Kriz dönemlerinde korunma kalkanı olarak iflas ertelemesi ve yeniden yapılandırma |
04 Nisan 2009 | |
Hukukumuzda genel olarak iflas, borçlunun muaccel borçlarını aleyhindeki takiplere rağmen ödememesidir. 2001 krizinden sonra İstanbul yaklaşımı olarak adlandırılan planlama özellikle banka ve kredi kurumlarının iflasının önlenmesi amacı ile üç yıl müddetle ertelenmiştir. İstanbul Yaklaşımı da temellerini Londra Yaklaşımı'ndan aldığını söyleyebiliriz. Maksatlı ve hileli olan iflasın ertelenmesi hariç olmak üzere genel olarak kanun koyucu tarafından topluma kazandırılan bu yasaların faydalarının olduğu bir gerçektir. Ancak borçlu olan şirketlerden alacaklı olanların, alacaklarının tahsilinin güçleştirebilecek nitelikteki küresel, yerel ve sektörel daralmaların olumsuz finansal gelişmeler karşısında tüm alacaklıların ortak menfaatine ve borçlu şirketin ticari faaliyetlerinin devamının sağlanmasına hizmet etmek üzere yasal yetkilerin kullanılarak borçlu şirketin iflasın ertelenmesi ve peşinen mal varlığını koruyucu ihtiyati tedbir talebinde de bulunabilirler. 4949 sayılı yasa ile değişik İ.İ.K. 179 maddesinde söz konusu olan durumu tüm sermaye şirketlerine ve kooperatiflere teşmil ederek bunların borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseler tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse iflasına karar verileceği, idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan birinin şirketin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğunu belirterek iflasın ertelenmesini isteyebileceğini düzenlemiştir. Bu talepler ivedilikle ve öncelikle sonuçlandırılır. I. Genel olarak iflasın ertelenmesi: İflas ertelemesi, bir yandan sermaye şirketinin iç işlerine ve dolaysı ile mali durumuna yabancı olan alacaklıların, şirket tarafından yapılan borca batıklık bildirimi üzerine, beklenmedik bir anda ortaya çıkan iflas sebebi ile uğrayabilecekleri zararlara karşı korunması, diğer yandan mali durumun düzelmesi imkânı bulunan bir sermaye şirketinin iflastan kurtularak varlığını sürdürebilmesi amaçlarına hizmet etmektir. İflasın ertelemesi kurumu, ilk planda şirkete ilişkin menfaatlere hizmet eder. Zira iflasın ertelemesini düzenleyen Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 324'üncü maddesinin ikinci fıkrası "şirket durumunun islahı"ndan söz etmekle, bu kurumun amacını da ortaya koymaktadır. Keza 4949 sayılı kanunla İcra ve İflas Kanunu'nda yapılan değişiklikle 179 madde de" şirket veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olması" iflasın ertelenmesi istenebilmesinin temel koşulu olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanun alacaklıların menfaatlerini, borca batık olma halini zorunlu bir iflas sebebi olarak düzenlemekle (179 ve 324) korunmuştur. Oysa bu düzenleme şirketin infisahı sonucunu doğuracağından (TTK 434 1/8) anonim şirket bakımından olağan dışı bir durumdur. Borca batıklık zorunlu iflas sebebi olması yönü ile korunan alacaklıkların menfaatleri zedelenmemesi koşulu ile kanun koyucu, sermaye şirketleri hakkındaki zorunlu iflas sebebine ilişkin düzenlemeyi, iflasın ertelenmesi imkanı ile yumuşatmak istemiştir. Bu dengeleyici düzenleme doğal olarak şirketin ticari faaliyetine devam etme, yani mali durumunun iyileşmesi ihtimalinin ve bu yönde isteğin varlığı durumunda bir anlam ifade eder. İflasın ertelenmesi ile öncelikle sermaye şirketinin faaliyetine devamını sağlamak amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra alacaklılar da korunmuş ve daha iyi bir konuma gelmiş olacaklardır. İflasın ertelenmesiyle, alacakların daha