Veysi Seviğ - Vergi uygulamalarında kur farkı sorunu |
16 Ekim 2007 | |
Türkiye’de kur farklarının hem amortismana tabi iktisadi kıymetler ve hem de ticari amaçla satın alınan malların maliyetine intikal ettirilmesi devamlı tartışma konusu olmuştur. Bu bağlamda özellikle yabancı para birimine göre yapılan ödemelerde değişen kurlar nedeniyle ortaya çıkan Katma Değer Vergisi uygulaması sorunu ise kanımızca bugüne kadar çözüme kavuşturulamamıştır. Gerçekte Türk Lirası'nın değer kaybettiği dönemlerde özellikle Katma Değer Vergisi uygulaması açısından ortaya çıkan değerleme sorununa vergi idaresinin bakış açısı üzerinde de durmakta yarar görmekteyiz. Vergi idaresi bu bağlamda ortaya çıkan kur farklarını Katma Değer Vergisi açısından vade farkı gibi değerlendirmiş ve bu konuda kur farklarından matrah oluşturma uygulamasına geçmiş, daha sonra da buna paralel olarak Türk Lirası'nın değer kazanması ile ilgili olarak ters yöne uygulamaya olanak sağlamıştır. Maliye Bakanlığı ayrıca 09.5.2005 gün ve 3668 sayılı özelgesi ile finansal kiralama yoluyla edinilen kıymetlere ilişkin olarak kiralama süresi içinde söz konusu sözleşmeye istinaden yabancı para üzerinden yapılan kira ödemelerinin değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının, finansal kiralama konusu kıymetin maliyetine intikal ettirilmesi ve maliyete eklenen bu farkların ilgili kıymetin amortisman süresi içinde itfa edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Maliye Bakanlığı’nın bu görüşü doğrultusunda finansal kiralama işlemlerinde gerek aktifleştirme yılında gerekse sonraki yıllarda doğan kur farkları maliyete intikal ettirilerek amortisman yoluyla itfa edilecektir. Bakanlığın bu görüşünde sadece kur farkları dikkate alınmış olup, finansal kiralama açısından ödenen faizler konusunda herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ancak uygulamada finansal kiralama işlemleri ile ilgili olarak ortaya çıkan faiz ve kur farklarının mevcut düzenlemeler çerçevesinde aktifleştirme yılının sonuna kadar olan kısmının maliyete dahil edilmesi, sonraki yıllarda doğanların ise maliyete eklenmek veya doğrudan gider yazılmak suretiyle dikkate alınması gerekmektedir. Maliye Bakanlığı’nın mevcut görüşleri doğrultusunda; * Döviz cinsinden imzalanan finansal kiralama sözleşmeleri dolayısıyla kiracıların aktifleştirdiği kullanma hakları ile ilgili olarak ortaya çıkan kur farklarının aktifleştirme yılının sonuna kadar olanlarının maliyete eklenmesi öngörülmüşken Türk Lirası'nın değerlenmesinden ortaya çıkan kur farklarının nasıl dikkate alınacağı konusunda herhangi bir açıklama yapılmamıştır. * Finansal kiralama işlemlerinde aktifleştirme yılından sonraki yıllarda doğan kur farkı doğrudan gider yazılmak veya maliyete dahil edilmek suretiyle amortisman yoluyla itfa edilmesi konusunda mükelleflere seçimlik hak tanınmış bulunmaktadır. Bu nedenle Maliye Bakanlığı gerek aktifleştirme yılında gerekse sonraki yıllarda ortaya çıkan kur farklarının doğrudan gider yazılması konusundaki görüşünün ortaya çıkan son gelişmelerden sonra değiştirilmesi kanımızca zorunlu olmaktadır. Özellikle finansal kiralama işlemlerinde ortaya çıkan kur farklarının nasıl dikkate alınacağı konusunda tebliğ yoluyla bir açıklama yapılmamış olması kanımızca önemli bir eksikliktir. Kaldı ki kurların sıklıkla değişime uğraması ve bu nedenle ortaya çıkan değişimin vergi matrahını etkileyecek şekilde dikkate alınması hem mali tabloları yanıltıcı hale getirmekte ve hem de mükellefleri gereksiz yere karmaşık işlemlere yöneltmektedir. Türkiye 9 sıra numaralı "muhasebe standardı"na göre temel yöntem borçlanma maliyetlerinin oluştukları dönemde niteliğine ve yöntemine bakılmaksızın doğrudan gider yazılmasıdır. Bu konuda alternatif yöntem ise prensip olarak gider yazılma gereğine işaret etmekle birlikte, kendisine özgü özellikli bir varlığın satın alınması, inşaatı veya üretimi ile doğrudan bir ilişkisi kurulabilen borçlanma maliyetlerinin ilgili varlığın maliyetinin bir unsuru olarak aktifleştirilmesine de izin verebilmektedir. Ancak bu bağlamda kur farklarında karşımıza bir sorun çıkmaktadır. Bu sorun ise milli paranın değer kazanması halinde kur farkları nasıl dikkate alınacaktır konusu ile ilgilidir. Bu konuda, olayın ayrıca muhasebe tekniği açısından da dikkate alınması gerekmektedir. Özellikle amortismana tabi iktisadi kıymetler ile finansal kiralama işlemlerine konu olan iktisadi kıymetlerin mali tablolarda yer alan değerlerinin gerçek anlamda kavranabilmesi için yapılması gerekenlerin de teknik açıdan belirlenmesi artık zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır. Olayın bu bağlamda açıklığa kavuşturulması halinde vergisel açıdan değerlendirilmesi daha kolay olacaktır. http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=80802&YZR_KOD=157&ForArsiv=1 |