Bir şirketin yönetim kurulu odasında bulunmak hiç bu kadar kritik olmamıştı. İşte kriz zamanlarında yöneticilerin ayakta kalma reçeteleri…
Kriz döneminde bir şirketin tepe noktasındaki adam olmak nasıl bir duygudur? Global krizin yarattığı çalkantılar, değeri sürekli değişen şirket hisseleri, artan rekabet koşulları ve koltuğunu korumak adına çirkinleşen meslektaşlar, bu gibi zamanlarda bir yöneticinin en büyük kâbusu haline gelir.
Peki, bu tarz sıkıntılı zamanlarda nasıl bir yönetim anlayışı izlenmeli? Dünyaca ünlü İK portalı bnet’te bu soruya yanıt aradı. Yöneticilere zor zamanları nasıl atlatacaklarına dair çeşitli tüyolar veren site, şirket içinde çirkinleşen çalışan ilişkilerine de ışık tutu.
İşte krizi fırsata çevirip koltuk kapma telaşına giren çalışanların, oynadığı ayak oyunlarından iş arkadaşlarınızda aniden ortaya çıkan nefret duygusuna, idari kadrolara söz geçirememekten IQ’nuzun düştüğüne inanan üst yönetimle uzlaşmaya kadar pek çok problemle başa çıkma yolları…
Yöneticilik fonksiyonlarınızı yeniden düzenleyin…
Eğer işi sıkı tutmak ve ipleri elinizden bırakmak istemiyorsanız, ilk önce aklınızdaki sorulara yanıt aramalısınız. Çünkü sizi tatmin etmeyen yönetim politikası ne üst ne de alt kadroların beğenisini toplayacaktır.
Aklınızdaki ilk soru “Bir şirket kriz döneminde nasıl başarı sağlar” olmalıdır?
Bu sorunun yanıtını ülkenin genel ekonomik verilerinde ve şirketinizin diğer rakiplerinizde bulacağınız gibi size diş bileyen kişilerde de bulabilirsiniz. Yapmanız gereken ilk şey, yönetim kurulu toplantılarında insanların nasıl değiştiğini çözmek olmalıdır.
Eğer rakiplerinizin hangi alanlarda sizi kenara sıkıştırmak istediğini bilirseniz, zayıf yönlerinizi de çözmüş olursunuz. Diğer bir önemli nokta ise rakip şirketlerin stratejilerini takip etmek. Rakip şirketlerin izlediği yönetim politikalarından farklı bir strateji izlemek sizin de yıldızı parlatacaktır.
Şirket içinde anketler düzenleyin…
Şirket içinde yönetim problemleriyle ilgili yapılan anketler ya da çalışanların fikrine danışmak size hem yeni fikirler hem de sempati kazandıracaktır. Yöneticilerinin kendilerini de kritik yönetim karalarına dâhil ettiğini hisseden çalışanlar, daha özveriyle çalışacağı gibi kuytu köşelerde yapılan dedikodularda da insaflı davranacaktır.
Ayrıca şirket yönetimi ve çalışanlar arasındaki fikir farklılıklarını anlamak diğer şirketlerle olan yarışta da sizi bir adım ileriye taşıyabilir.
İş tanımlarının nasıl değiştiğini anlamaya çalışın…
“Bağımsız” karar alma yetkisi bir şirket içindeki en kritik karalardan biri. Çoğu zaman çalışanların yaratıcılığını da olumlu yönde etkileyen bu anlayış, bir anlamda şirket içindeki hiyerarşiyi de azaltıyor. Sorumlulukların paylaşılması ise yöneticiyi psikolojik olarak rahatlatıyor. 2008 yılında İK üzerine yapılan araştırmalar CEO’ların üzerindeki sorumlukların gün be gün artığı konusunda hemfikir. Tabii bu durum beraberinde baskı ve stresi de getiriyor. Bu nedenle iş stresini biraz olsun azaltmak diğer çalışanlara inisiyatif vermekten geçiyor.
Özellikle kriz dönemlerinde sorunu tabandan gelen önerilerle çözmeye çalışmak yöneticinin yükünü hafiflettiği gibi çalışanın kendini daha değerli hissetmesini sağlıyor.
Kendinize doğru işte olup olmadığınızı sorun…
Eğer şirketinizin iş yapış modelleri ve çalışma şekli size ters geliyorsa yapmanız gereken ilk şey kendinizi sorgulamak olacaktır.
• Bu göreve kendimi adamaya hazır mıyım?
• Bu unvanın getirdiği yasal ve kişisel yükümlülükleri yüklenmeye hazır mıyım?
• Doğru tespitler yaparak yönetim kurulu toplantılarına aktif bir rol oynayacağıma emin miyim?
• Yönetimle iyi ilişkiler kurup, yapıcı eleştirilerde bulunabiliyor muyum?
Eğer bu sorulara verdiğiniz yanıt “evet” ise doğru iştesiniz ve mücadele etmeye değecektir… Ancak yanıtınız “hayır” ise yönetim kurulu odasında ecel teri dökmenin ne kadar gerekli olduğunu tekrar düşünmelisiniz…
http://www.isteinsan.com.tr/isteinsan_gazete/yonetim_kurulunu_nasil_yonetirsiniz.html |