kötü bir duruma getirilmesine izin verilmemelidir. Bir sermaye şirketinin iflasına karar verilmesi sonucu malvarlığının cebri satışı ile paraya çevrilmesi yerine , şirketin mali durumunun düzeltilerek alacaklıların alacaklarına kavuşması, bu kişiler bakımından da daha elverişli olacağından iflasın ertelenmesi şirket alacaklılarının menfaatlerine aynı oranda hizmet etmiş olacaktır. İflasın ertelenmesi ile sadece anonim şirkete ait işletmelerde çalışan işçilerin iş yerlerinin korunması kural olarak amaçlanmamış ise de iflasın ertelenmesinin bir sonucu olarak istihdam da korunacak ve ayrıca ticari faaliyetin devamı neticesinde oluşacak gelir de vergilendirilerek kamuya ilişkin menfaatler korunmuş olacaktır. Daha en önemlisi ülkede sosyal patlamaların önüne geçilmiş olacak bir nevi devletin ve milletin daha fazla zarar görmesi engellenmiş olunmaktadır. Günümüzün küreselleşen ekonomik ilişkileri içinde bir şirketin iflas etmesi, şirketin işletmesinin büyüklüğüne göre değil, şirketin işletmesine değil onunla iş yapan tedarikçilerin ve bayilerinin iflası sonucunu da doğurabilmektedir. Bu nedenle mali durumu bozularak borca batık hale gelmiş olan bir sermaye şirketinin iflastan kurtarılarak tekrar ekonomiye kazandırılması o şirket ile iş yapan diğer şirketlerin de ekonomiye kazandırılarak binlerce ailenin geçiminin idamesi anlamına gelmektedir. Başta ABD olmak üzere diğer ülkelerde şirketlerin bu durumlardan kurtarılarak ekonomiye kazandırılması, ekonomik krizin toplumun üzerindeki baskılarının daha da azaltılması için şirket kurtarma operasyonları yapılmış ve bu şirketlerin devlet tarafından hisseleri milyonlarca dolarlara satın alınarak halkın bir nevi toplumsal patlamalardan korunmak için önlemler alınmıştır diyebiliriz. II. İflasın ertelenmesi alacaklılara da tanınmış bir haktır: Şirket borca bataklık sebebi ile iflası, o şirketin yetkili organı tarafından istendiğinde, bu inceleme sırasında alacaklılar veya bizzat şirket iflasın ertelenmesi talebinde bulunabileceği gibi, iflasın aynı sebepten dolayı alacaklılar tarafından istenmesi durumunda da, şirket iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilir. (İ.İ.K: madde;179 ve TTK 324) alacaklılar, şirketin iflası yerine iflasın ertelenmesi isteyerek daha avantajlı duruma gelebilirler. Tavuğu kesmektense tek tek yumurta alarak faydalanmak daha akıllıcadır. İflasın ertelenmesinin, tüm alacaklılar veya alacaklıların belli bir çoğunluğu tarafından talep edilmesine gerek yoktur. Bir tek alacaklının talebi de iflasın ertelenmesi için yeterlidir. İflasın ertelenmesini talep eden alacaklının alacağı ipotek veya başka bir şekilde teminat altına alınmış olup olmadığı önemli değildir. iflasın ertelenmesini talep yetkisi bakımından alacağın mevcudiyeti yeterli olup, ayrıca alacağın muaccel hale gelmiş olması zorunluluğu yoktur. Alacaklıların iflasın ertelenmesini talep hakları bulunmasına rağmen şirketlerin yönetim kurullarının genel olarak katılmadığı bu yöndeki bir talebin kabul edilmesi ihtimali oldukça düşüktür. Çünkü bu durumda şirkete kayyum atanması da söz konusudur. III. Alacaklıların haklarının korunması: İflasın ertelenmesi müessesesi her ne kadar şirketin menfaatleri göz önüne alınarak düzenlenmiş ise de, alacaklıların kanunca korunan menfaatleri veya alacakları için sağlanan garantilerin ihlali söz konusu olmamalıdır. Yani iflasın ertelenmesi, ancak alacaklıların hakları, iflasın derhal alınmasına nazaran daha kötü duruma sokulmayacak ise caiz olmalıdır. Aksi takdirde bu hileli ve tek taraflı bir çıkar tespit davası haline gelir. İflasın