Faturanın, İrsaliyeden önce Kesilmesi |
25 Haziran 2009 | |
Peki alıcının faturayı erken istemesi yani malın teslimi ya da hizmetin ifası tamamlanmadan talep etmesi olanaklar dahilinde midir? Bu duruma ilişkin düzenleme ya da açıklama Katma Değer Vergisi Kanunu’ nun 10. maddesinde saklıdır. İlgili maddenin b bendi şu şekildedir;
“Malın tesliminden ya da hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ya da benzeri belgelerin düzenlenmesi”
K.D.V.’ yi doğuran olayların anlatıldığı K.D.V.K.’ nun 10. maddesinde bu hükmün yer alması malın tamamının teslimi ya da hizmet ifasının tamamen sona ermesinden önce de fatura kesilebileceği anlamına gelmektedir. Bu hüküm, fatura veya benzeri belgelerin malın tesliminden veya hizmetin ifasından önce de düzenlenebileceği anlamına gelmektedir. Söz konusu hüküm, V.U.K. hükümleri ile çelişmekte ise de hukuktaki temel prensibin hükümler açısından özelin geneli, yeninin eskiyi değiştirdiği yönünde olduğu bilinmektedir. Burada birbirini tamamlayan 2 temel kanundan söz edildiğine göre, söz konusu 2 hükmün birlikte değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Zira mükellefleri erken fatura kesimine zorlamak mümkün olmadığı gibi bazı karışıklıkların yaşamaması adına ideal olan fatura kesimi için tamamen teslimi veya ifayı beklemektir. Nitekim aynı kanun maddesinin a bendinde, katma değer vergisinin doğması için esas itibariyle KDV’ ye tabi malın teslim edilmesi veya KDV’ ye tabi hizmetin tamamlanması gereği ifade edilmiştir. Bu konudaki marjinal görüşlerden bir tanesi değerli vergi hukukçusu Yılmaz Özbalcı tarafından dile getirilmiştir. Sn. Özbalcı, malın tesliminden veya hizmetin ifasından önce fatura kesilebileceğini esastan reddetmekte, hatta böyle bir işlemin naylon fatura düzenlenmesi anlamına geleceğini ifade etmektedir. Yukarıda faturanın tamamen teslim ya da ifadan önce kesilmesi durumunda bazı karışıklıkların yaşanabileceği belirtilmişti. Şimdi bu karışıklıkların neler olabileceğini inceleyelim;
Yargıtay’ ın görüşü yalnızca faturanın alacak hakkı doğurmadığı yönündedir. Faturayı düzenleyen tacir aradaki ilişkiyi ve malın teslimini de kanıtlamalıdır. (11. HD, 03.04.1978 tarih, E:1978/1788, K:1978/1687)
Hukuki açıdan fatura kesilmiş olmasına rağmen, gerçekte mal teslimi yapılmamış veya hizmet tamamlanmamış ise faturanın delil olabilme niteliğinden yararlanabilmek mümkün olmadığı gibi, alıcının KDV hariç, fatura bedeli kadar borçlandığını söylemek de mümkün değildir. Zira sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi, sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtı olmadığı gibi, malın teslimi veya hizmetin görüldüğünün de kanıtı değildir. Bu nedenle sözleşmesel ilişkinin inkârı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve malın teslimi veya hizmetin tamamlandığını kanıtlaması gerekmektedir. Erken kesilmiş fatura muhatabının dikkatli ve tedbirli olması gerekir. Her ne kadar Yargıtay kararlarında, faturada yazılı malların teslim edildiğini ispat yükü satıcıdadır (faturayı düzenleyendedir) denilse de (Yargıtay 11. HD, 16.03.1998 tarih, E:1998/199, K:1995/1772 sayılı kararı), sözleşme ilişkisinin sabit olduğu durumlarda faturanın kendisine tebliğ edildiğini kabul eden muhatap, faturaya süresinde itiraz etmezse veya mal bedelini ödediğini ispat edemezse mal bedelinden sorumlu olacaktır. (Yargıtay 11. HD., 06.02.1998 tarih, E:1997/10728, K:1998/509)
Faturanın normal olarak mal tesliminden veya hizmet intikalinden sonra düzenlenmesi ve gönderilmesi gerekmektedir.
Erken kesilmiş faturadaki KDV fatura kesimine bağlı olarak doğduğuna göre, böyle bir faturayı kabul eden alıcı fatura üzerindeki KDV' nin mevcudiyetini reddedemez. En azından KDV tutarı kadar satıcıya borçlanmış olur. Fakat henüz malı teslim almadığı veya hizmeti tamamlanmadığı için, mal veya hizmet bedeline ilişkin borcunun bulunmadığını ileri sürebilir veya borcunu kabul edip, fatura içeriği malın teslimini veya hizmetin yapılmasını talep hakkına sahip olabilir. Ancak alıcı faturayı kabul etmez ise, KDV tutarı kadar dahi borçlandığı ileri sürülemez. Satıcı ise, faturanın alıcı tarafından kabul edilmesi koşuluyla sadece erken kestiği faturanın KDV' si kadar alacaklanır. Mal veya hizmet bedelini talep hakkı ise ilgili malı teslimine veya hizmeti yıpranmasına bağlıdır.
Malın tesliminden veya hizmetten önce düzenlenmesi halinde, yukarıda da açıklandığı üzere, karmaşık hukuki sonuçlara neden olmaktadır.
Erken kesilmiş faturalara ve benzeri belgelere ilişkin KDV’ nin durumu çok nettir. KDV Kanunu’ nun 10/b maddesi uyarınca faturanın kesildiği ay itibariyle KDV doğmuştur. Satıcı bu KDV’ yi söz konusu aya ilişkin KDV beyannamesinde hesaplanan KDV olarak göstermek zorundadır. Buna mukabil alıcı KDV’ nin doğmuş ve belgeye bağlanmış olması nedeniyle, söz konusu belgeyi resmi defterine (yevmiye defterine) yazarak, deftere yazdığı ay itibariyle (takvim yılı aşılmamak koşuluyla) KDV indirim hakkını kullanabilir. Fatura kesimi ile birlikte KDV doğduğu için, faturanın kabulüne bağlı olarak KDV tutarı, satıcı açısından alacak, alıcı bakımından ise borç niteliği taşır.
Konuya ilişkin ek bir bilgi vermek gerekirse; 24 Aralık 2003 Tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’ nun E: 2001/1, K:2003/1 sayılı kararında, özet olarak, Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça T.T.K.’ nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine karar verilmiştir.
Söz konusu kararın sonuç bölümünde konu şu şekilde tartışılarak sonuca varılmıştır “fatura düzenleyen tacirin T.T.K.'nun 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. T.T.K.'nun 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. T.T.K.'nun 23/2. maddesi gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.
Sonuç olarak, karışıklıkların yaşanmaması, hukuki boşluklara düşülmemesi ve V.U.K. hükümlerine uyulması adına; faturanın satıcı tarafından düzenlenmesi için, müşteriye bir mal satmış olması veya bir hizmet sunmuş olması, müşterinin de bu malı almış veya hizmetten yararlanmış olması gerekmektedir. Böyle bir yaklaşım mevzuata tam olarak uyduğu gibi alıcının haklarının netleşmesi açısından da önemlidir.
Murat Ceyhan
|