 6,2 İŞSİZLİK Kısa vadede: 16,2 Uzun vadede: 15,2 SENARYO 5 Merkez Bankası da devreye girerse ne olur? KGK'ya 2 milyar TL aktarıldı ve sağlanan 20 milyar TL kredinin % 60'ına kefil olundu. Merkez, bankalara kefalet tutarında reeskont kredisi kullandırdı. BÜYÜME Kısa vadede: - 4,8 Uzun vadede: - 3,7 ENFLASYON Kısa vadede: 5,8 Uzun vadede: 6,4 İŞSİZLİK Kısa vadede: 16 Uzun vadede: 15 SENARYO 6 İç talep için tedbir de alınırsa ne olur? Senaryo 5'e genişletici maliye politikası eklendi. Emekliye 2,7 milyar, muhtaca 624 milyon lira harcama sağlandı. İşsizlik fonu 6,4 milyar liraya çıkarıldı. BÜYÜME Kısa vadede: - 3,6 Uzun vadede: - 1 ENFLASYON Kısa vadede: 6,4 Uzun vadede: 7,6 İŞSİZLİK Kısa vadede: 14,9 Uzun vadede: 12,7 SENARYO 7 Dış dünya koşulları bozulursa ne olur? Senaryo 6'ya ek olarak dış dünyada koşullar daha da kötüleşti. Bu bozulma sonucunda yurtdışından gelen sermaye akımları tahminden çok azaldı. BÜYÜME Kısa vadede: - 3,9 Uzun vadede: - 1,6 ENFLASYON Kısa vadede: 6,3 Uzun vadede: 7,3 İŞSİZLİK Kısa vadede: 15,2 Uzun vadede: 13,2 SENARYO 8 Yabancı yatırımcının güven kaybı artarsa ne olur? Senaryo 7'deki gelişmelere ek olarak, yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine güveninin kaybolduğu varsayıldı. BÜYÜME Kısa vadede: - 4,1 Uzun vadede: - 2,2 ENFLASYON Kısa vadede: 6,2 Uzun vadede: 7 İŞSİZLİK Kısa vadede: 15,4 Uzun vadede: 13,7 NOT: Kısa vadeli senaryo 3 çeyreği, yani 2009 yılını kapsıyor. Uzun vadeli senaryo ise 7 çeyreği, yani 2010 sonunu kapsıyor. TÜKETİMİN CANLANMASI İÇİN İKİ PRATİK ÖNERİ Büyümenin motoru olan tüketim harcamalardaki daralmayı sınırlandırmak için tüketim eğilimi yüksek ve ihtiyaç sahibi kişilere gelir destekleri vermek tüm dünyada önemli bir seçenek. Buna yönelik olarak Türkiye için akla gelen ilk alternatif ise emeklilere ve muhtaçlara yönelik transferler ile işsizlik sigortası ödeneklerinin genişletilmesi. Türkiye'de de benzer bir tedbirin tasarlanması durumunda, gelir seviyesi düşük kesimlerini oluşturan 1000 TL altında maaş alan emekliler ve Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan maaş bağlanan yaklaşık 1.2 milyon yaşlı, malul ve sakat kolayca ulaşılıp tespit edilebilmeleri nedeniyle hedef kitleyi oluşturabilir. Bu kesimlere bir kereye mahsus 500 TL değerinde harcama çeki verilebilir. Bunun bütçeye yükü 3,3 milyar TL düzeyinde olur. Bu tedbirin milli gelire katkısı ise yüzde 1,1'e kadar çıkabilir. Diğer önemli bir hedef grubunu ise işsizler oluşturuyor. Mevcut durumda işsizlik sigortası ödeneğinden, (Ocak 2009) 244 bin kişi yararlanmakta ve işsizliğin artacağı dikkate alındığında, sistemin aynen işlemesi halinde, 2009'da aylık ortalama 350 bin kişinin ödenekten yararlanacağı öngörülüyor. İşsizlik ödeneğinin kriz koşullarına göre bu dar kapsamı ise iki alternatif çerçevesinde genişletilebilir. Birincisi bugün aylık 356 TL olan işsizlik ödemeleri yasal üst limit olan asgari ücretin yüzde 80'ine (533 TL'ye) yükseltiliyor. İkinci alternatifte ise işsizlik ödemeleri mevcut seviyesinde tutulmakta ancak sigortanın kapsamı genişletilerek ödeme alan kişi sayısı 1,4 milyona çıkarılıyor. Burada sunulan her iki alternatifin ayrı ayrı uygulanması sonucunda fon gideri aylık olarak 125 milyon TL'den 472 milyon TL'ye çıkmakta ve bu nedenle sigortanın gelir gider yapının bozulmaması için yıllık 4,8 milyar TL ekstra hazine katkısı gerekmekte. Ancak bu artışın ise milli gelire nominal olarak 15,3 milyar TL oran olarak ise yüzde 2,2 ek katkısı olması bekleniyor. TEDBİRLER İÇİN IMF KAYNAĞINA İHTİYAÇ VAR Daralan gelişmiş ekonomiler ve azalan uluslararası fon akımları, mali piyasaları sığ ve iç kredi mekanizması krizin etkisiyle tıkanmaya başlayan gelişmekte olan ülke ekonomilerinin dış kaynak temini sorununu derinleştiriyor. Ekonomiyi canlandırmak için yapılan her kamu müdahalesi ise, kaynak sıkıntısı olan ülke hazinelerinin finansman ihtiyacını artırıyor. Bu da kamunun mali piyasalardaki ağırlığının artmasına ve iç kredi hacminin daralmasına yol açıyor. Türkiye de kriz şartlarından bağımsız olarak, yurtiçi tasarrufların yatırımları karşılamada yetersiz kalmasından ötürü, dış kaynak ihtiyacı olan bir ülkedir. Azalan uluslararası fon akımları Türkiye'nin dış kaynak teminini gün geçtikçe zorlaştırıyor. İç kredi mekanizması da bu doğrultuda tıkanmaya başlıyor. Halihazırda daralan iç kredi hacmi ve ileriye dönük olumsuz beklentiler nedeniyle Türkiye'nin önemli boyutta bir fon sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bu nedenle dış kaynağa her zamankinden fazla ihtiyaç bulunuyor. Böyle bir ortamda, ekonomiyi canlandırmak için önerdiğimiz tedbirlerin sadece Hazine'nin kaynaklarından yapılmasının 2009 sonu için temel senaryo altında öngördüğümüz yaklaşık 55 milyar TL civarında Hazine finansman ihtiyacını artırıcı etki yapması bekleniyor. Bu da kamunun mali piyasalarda ağırlığını artırıp, iç kredi mekanizmasını daha da baskı altına alıyor. Bu nedenle ekonomiyi canlandırma önlemlerinin hayata geçirilebilmesi için de dış finansmana ihtiyaç duyuluyor. Hem özel sektörün hem de kamunun uluslararası mali piyasalarda borçlanmalarının günden güne güçleştiği bugünlerde, artan kaynak ihtiyacını gidermek için IMF ile anlaşma yapmak daha da elzem hale geliyor. |