Kurumsallaşma rafa kalktı patronlar dümeni ele aldı |
06 Temmuz 2009 | |
Türk şirketlerinin kurumsallaşma macerası, “krizde sağ kalalım” korkusuyla bir darbe daha yedi. Patronlar profesyonellerine, “bu dalga da geçsin, söz dümen senin” diyor Cumhuriyet kurulduğundan bu yana her açıdan modern bir devlet olma yolunda üzerimize bol gelen elbiseleri taşımaya çalışıyoruz. İş dünyası tarafına baktığımızda da ‘kurumsallaşma’ süreci ‘üzerimize bol gelen’ bir diğer elbise olarak duruyor karşımızda. Patronların, başka bir deyişle “hakim hissedarların” direksiyonu işin profesyonellerine yani yöneticilere bırakarak yön tayinini ‘işe burnunu sokmadan’ yaptığı bir şirket yapısından bahsediyoruz... Söze dökünce kulağa “sorunsuz” ve “en ideal” yönetim şekli gibi gelse de uygulamada oldukça sancılı örnekler yaşandığı kuşkusuz. Bu yüzden şirketler yıllardır bu elbiseyi üzerlerine tam oturtabilmek adına, danışmanların kapısını aşındırıyor haliyle. Tüm bu çabalara rağmen uygulamada, kurumsallaşma sürecini başarıyla tamamlayanların yüzdesi hala çok düşük. Profesyonelleşme sorgulanıyor Bir başkası da, “işler iyi giderken hatalar görülmez” sözleriyle krize dikkat çekiyor. Çünkü krizin hissedilmeye başlandığı 2008 yazından itibaren yönetim kurulu toplantılarının gündem maddesi değişti. Hele de ekim ayı, ibrenin iyice “satışlar, karlılık, verimlilik” ekseninde oturduğu dönemin başlangıcı oldu. Özellikle Amerika’daki dünya devlerinin CEO’larıyla ilgili haberler, bizim patronların “her işte bir hayır vardır” diye düşünmelerine yol açtı. Dünya aylarca bu CEO’ların şirketleri -bilerek- riske attıklarını, bunların başka mekanizmalarca nasıl kontrol edilmediğini konuştu. Bu durum da “profesyonelleşme” olgusunun sorgulanmasına neden oldu. Aile şirketlerine kurumsallaşma ve aile anayasası gibi konularda danışmanlık yapan Family Business Consulting Türkiye Genel Müdürü Haluk Alacaklıoğlu, Türkiye’de işadamlarının iki türde olduklarını belirtiyor: “Pilotlar ve kumanda odasında oturanlar!” İkinci gruptaki patron sayısının oldukça az olduğuna dikkat çeken Alacaklıoğlu, birinci gruptakilerin de kriz ortamında işe daha çok karışmaya başladıklarını ifade ediyor. Danışmanlık yaptığı şirketler arasında kurumsallaşma çalışmalarını bilerek yavaşlatanlar olduğunu söylüyor Alacaklıoğlu. “Kendi iç dinamikleri nedeniyle biraz ara verenler var. Eğer kriz öncesinde halledemedikleri bir sorun varsa krizle birlikte bu daha da büyüyor. Ya da aile bireyleri arasında sorunlar yaşanıyor kriz dönemlerinde. Bu durumda da profesyoneller arada kalıyor” diye anlatıyor tecrübelerini. Kriz nedeniyle şirketlerin satışlara öncelik verdiklerini dile getiren Alacaklıoğlu, “Aman dur, satışları bir yukarı çekelim” deyip her ay yapılan kurumsallaşma toplantılarını erteleyenler olduğunu ifade ediyor. Krizde patronla ilişki sıklaşıyor Şenver’e göre kurumsal yönetim bir ortağa ya da patrona günlük işlerden boğulmaması için raporlar sunulan, önceden onu uyaran bir insan kaynakları ve yönetim sisteminin oturması anlamına geliyor. Şenver’e göre bir patron, şirketi kurumsallaştığında şunu söylemeli: “Ben bugüne kadar ekibimden böyle kritik bilgiler almadım. Bu sayede kritik ortaklıklarla ilgilenebiliyorum. Günlük işleri genel müdür takip ediyor. Ben de uzun vadeli kritik kararlar alıyorum.” Bu tür şirketlerin Türkiye’de çok az olduğunu ifade eden Şenver, krizin özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlerdeki kurumsallaşmayı tıkadığı görüşünde. Mehmet Büyükekşi / TİM Başkanı-Ziylan Şirketler Grubu Koordinatörü Diğer taraftan bu krizin çıkış sebebi olarak Amerika’daki CEO’ların, bilerek aşırı riske girmesi ve kontrol mekanizmalarının çalışmaması gösteriliyor. Yani işler profesyonellerin elindeydi ve her şey iyi gidiyor gibi görünüyordu. Ama demek ki öyle değilmiş. Ben şirketimde büyüme konusunda geri adım atmadım. Ama kontrolleri artırdım, çalışanların verimliliğini takip ettim. Ölçümler yaptım. Elektrik, telefon ve İnternet gibi araçlara harcanan giderleri gözden geçirdim. Örneğin mağazalarda üç aşamalı ışıklandırma sistemine geçtim. Müşterilerin az olduğu saatlerde daha az ışıklandırdım. Çalışan sayısını da müşteri yoğunluğuna göre ayarladım. Sonuçta yüzde 15’lik tasarruf elde ettim. Şimdi sırada yöneticilerin verimliliği var, bunun ölçümlemelerine başlıyoruz şirkette. Ahmet Nazif Zorlu/Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şunu söyleyebilirim ki Türkiye’de tam anlamıyla kurumsallaşmış, patronların kararlara müdahale etmediği bir şirket yok. Dünyada da sadece çok büyük şirketlerde görülebilir bu durum. Patron her zaman etkindir bizde, kurucu ailenin etkisi de yoğundur. Adil Işık/ Adil Işık Yönetim Kurulu Başkanı Hanefi Öksüz/ Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan/Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Biz sadece yöneticilerimizi değil, mavi yakalıları da krizle mücadelenin içine kattık. Tedbirlerimizi, Anadolu Holding yapısı altındaki herkesle paylaştık. Grup başkanları şirketleri tek tek gezip durumu anlattı. Bu konuda zaten yıllardır danışmanlık alıyorduk. |