ertelenmesi sonucu alacaklıların katlanmak zorunda kalacakları zarar, erteleme kararı verilmeden derhal iflas kararı verilmesi durumunda katlanacakları zarara göre daha fazla ise, iflasın ertelemesi reddedilmelidir. İflasın ertelenmesi kararının verilmesi, alacaklıların mutlaka daha iyi bir konuma getirilmeleri koşuluna da bağlanamaz, çünkü; alacaklıların derhal açılacak bir iflasa nazaran daha kötü duruma düşmeyecek olmaları yeterli bir haldir. IV. Mali analiz raporları: İflasın ertelenmesi davasında kararın alınmasının en önemli taraflarından biri de mali analiz raporlarının negatif olmasıdır. Yani borca batık olası halidir. Öz kaynaklarının negatif olması aynı zamanda şirketin öz sermayesinin koruyamaması durumunu da beraberinde getirir. Aslında bu halin negatif olması bilanço da aktif değerlerin kayıtlı değerler üzerinden nakde dönüşmesi güç olan, pasif tarafta ise güncelliğini koruyan bilanço tarihi itibarı ile güncel nakit değerler ile kaydedilmiş ertelenmesi mümkün olmayan banka, faktöring, akreditif vs. borçları senetli, senetsiz borçlardan oluşmaktadır. Aktif tarafta bulunan gayrimenkullerin çok eski değerleri ile kayıtlarda bulunmamasına da dikkat edilmelidir. Aktif taraf da olup da nakde dönüşmesinin imkansız olan kalemlerine dikkat edilmesi gerekir ki bunlar; özel maliyetler, haklar, gelecek aylara ait giderler, demirbaşlar,iştirakler,bağlı ortaklıklardan alacaklar gibi kalemler alınınca "kurumun borca batık" olduğunun tespit edilmiş olması hali ortaya çıkması gerekir. V. Bağımsız denetim kurluş raporu: Şirketler yukarıda değinilen münferit mali durum analiz ve istihbarat raporlarından sonra, borçlu şirketin mali durumunun bozulduğunun ve borca batıklık şüphesini haklı gösterecek önemli emarelerin mevcut olduğunu tespit edilmesi gerekir. Bu kapsamda TTK 324'e göre mali durum analiz raporu ve bilançosunun hazırlanması, bu olayların rakamsal olarak da tespit şarttır. Aktiflerin satış değerlerinin toplamı, pasif tarafta yer alan kalemlerin toplamından az olması halinin de raporlarda yer alması gerekir. VI. İhtiyati tedbir talebinin alınması ve dayanağı: Bilindiği üzere, iflasın ertelenmesi talepleri hakkında mahkemece bir karar verilinceye kadarki geçen yargılama süreci boyunca, şirket malvarlığının muhafazası ve şirketin ekonomik olarak ayakta kalmasını temin maksadına matuf olarak uygulamada HMUK mad.101 hükümleri çerçevesinde ihtiyati tedbir kararları verilmekte ve bu kararlar Yargıtay tarafından nihai olarak kararın temyizi incelemesinde denetlenmektedir. Uygulamada mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararları ile bir yandan işletmenin faaliyetinin devamı ve bu yolla şirket mal varlığının da muhafazası amaçlanırken, diğer taraftan alacaklılar tarafından şirkete karşı hiçbir icra takibi yapılmaması yönündeki tedbir kararları ile "alacaklılar arası eşitlik ilkesi" de hayata geçirilmektedir. Öyle ki erteleme tedbirleri sebebi ile kanunen mevcut olan bu eşitlik kuralı, yargılama aşamasına da sirayet ettirilmekte böylece hakkaniyete uygun bir ara dönem tesis edilmiş olmaktadır. Şirketin yeniden yapılanmasına ve mali durumunu iyileştirmesine imkân tanımak istemeyen bazı kötü niyetli alacaklıların yapacakları takiplerle şirketi çalışamaz hale getirmeleri ve diğer tüm alacaklıların tahsil imkânlarını da tehdit etmelerine ve daha önceki dönemde elde ettikleri bazı avantajları kullanarak alacaklılar arası eşitlik kuralını ihlal sonucunu doğurmalarına da imkân verilmemelidir. Zira borca batık hale gelmiş olan bir şirketin (iflasın ertelenmesi ve yeniden yapılandırılması