Bumin Doğrusöz - Hırsızlıklarda kasko |
27 Eylül 2007 | |
Salı günkü Sabah'taki köşesinde Hıncal Uluç, sigorta şirketlerinden dert yanıyordu. Anlattığı olayda, eve giren hırsız arabanın anahtarını da çalıyor, sonra çaldığı anahtarla arabanın kapısını açıp, çalıştırarak onu da alıp gidiyor. Sigorta şirketi de "Anahtarla çalıştırılan araba çalıntı değildir" diyerek aracın bedelini ödemiyor. Burada bal gibi bir hırsızlık olayı var ve sigorta şirketi haksız. Arabası çalınan dava açarsa, parasını dava sonunda ama birkaç yıl sonra alır. Ancak hem dava masrafı olarak biraz harcama yapar hem de bu arada başka parası yoksa, bir süre arabasız gezer. Burada galiba sigorta şirketlerine karşı davalar ve geç ödemelerden uğranılan zararlar için de yeni bir sigorta tipine ihtiyaç var. Ancak uygulamada kasko sigortalarında sigorta şirketlerinin, hasar, pert veya çalınmalarda araç bedelini ödememek yahut geciktirmek için ellerinden geleni yaptıkları, zaten hep duyduğumuz şikâyetlerdir. Bu konudaki ihtilaflar özellikle sokaklarda veya otoparklarda yahut otel, restoran veya kafe türü yerlerin önlerinde bekleyen, kâhya veya vale diye adlandırılan kişilere yapılan anahtar teslimleri sonucunda aracın çalınmasında karşımıza çıkmaktadır. Hatta aynı durum, tamir için veya deneme kullandırması için araç anahtarının verilmesi halleri için de söz konusudur. Bu gibi hallerde, yani araç anahtarı teslim edildikten sonra aracın çalınması durumunda, sigorta şirketleri ödeme yapmamaktadırlar. Bu konudaki gerekçeleri ise kasko sigortasının amacının, üçüncü kişilerin kötü niyetli davranışları, aracın yanması, çalınması, çalınmaya teşebbüs olunması gibi fillerden doğan zararları teminat almak olduğudur. Bu açıdan bakıldığında sigorta şirketleri, haklı gibi görünmektedir. Zira bu durumlarda çalan yakalandığında, hırsızlıktan değil, emniyeti suiistimal suçundan yargılanmaktadır. Bu eylem de kaskonun teminatları dışındadır. Ancak bu yaklaşım bize biraz şekilci gelmektedir. Kişinin amacı aracının rızası dışında elinden çıkmasını sigorta ettirmek olduğuna göre sadece ceza kanunundaki suç tasniflerinden hareketle, zararının ödenmemesi bana biraz haksızlık gibi geliyor. Kaldı ki bu yaklaşımlar, Uluç’un da söylemek istediği gibi, kişileri sigortadan uzaklaştırıyor. Ancak ne var ki Yargıtay içtihatları da sigorta şirketlerinin savları doğrultusunda gelişmiştir. Örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yeni bir kararında (E. 2005/11164 K. 2006/11989 T. 20.11.2006), aracını satmak isteyen ve alıcı kılığında gelen kişiye deneme amacıyla anahtaların verildiğini anladığımız bir olayda, “aracın anahtarlarının üçüncü kişiye deneme amacıyla teslim edilmiş ve bu arada araç kaçırılarak hasar oluşmuş ise rızaya dayalı bir teslim söz konusu olduğundan olayın hırsızlık kapsamında kabul edilmesine ve teminat kapsamında sayılmasına olanak bulunmadığına” hükmetmiştir. Hatta aynı tartışma, satış için galerilere bırakılan araçlar için de söz konusudur. Bu gibi hallerde de sigorta şirketleri ödeme yapmaktan kaçınmaktadırlar. Oysa arabanızı kapıya park etmenizle misafirliğe gittiğinizde o evin önüne bırakmakla bir oto galerisinin bahçesine park etmeniz arasında hiçbir fark yoktur. Hatta aracınızı misafirliğe gittiğiniz evin oğluna "Şunu bir yere park et" diye verebilirsiniz de. O da uygun bir yere arabanızı park ettikten sonra aracınız oradan da çalınabilir. Galericinin çalınma olayında bir dahli olmadıkça, neticede araç bal gibi çalınmıştır. Bu gibi olaylara da hukuki şekilcilik içinde bakılmakta ve aracın kasko bedeli yine ödenmemektedir. Nitekim benzer bir olayda çıkan ihtilafta Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, davacının otomobilini satması için davalıya ait galeriye tesliminden sonra çalındığını iddia ve zararının karşılanmasını talep ettiği bir olayda, “Davacı ve davalının beyan ve ifadelerinden aracın galeri tarafından satılmak üzere teslim alındığı anlaşıldığından, aracı satmak üzere teslim alanın vekil konumunda olması ve vekilin bu gibi hallerde her türlü emniyet tedbirini almak durumunda bulunması, aracın çalınması vekilin vekâleti iyi bir surette yerine getirmediğinin bir göstergesi olması sebepleriyle araç bedelinin galeri sahibi tarafından tazmini gerektiğine” karar vermiştir. (E. 2006/9879 K. 2006/13299 T. 10.10.2006) Ancak hak yemeyelim, bu gibi hallerde önce araç bedelini ödeyerek sonra galeri veya otopark işleticisine karşı rücu davasını açan sigorta şirketleri de var. Bu arada, bazı otopark fişlerinin üzerinde, “aracın çalınmasından sorumlu olmadıklarına” dair ibareler veya koşullar varsa da bu tür koşulların veya kayıtların geçerli olmadığını da hemen belirtelim. Bu nedenle, siz siz olun, ne arabanızı ne de anahtarını kimseye verin. Hatta bu gibi hallerde tazminat alabilmek için anahtar arabadan daha değerli olabilmektedir. Ne yapalım, hukuk böyle bir şey işte.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=79169&YZR_KOD=156&ForArsiv=1 |