Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Bumin Doğrusöz - Hata ve düzeltmede sorunlar PDF Yazdır e-Posta
13 Eylül 2007
Geçen yazımızda Vergi Usul Kanunu 'nun “hata ve düzeltme” konusundaki hükümlerini aktarmış ve uygulamada gerek idare gerekse yargı anlayışında bu hükümlerin dar yorumlandığını söylemiştik.

Yargı organlarının kararlarına göre, maddi olayların değerlendirilmesi ve irdelenmesini gerektiren bir hukuksal sorunun varlığı hallerinde ve/veya uyuşmazlığın çözümünün bir maddi olay ve/veya hukuki yorumu gerektirdiği durumlarda, hata ve düzeltme hükümlerine başvurulamaz. Bir başka deyişle bir vergi hatasının varlığından söz edilebilmesi için ileri sürülen hususun, düzeltme isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin Vergi Usul Kanunu 'nun 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan, ilk bakışta anlayabilecekleri  ıklıkta olması gerekmektedir (Danıştay 7. Dairesi E. 2002/415 K.2005/2524 T. 25.10.2005)

Örneğin , son olarak Danıştay 7. Dairesi, tecil edilmiş KDV’nin düzeltme yoluyla terkinin talep edildiği bir ihtilafta, tecilin yapılmasının mükellefin imalatçı olup olmadığının belirlenmesine bağlı olduğuna, bu belirlemenin yapılmasının ise Sanayi Sicili Hakkındaki Kanunun yorumuna bağlı olduğuna, bu durumda hukuki yoruma bağlı bir konuda mükellefin düzeltme hükümlerinden yararlanamayacağına karar vermiştir. (Danıştay 7. Dairesi E. 2002/415 K.2005/2524 T. 25.10.2005). Yine bir başka ihtilafta Danıştay 9. Dairesi, uyuşmazlığın çözümünün KDV iadesi talebinin süresinde olup olmadığına bağlı olduğu bir davada, bu konuyu yorumu gerektiren bir husus olarak mütalaa etmiş ve mükellefin düzeltme müessesesinden yararlanamayacağına karar vermiştir.

Yargının, doğru veya yanlışlığının tartışması bu yazımın konusu olmayan dar yorumu neticesinde, düzeltme isteyen ve talebi reddedilen pek çok mükellef, redde karşı yargıya başvurdurduğunda, talebin esası dahi tartışılmadan, “talep zaten hata hallerine uymadığından red işleminin doğru olduğu” şeklinde bir kararla karşılaşmaktadır. Neticede bu sonuç, mükelleflerin hak arayamamalarına yol açmaktadır.

Durum böyle olunca  vergi hukukunda hata düzenlemelerinin başarılı bir uygulamasının olmadığını ve hata ve düzeltme müessesesinin, yargının da iş yükünü ortadan kaldıracak şekilde “idare  mükellef ihtilaflarını yok eden” bir şekle dönüşemediğini görmekteyiz. Öte yandan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun 'a göre yapılan bir kısım işlemlerin de bu hükümle kapsamında olmayışı da, uygulamada sıkıntı yaratmaktadır.

Vergi  Hukuku 'nun hata hükümleri kapsamında yer alarak hemen çözülebilecek pek çok ihtilaf, idarenin ya yavaş işlemesi ya da reddiyatçı tutumu dolayısıyla yargının dar ve sınırlayıcı yorumu da nazara alınarak, mükelleflerce doğrudan yargıya taşınmakta ve bu da yargının iş yükünü artırdığı gibi, idare mükellef uyuşmazlıklarının artmasına da sebebiyet vermektedir.

Bütün bunların haricinde, mutlaka düzeltilmesi gereken, ancak yasal düzenleme yetersizliği sebebiyle düzeltilemeyen halleri kapsamına alan bir düzenlemeye de ihtiyaç vardır. Örneğin , fiilinin 359. madde kapsamında olması sebebiyle üç kat idari para cezası kesilen ve itiraz edilmeyen bir cezanın, mükellefin daha sonra ceza mahkemesinde fiilinin bu maddeye girmemesi  sebebiyle beraat etmesi halinde, düzeltilmesine ilişkin bir yol yoktur. İnceleme sırasında bir kısım defter veya belgelerini bulamayan, tarhiyata karşı da bu sebeple dava açmayan bir mükellefin, daha sonra bunları bulması halinde yeniden inceleme ve düzeltme talep hakkı yoktur. Her ne kadar bazı vergi daireleri bu talepleri kabul ederek yeniden incelemeye sevk yapmaktaysalar da, bu talepleri reddeden veya bu konuda özelge alınmasını isteyen vergi dairesi müdürlükleri veya başkanlıkları da mevcuttur. Burada uygulama birliği yoktur.

Bu noktada iki önlem düşünülebilir. Birincisi hata hallerini daha esnetmek ve dar yorumlarla kapsamını işlemeyecek h ale getirilmesini önlemek şeklinde olabilir. İkinci olarak da, daha kökten bir öneri yapılabilir. Hata ve düzeltme müessesesi,  Vergi  Usul  Hukuku 'ndan kaldırılabilir. Zaten çok sınırlı hallerde çalışan bu müessesesin kaldırılması halinde çözüm yolları, zaten idare hukuku kapsamında yine var olacaktır. İdarenin, zaten hatalı idari işlemini geri alma, kaldırma, düzeltme hakkı  İdare  Hukuku kapsamında vardır. Kişilerin bu şekilde talepte bulunma hakları ve ihtilaflarını bu yollardan yargıya taşıma olanakları, zaten İdari Yargılama Usulü Kanunu 'nun 10 ve 11. maddelerinde düzenlemiştir. Bu nedenle genellikle hak kaybına yol açan Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri yerine, çözümü  Genel İdare  Hukuku 'na bırakmak, kanımca daha yerinde olacak ve adil çözümler sağlayacaktır.

Bu hususların Vergi Usul Kanunu 'nun yeniden yazımı çalışmaları kapsamında mutlaka değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=78196&YZR_KOD=156&ForArsiv=1