imkanları dışında) iflası kaçınılmaz olacağından, iflasta ise alacaklılar arası eşitlik kuralı cari olduğundan, borca batıklık hali gerçekleşen şirkette sadece bir veya birkaç alacaklıyı diğerlerinin önüne geçirmeye yol açacak her türlü girişimin engellenmesi iflas ve iflasın ertelenmesi kurumlarını düzenleyen hükümleri "ratio legis" inde uygun olacaktır. VII. Muhafaza tedbirleri ile erteleme kararı verilmesi durumunda uygulanacak önlemler Yasal olarak uygulanması gereken tedbirler: a. Kayyum atanması: İİK'nın 179 /a maddesine göre atanacak kayyumun yönetim kurulu kararlarının geçerliliğinin kayyum onayına bağlanması, b.İİK'nın 166 maddesinin 2 fıkrasındaki hükümlere göre gerekli ilan ve bildirimlerin yapılması, c.İİK'nun 179/b maddesi doğrultusunda 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere şirket aleyhine yapılmış her türlü takibin durdurulmasının ve yeni takip yapılmasının engellenmesi istemleri, d.Rehinin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takiplerde satışların durdurulması talebi, e.Şirket aleyhine yapılmış ve yapılacak her türlü takipteki muhafaza ve tahliyeye dair icra-i işlemlerin durdurulmasının istenmesi, f.Atanacak kayyumun her 3 ayda bir mahkemeye şirketin durumu hakkında rapor vermesi, g.Temliklerin durdurulması talebi h.Şirket faaliyetlerinin devamını temin amacı ile başlatılmış siparişi alınmış projelerde şirket yönetim kurulu ve kayyuma yetki verilmesi, i.Şirket sermayesinin güçlendirilmesi amacı ile menkul ve gayrimenkullerin satılarak değerlendirilmesi hususunda yönetim kurulu ve kayyuma yetki verilmesi, j.Acil ve zorunlu hallerde ihtiyaçların karşılanması için blokajlı veya tedbirli olan banka hesaplarındaki tedbir, haciz ve blokajların kaldırılması kararının yönetim kurulu ve kayyuma yetki verilmesi, Sonuç: İflasın ertelenmesi ve yeniden yapılanma sürecine girmiş bir şirketin idarecilerinin hakkaniyet ölçüleri içinde "iyi niyetli" olmaları ve alacaklılara olan borçlarını ödemelerinde samimi iseler Allah da bu niyetlerini boşa çıkarmayacağı kanaatindeyim. Zira peygamberimiz SAV buyuruyor ki "ameller niyetlere göredir" şirket yöneticilerinin niyetlerinde samimi iseler problem çözüm aşamasına gelmiş demektir. İflasın ertelenmesi planının iyi yapılandırılması, şirketin gelecek dönemlerde faaliyetine devam ederek gerçekleştireceği projelerin tamamlayabilmesine imkân tanınması gerekir. Bu bağlamda alacaklıların ödeme planına bağlanması ve ek işletme sermayesi temin edilerek faaliyetinin sürdürmesi icap etmektedir. Türkiye gibi ekonomisi çok güçlü olmayan bir ülke için borçlu şirketlerin yeniden yapılandırılması bir gerekliliktir. İflasın ertelenmesi müessesesinin amacı sadece şirketi ve şirket patronlarını korumak değil, ekonomik hayatın bileşenlerinden birinin hayatını idame kabiliyeti olduğu halde, salt geçici bir sıkıntı sebebiyle ticari hayattan silinmesine engel olunarak, istihdamın ve işyerinin korunması, şirkete mal veren tedarikçilerin işe devam ederek korunmaları, faaliyette ortaya çıkan katma değerin korunması, şirketin vergi kaynağı olarak muhafazası ve bu yolla kamu menfaatinin korunması, şirketin hizmet verdiği diğer şirketlerin ve kurumların fonksiyonlarını ifada kesintiye uğramamaları, rekabet sayesinde elverişli ortamda çalışmalarının sağlanması, piyasada rekabet ortamının korunarak tekel ve tröste engel olunması gibi çok faydaları vardır. 1.Oğuz ATALAY, İflasın ertelenmesi Bankacılar Dergisi sayı 47, 2003 2.Selçuk ÖZTEK , İflasın ertelenmesi Bankacılar Dergisi sayı 53, 2005 3.Hadis: Riyazüs Salihin, 1. Ravi Hz. Ömer. |