Gerçek kişilerin kapalı veya aile tipi olarak adlandırılan anonim şirketlerde sahip oldukları hisse senetlerini elden çıkarmaları yoluyla sağladıkları kazançlar, Gelir Vergisi Kanunumuzun mükerrer 80. maddesi kapsamında değer artış kazancı olarak kabul edilmiştir. Bu yazımızda bu kazançların vergilendirilmesini irdeleyeceğiz. Borsada işlem gören senetler ise bu yazımızın konusu dışındadır.
Anılan maddede, miras yahut bağış gibi yollarla karşılıksız (ivazsız) olarak iktisap edilenler hariç olmak üzere tam mükellef kurumlara ait hisse senetlerinin iktisap tarihinden itibaren iki yıl içinde veya iktisaptan evvel elden çıkarılmasından sağlanan kazançların değer artış kazancı olarak vergiye tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Maddeye göre ivazsız elde olunan hisse senetlerinin elden çıkarılması ile bir bedel (ivaz) karşılığı edinilen hisse senetlerinin iktisap tarihinden itibaren iki yıl geçmesinden sonra sağlanan kazançlar gelir vergisinin konusuna girmemektedir.
Ancak hemen belirtelim ki bu düzenleme, gerçek kişilerin sahibi oldukları hisse senetleri için geçerlidir. Dolayısıyla ticari işletmelere dahil hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar için geçerliliği yoktur.
Hisse senetlerinin iktisap tarihinden itibaren iki yıl geçtikten sonra elden çıkarılması halinde doğan kazancın vergilendirilmeyecek olması, hisse senedinin iktisap tarihinin bilinmesini önemli kılmaktadır. Bu nedenle, hisse senedi alım satımı yapanların vergisel yükümlülüklerini tam olarak yerine getirebilmeleri açısından hisse senetlerinin iktisap tarihini bilmeleri gerekmektedir.
Burada karşılaşılan sorunlardan birisi de şirketlerin iç kaynaklı sermaye artırımları dolayısıyla edinilen bedelsiz hisse senetlerinde, iki aylık sürenin nasıl hesap edileceğidir. Maliye Bakanlığı'nın 232 Sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde kabul ettiği görüşe göre, hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, şirketlerin yeniden değerleme fonlarını, gayrimenkul satış kazançlarını veya geçmiş yıl kârlarını yahut benzeri iç kaynaklarını sermayeye eklemeleri dolayısıyla sahip olunan hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak, daha önceden sahip olunan ve bedelsiz hisse senedinin elde edilmesine kaynaklık eden hisse senetlerinin iktisap tarihi esas alınacak ve süre buna göre hesaplanacaktır.
Şirketlerin dış kaynaklı sermaye artırımlarından edinilen bedelli hisse senetlerinin iktisap tarihini tespit açısından ise bu senetlerin rüçhan haklarına bağlı olarak elde edilip edilmediğine göre bir ayrım söz konusudur. Anılan Genel Tebliğ açıklamasına göre, hisse senedi sahipleri tarafından rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibari değerleri ödenerek sahip olunan hisse senetleri yönünden iktisap tarihi olarak, sahip olunan ve rüçhan hakkını sağlayan eski hisse senetlerinin iktisap tarihi esas alınacaktır. Buna karşılık ortakların rüçhan hakları sınırlanmak suretiyle yapılan sermaye artırımlarında, bir başka deyişle rüçhan haklarına dayanılmayarak edinilen hisse senetlerinde ise ortaklarca yeni bir alım işleminin gerçekleştiği kabul edilerek, bu satılan yeni hisselerin iktisap tarihine itibar edilecektir.
Belirli bir şirketin hisse senedinden değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra, alınan hisse senetlerinin bir kısmının elden çıkarılması halinde mükellefler elden çıkarılan hisse senetlerinin hangi işlemle veya hangi tarihte alınan hisse senetleri olduğunu bizzat kendileri belirleyecektir.
Buradaki kazancın tespitinde, satış bedelinden elden çıkarılan hisse senetlerinin maliyet bedelinin düşülmesi gerekmektedir. Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi dolayısıyla yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamıdır (VUK. md. 262).
Ancak bazı hallerde maliyet bedelinin özel olarak hesaplanması gerektirmektedir. Şirketlerin iç kaynaklarından sermaye yedeklerini sermayelerine eklemeleri yoluyla artırımında bulundukları hallerde, bu işlem sonrasında, gerek önceden sahip olunan gerekse sermaye artırımı dolayısıyla alınan hisse senetlerinin maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedelinin, sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle tespit edilecektir. Şirketlerin kâr yedeklerini kullanmak suretiyle sermaye artırımında bulundukları hallerde ise bu işlem dolayısıyla sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeliyle yeni alınan hisse senetlerinin itibari değerleri toplamının sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanacaktır.
Gelir Vergisi Kanunu'nun, hisse devir kazançlarını kapsamına alan ve iktisaptan itibaren iki yıl geçtikten sonra satış kazancını verginin konusu dışına çıkaran mükerrer 80. maddesi hükmü, bu konuda devredilenin menkul kıymet olması koşulunu aramıştır. Zaten biz de önceki yazımızda hep, hissenin devri değil, hisse senedinin devri olarak konuyu aktardık.
