Bumin Doğrusöz - 2007 yılında elde edilen kar paylarında istisna |
01 Ekim 2007 | |
Bu yazımızda tam mükellef gerçek kişilerin sermaye şirketlerinden, bir başka deyişle anonim ve limited şirketlerden elde ettikleri kâr paylarının vergilendirilmesini ve vergilendirmede uygulanacak istisnayı irdelemeye çalışacağız. Vergilendirme ve istisna uygulamasında en önemli konu, şirketçe dağıtılan kârın hangi yıla ait kazançlardan olduğu noktasında düğümlenmektedir.
2003 sonrasına ait kar payları Gelir Vergisi Kanunu'nun 22/2. maddesine göre tam mükellef kurumlardan elde edilen ve 75/2. maddesinin 1-3. bentlerinde yer alan kâr paylarının yarısı Gelir Vergisi'nden istisna edilmiştir. Bu düzenlemelere göre yarısı vergiden istisna olan kâr payları anonim şirketlerde, hisse senedi veya ilmühaber sahiplerine, menkul kıymete bağlanmamış çıplak pay sahiplerine, kurucu senetlerine veya intifa senetlerine, yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen kâr paylarıdır. Limited şirketlerde istisnadan yararlanacak kâr payları ise ortaklara ödenen kâr payları ile organ sıfatını haiz müdürlere ödenen kâr paylarıdır. Söz konusu istisnaya tabi kâr payları, -kural olarak- Gelir Vergisi Kanunu'nun 94/1-6. maddesine göre dağıtımda Gelir Vergisi stopajına tabidir. Bu nedenle istisna kapsamında elde edilecek bu kâr payları, stopaja tabi tutulmuş şekilde elde edilecek kâr payları olacaktır. Stopaja tabi tutularak elde edilen gelirlerin beyannameye aktarılmasında kural, bu gelirlerin brüt olarak nazara alınmasıdır. Net gelir üzerinden vergilendirme yapılmaz. Bu nedenle kâr payı elde edenlerin, istisna olan yarı tutarı hesaplamadan önce elde ettikleri kâr paylarını brütleştirmeleri, sonra yarısını alarak istisna ve vergiye tabi tutarı hesaplamaları gerekmektedir. Söz konusu kâr paylarının istisna tutarını aşan kısmının, Gelir Vergisi Kanunu'nun 86. maddesinde yazılı beyan sınırını aşması halinde, aşan kısmın yıllık beyanname ile beyan olunması gerekmektedir. Bu sınır 2007 yılında elde edilecek gelirler için 19.000 YTL’dir. Beyan edilen kâr payları üzerinden hesaplanan yıllık vergiden ise stopajın yarısı değil, tamamı mahsup edilecektir. Kâr payının yıllık beyanname konusu olup olmayacağı, ancak bu hesaplama ile mümkündür. Zira beyan sınırının hesabında istisna kısım, nazara alınmaz.
2003 yılı öncesine ait kar payları Yukarıdaki açıklamalarımız, kurumların 2003 ve izleyen yıllara ait kârlarını dağıtmaları durumunda geçerlidir. Çünkü Gelir Vergisi Kanunu'nun 22. maddesinde yer alan istisna düzenlemesi, dağıtılan kârın; - 2002 veya önceki yıllarda elde edilen istisna kazançlardan olmaması, - Kanunun geçici 61. maddesinde kapsamında stopaja tabi yatırım indirimi istisnasından kaynaklanmaması şartlarıyla uygulanmaktadır. Dağıtılan kârın, 2002 ve öncesi istisna kazançlardan olması veya kanunun geçici 61. maddesinde kapsamında stopaja tabi yatırım indirimi istisnasından kaynaklanması durumunda aktardığımız istisna uygulanmamaktadır. Zira bu kaynaklardan sağlanan kazancın dağıtımı dolayısıyla elde edilen kâr paylarının beyan kuralları, Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 62. maddesinde farklı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre söz konusu kaynaklardan dağıtılan ve elde edilen kâr paylarının net tutarının 1/9 fazlasının yarısı vergiden istisna edilecektir. Dolayısıyla elde edilen kâr payının 19 bin liralık beyan sınırını geçip geçmediği, bu şekilde belirlenebilecektir. Sınırın aşılması dolayısıyla yıllık beyannamede bu kapsamda bir kâr payı gelirinin yer alması halinde, bu gelire tekabül eden yıllık vergiden, beyan olunan kâr payı tutarının beşte biri indirilecek, kalan vergi ödenecektir. Kurumların 1998 ve öncesine ait kârlarını dağıtmaları halinde ise tam mükellef gerçek kişilerce elde edilen kâr payları yıllık beyannameye dahil edilmeyecektir. Bu kısma tekabül eden kâr payının tamamı, Gelir Vergisi'nin konusu dışındadır. Kurumların 1998 sonrasına, ancak 2003 öncesine ait istisna dışı kazançlarından yapacakları kâr dağıtımlarında uygulama ise 2003 sonrası dönemlerle ilgili açıklamalarımız doğrultusunda olacaktır. Bu belirlemelerin kâr payı elde edenlerce yapılması olanağı, özellikle halka açık anonim şirket ortakları için pek kolay değildir. Kâr dağıtımı yapan şirketlerin, her şeyden önce dağıttıkları kâr paylarının kaynaklarını belirlemeleri, kâr dağıtımı kararının alındığı genel kurul kararında belirtmeleri ve açıklamaları zorunludur. Ancak bunun yapılması bazen güçlük göstermektedir. Zira pek çok şirket, muhasebe planları ve bilanço ilkeleri içerisinde, geçmiş yıl kârlarını yedek akçeler içerisinde bir bütün halinde tutmaktadırlar. Dolayısıyla arada bu hesaplardan çekişler, dağıtımlar oldu ise bu ayrıştırmayı geriye doğru sağlıklı bir şekilde yapmak pek zor olmaktadır. Bu karmaşık düzenlemelerin sebebi; geçmişte kurum kazancını dağıtım aşamasında vergilendirme tekniğinde, reform adı altında sürekli yapılan değişikliklerdir. Mevzuatta sıkça oynamalar yapıldıkça, karmaşa doğması, karmaşa doğdukça da sağlıklı vergilendirme yapılamaması ve doğru beyanların alınamamasından doğal bir şey olamaz. Bu karmaşanın suçlusu da herhalde, kâr payı elde edenler değildir.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=79514&YZR_KOD=156&ForArsiv=1 |