İncelememize konu kararda davacı işçi, 31 gün çeken aylarda kendisine 30 gün üzerinden ücret ödendiğini buna göre bir günün eksik hesaplandığını yani ödenmediğini ileri sürerek alacak talebinde bulunmuştur. Mahkemece, bilirkişi raporuna itibar edilerek istek gibi sonuca varılmıştır.
Yargıtay ise kararı temyizen incelemiş ve bozmuştur. Yargıtay bozma kararında; taraflar arasında düzenlenmiş yazılı bir hizmet akdi bulunmadığını, dosyada bazı aylara ait ücret bordrosu varsa da, ücretin günlük ya da haftalık ödendiği sonucunun çıkartılamayacağını, bordroların aylık olarak ödendiğini, dolayısı ile de 31 gün çeken aylar için bir günlük ek ödeme yapılmasının söz konusu olamayacağını belirtmiştir. Yargıtay bu kararında yıl içinde yaşanan ayların bazısının 30, bazısının 31 hatta Şubat'ında 28-29 gün sürdüğüne dikkat çekmiştir. 28-29 gün çeken Şubat ayı için nasıl eksik ücret ödenemeyecekse, 31 gün çeken aylar için de bir gün fazla ücret ödenmeyecektir.
Yargıtay kararında önem arz eden husus ise bu kuralın sadece aylık ücret kararlaştırıldığı durumlarda söz konusu olabileceğidir. Bir diğer ifade ile ücretin günlük veya haftalık olarak kararlaştırılması halinde her çalışılan gün veya hafta başına ücret ödemesi yapılmak gerekecektir.
Yargıtay aynı kararında davacının sorumluluk zammı ve hafta tatili alacağı taleplerini de değerlendirmiştir. Özellikle sorumluluk zammına ilişkin değerlendirmeler son derece önemlidir. Çünkü burada Yargıtay yerel mahkemenin sorumluluk zammına yönelik kararını usüli bir eksiklikten dolayı da bozmuştur. Yargıtay yerel mahkemede alınan bilirkişi raporunda davacının usta, usta yardımcısı, vardiya amiri olup olmadığının anlaşılamadığını, bu konunun işyeri şahsi sicil dosyasından ve işyerinin kayıt ve defterlerinden anlaşılabileceğini belirtmiştir. Yargıtay sorumluluk zammı talebini bozmasına ilişkin kararının devamında yerel mahkemenin bir usüli hatasına da vurgu yapmıştır. Yargıtay davaların seri halinde açıldığını, taraf tanıklarının aynı anda ve her dosya için geçerli olacak şekilde dinlendiğini, oysa 15 davanın birbirinden ayrı özellikler taşıyabileceğini, bu bakımdan kişiselleştirme yapılması gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay'ın bu değerlendirme ile kastettiği şey esasında her bir davada dinlenen tanıklara o davanın davacısı, davalısı ve olayla ilgili münferit sorular sorulmasına dair zarurettir. Aksi takdirde davalara yönelik somut bulgulara ulaşmak tesadüflere kalacaktır.
http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=117