Anonim şirketlerin hisse senedi bastırmadan önce hisse senetlerini bastırıp dağıtıncaya kadar geçerli olmak üzere ilmühaber çıkarmaları da ihtimal dahilindedir. Pek çok şirket ilmühaber ihracının maliyetsiz olması, hisse senedi gibi tedavül olanağının bu şekilde de sağlanabiliyor olması ve her bir hissedar için birden fazla payı ihtiva eder şekilde birer adet düzenlenebilmesi ve devir için birden fazla payı ihtiva eden birkaç ilmühaberle değiştirilmesinin kolay olması gibi sebeplerle, ilmühaber ihracı yoluna gitmektedir.
Doktrinde baskın görüşün ilmühaberlerin de kıymetli evrak niteliğinde olduğu yönündedir. Ayrıca Ticaret Kanunu'nun ilmühaberlerin hisse senetleri yerine çıkarılacağını kabul etmesi dolayısıyla, ilmühaberlerin devrinde elde edilen kazanç, aynı hisse senetleri gibi vergilendirilir.
Bir başka anlatımla iki yıl veya daha fazla süreyle ilmühabere sahip olan bir kişinin, bu ilmühaberlerin devrinden sağladığı kazançlar, Gelir Vergisi'nin konusuna girmez. Ancak burada önemli olan ilmühabere sahip olunan süredir. Örneğin bir şirkette 20 yıldır ortak olmasına rağmen, devrinden 6 ay önce şirketçe çıkarılarak hissedarlara teslim edilmiş bulunan ilmühaberlerin devir kazancı, bize göre vergiye tabi olacaktır. Burada, hissedarlık süresi değil, hisse senedine veya onun yerine geçen ilmühabere sahip olma süresidir. Çünkü düzenlemenin (geçmişte bir yıllık, sonra üç aylık, şimdilerde iki yıllık vergi dışı bırakma süresinin) getiriliş amacı, hisse devrini teşvik değil, menkul kıymetleştirmeyi teşviktir. Bu madde paralelinde zamanın mevzuatlarında bu amaçlı pek çok düzenleme vardı, ancak bunların çoğu kaldırıldı.
İlmühaberlerin devri, bu kıymetlerin hangi tür hisse senetlerinin yerine çıkarıldığına göre değişir. Nama yazılı hisse senetlerinin yerine çıkarılmış nama yazılı ilmühaberler, ciro (veya alacağın temliki) ve zilyetliğin nakli (kısaca teslim); hamiline yazılı hisse senetlerinin yerine çıkarılmış nama yazılı ilmühaberler alacağın temliki ve zilyetliğin nakli; hamiline yazılı hisse senetlerinin yerine çıkarılmış hamiline yazılı ilmühaberler ise sadece zilyetliğin nakli yolu ile devredilebilir. Nama yazılı ilmühaberlerin devrinde, devrin şirkete karşı ileri sürülebilmesi için ayrıca, pay defterine kayıt koşulu da aranmaktadır.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir diğer olasılık da anonim şirketin hisse senetlerini veya ilmühaberlerini bastırmamış, yani hisselerin çıplak olması durumudur. Bu şekilde çıplak hisselerin devrinde, artık bir menkul kıymetin devrinden söz edilemeyeceği için, devir dolayısıyla elde edilen kazancın vergilendirilmesinde uygulanacak düzenleme mükerrer 80. Maddenin 1. değil, 4. bendidir. Bu bent ortaklık hak veya hisselerinin devrini vergiye tabi kılarken, 1. bentte söz konusu olan iki yıllık süre gibi bir süre getirmemiştir. Dolayısıyla anonim şirketlerin hisse senedi veya ilmühabere bağlanmış payların devrinde, kazancın vergiye tabi olmasında, iktisap tarihi ile devir arasında geçen süre önem taşımaz.
Bu nedenle anonim şirketin hisselerinin devredilmesinin düşünüldüğü hallerde, kazancın vergi dışı kalması için, iki yıl öncesinden ilmühaber çıkarılarak hissedarlara dağıtılmasında fayda vardır. Aksi halde verginin doğumuna gereksiz yere sebebiyet verilmiş olunur.
Satış kazancının vergiye tabi olduğu hallerde, Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 81. maddesine göre, satış kazancının tespitinde, maliyet bedelinin elden çıkarma işleminin yapıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsü'nce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırıp revize edilerek dikkate alınması gerekmektedir. Bu suretle, enflasyona tekabül ettiği kabul edilen kazanç kısmı vergi dışına çıkmakta, reel kazancın vergilendirilmesi sağlanmaktadır. Ancak bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının yüzde 10 veya daha fazla olması gerekmektedir.
2009 yılında elde edilecek değer artış kazançlarının vergilendirilmesinde kazancın 7.600 lirası vergiden istisnadır.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?YZR_KOD=156&HBR_KOD=128918
|