Adnan Nas - Dolaylı vergiler her derde deva mı? |
09 Ekim 2007 | |
Ağustos başında açıklanan ve bizim de çok olumlu bulduğumuz bütçe hedefleri revizyonu, eylül sonu itibariyle masaya yatırılan ekonomik veriler ve bütçe gerçekleşmeleri karşısında, zora girmiş görünüyor. Üstelik açıklamanın, sadece seçim öncesi dönem için makul sayılabilecek sapmaları telafi etmekle yetinilmeyeceğini, ayrıca bütçe açığında ve faiz dışı fazlada 8.3 milyar YTL gibi ciddi bir iyileşme sağlanacağını öngördüğü düşünülürse, gerek 2007 hedeflerinin tutturulması gerekse 2008 bütçesinin ve orta vadeli mali planın varsayımlarının revizyonu yoğun çalışmalara ihtiyaç duyuracak. Sıkıntının kaynağı Sıkıntı iki katlı. Bir yandan revizyon kapsamında öngörülen 3 milyar YTL tutarındaki harcama indirimi ve 11,3 milyar YTL yeni vergi dışı gelir sağlanması hedefleri için somut uygulamalar beklenirken, diğer yandan iç talepte daralma ve döviz kurunun umulanın ötesinde düşmesi ile zaten yavaşlamış ithalatta matrahın küçülmesi, dolaylı vergi (KDV ve ÖTV) tahsilatında kayda değer bir azalış yaratmış durumda. Dayanıklı tüketim maddeleri ve özellikle otomotiv satışlarında gözlenen önemli azalışın yılın geri kalan bölümünde telafi edilmesi kolay görünmüyor. Bu durumda 8.3 milyar YTL tutarındaki iyileşme dışında, başlangıç hedeflerini korumak için de 2 milyar YTL'yi aşan yeni tedbirler alınması gündeme gelebilir. Yeni tedbir denince de, daha fazla harcama kısıntısı gerçekçi olmadığına göre, vergi gelirlerinde hemen sonuç verebilecek bir düzenleme akla geliyor. Bu noktada, karmaşık uygulama sorunları doğurabilecek KDV nden çok, özel tüketim vergisi kategorilerinde bir ayarlama daha güçlü bir ihtimal gibi. Böylece 2007 için olmasa bile, 2008 için yüzde 6.5 faiz dışı fazla hedefi güvenceye alınmak istenebilir. Oysa piyasalar, bütün dolaylı vergi kategorilerinde özellikle de ÖTV ve özel iletişim vergisinde, farklı nedenlerle, yükü dünya uygulamaları düzeyine indirecek indirim beklentisi içinde... Dolaylı vergilerde nereye kadar? Biliyorsunuz daha önce bu köşede Türk vergi sisteminde dolaylı vergilerin yüzde 70'i aşması bir çarpıklık yaratmakla birlikte, esas sorunun dolaysız vergilerin ve özellikle gelir vergisinin yetersizliği olduğunu belirtmiştik. Gerçekten, bırakın düşük gelirli olanları yüksek milli gelir düzeyindeki ülkelerde bile yatırım hevesinin ve büyümenin desteklenmesi için gelirin değil, harcamanın ve tüketimin vergilendirilmesi yolunda güçlenen bir eğilim var. Ayrıca kayıtdışılık düzeyi azaltılmadıkça, kayıtdışı faaliyetleri vergilemenin tek yolu olmaya devam eden dolaylı vergileri azaltma önerileri pek gerçekçi de değil. Ancak Türkiye'nin başka sorunları da olduğu unutulmamalı. Bunların başta gelen iki tanesi de, yeni yeni kurtulma alışkanlığı kazanmakta olduğumuz enflasyon ile yapısal dönüşüm gerektiren rekabet gücü. Maliyetleri ve fiyat yapısını doğrudan etkileyen dolaylı vergilerin ölçüsüz arttırılması, makroekonomik dengeler açısından sakıncalı. Öte yandan kurumsal ve yapısal nedenlerle ciddi bir rekabetçilik sorunu yaşayan sanayi, Türk Lirası'nın değerlenmesi ile ilave bir baskı altına girmiş durumda; özellikle ÖTV artışlarının bu açıdan sıkıntıyı artıracağı ve üstelik daralma etkisi yaratarak hem dolaysız vergi, hem de KDV potansiyelini törpüleyeceği dikkate alınmalı. Kaldı ki ekonomide canlanmanın kaybolması ile bu yıl olduğu gibi, dolaylı vergilerin otomatik olarak azalacağı da ortada. Ne yapmalı? Bu nedenle, sadece bugünü kurtarmak açısından değil, gelecekte de daha sağlıklı maliye ve bütçe politikaları tasarlayabilmek için, kamu otoritesinin zahmetli ama kaçınılmaz reform çalışmalarını tezelden hızlandırması gerekiyor. Öncelikle vergi idaresinin yetki, teknoloji ve insan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesi, böylece temel amaçlar olan gelir vergisi potansiyelini arttırma ve kayıtdışını azaltma ile ilgili eylem planlarının geliştirilmesi aciliyet kazanmış bulunuyor. Dolaylı vergiler konusunda da üretime değil tüketime yönelik sistemleri geliştirmek, bu arada ülkemizde de doğru model üzerine kurulmuş bulunan katma değer vergisinin etkinliğini artırmak ve uygulama sorunlarını gidermek zorundayız. Ne tesadüftür ki vergi sistemi içinde dolaylı vergi ağırlığı Türkiye ile aynı yani yüzde 70'lerde olan fakat üretime dayalı bir KDV dışında hizmet vergisi ve tüketim vergisi uygulayan Çin ve her eyalete göre bir KDV uygulayan Hindistan gibi iki dev ekonomide bile sistem, bizdeki gibi tüketim bazlı ve ekonomi üzerine nötr etki yapan bir şekle dönüştürülüyor. Çoğu alanda düştüğümüz bir hatadan, idari kapasite yetersizliği ve suiistimalleri önleyememe kaygısıyla yörüngeden sapmaktan da kaçınmamızda yarar var. Yapılması gereken, enflasyona ve rekabet gücüne zarar verecek fakat uygulanması kolay tedbirlere başvurmak değil, ilerde başka sorunlara yol açmayacak ve Türkiye'nin vardığı gelişme düzeyinde artık rahatlıkla altından kalkabileceği, gelir vergisi ve katma değer vergisine dayalı sade fakat etkin bir vergi sistemine odaklanmaktır. http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=329611&dept_id=80
|