Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Emekli aylığına haciz muamması PDF Yazdır e-Posta
29 Eylül 2009

Image

Ülkemizde emeklilerin ekonomik durumu malum. Ortalama 500-600 TL civarında bir aylıkla geçim mücadelesi veriyorlar.

Hatta biliyoruz ki pek çok emeklimiz, bu mütevazı aylığı ile çocuklarına ve torunlarına da yardım ediyor. Böyle bir yaşam mücadelesi içerisinde kimi zaman gelir gider dengesini tutturmak da zorlaşıyor. İşte ipin ucunun kaçtığı bu gibi durumlarda emeklilerin karşısına haciz muamması çıkıyor. 'Haciz muamması' diyoruz zira emekli aylıklarına haciz uygulaması yıllardır pek çok tartışmaya konu olmuş durumda. Nitekim emekli okurlarımız tarafından bize yöneltilen sorulardan önemli bir kısmı, aylıklarına konan haciz konusuna dair. Biz de emeklilerimizin kafasını çokça kurcalayan bu konuyu bir dosya halinde, işleyeceğiz.

Böylece emeklilerimiz;

· Emekli aylıklarına haciz konabilir mi?

· SSK, Bağ-Kur ve memur emeklileri açısından haciz uygulamasında farklılıklar var mı?

· Maaşlara, hangi borçlar için haciz konabilir, hangileri için konamaz?

· Aylığına haciz konulan emekli ne yapmalıdır?

sorularının cevabını bu köşeden öğrenmiş olacaklar.

SSK ve Bağ-Kur emeklisi için haciz rehberi


Aslında SSK ve Bağ-Kur emeklileri, haciz uygulaması açısından en şanslı grubu oluşturuyor. Emeklilerin durumunu Sosyal Güvenlik Reformu öncesi ve sonrası diye ikiye ayırırsak, SSK ve Bağ-Kur emeklileri her iki dönemde de nispeten avantajlı bulunuyor. Zira SSK ve Bağ-Kur Kanunu'nda, emekli aylıklarının haczedilemeyeceği yönünde hüküm bulunuyordu. Bunun iki istisnasından birisi nafaka alacakları bir diğeri ise SSK ve Bağ-Kur kurumlarının alacaklarıydı. Aynı düzenleme yeni SGK'da da korundu. Örneğin bir emekli, eşinden ayrılmış ve nafaka vermesine hükmedilmişse bu nafaka alacağı için maaşına haciz konabiliyor. Aynı zamanda SGK'ya herhangi bir borcu varsa, bu borç dolayısıyla da maaşına haciz konabiliyor. Bunların dışında hiçbir borçtan dolayı (banka kredileri ve kredi kartı borcu da dahil) maaşına haciz konulamıyor. Bunun yasal dayanağını ise 5510 Sayılı Kanun'un 93. maddesinde yer alan "Gelir, aylık ve ödenekler (...) haczedilemez" hükmü oluşturmakta.

Suistimalin önüne geçildi ama!


Diğer taraftan kimi durumlarda avukatların ya da icra müdürlerinin uyanıklığı sonucu, pek çok SSK ve Bağ-Kur emeklisinin maaşına haciz konduğu oluyordu. Eğer emekli daha uyanık davranır da itiraz ederse haciz derhal kaldırılıyor, itiraz etmezse yıllarca aylığından kesinti yapılıyordu. İşte emeklilerin gafletinden istifade ile yapılan bu suistimali önlemek adına bu yılın şubat ayında yukarıdaki yasa hükmüne, "Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir" ifadesi eklendi. Bunun anlamı şu; eğer bir emekli icra müdürüne 'Benim aylığıma haciz koyabilirsiniz' talimatını vermez ise, maaşına kesinlikle haciz konamayacak. Fakat şunu da biliyoruz ki, yapılan bütün düzenlemelere rağmen kimi icra müdürleri tarafından hâlâ emekli aylıklarına haciz konabiliyor. Peki, bu durumdaki SSK ve Bağ-Kur emeklileri ne yapmalı?

SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarına nafaka alacakları ile SGK alacakları haricinde haciz konamayacağını kanuni dayanakları ile ifade ettik. "Peki, yasal düzenlemelere rağmen maaşımıza haciz konursa ne yapmalıyız" sorusunun cevabı;

Kritik tarih 28 Şubat 2009!

SSK ve Bağ-Kur emeklileri için haciz konusunda kritik tarih 28 Şubat 2009'dur. Zira bu tarihte yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanun'la, emekli aylığına haciz konması emeklinin onayına bağlanmıştır. Yani bir emekli kendisi bizzat izin vermedikçe aylığına haciz konamayacaktır. Fakat burada iki önemli soru işareti beliriyor:

1. 28 Şubat 2009'dan önce maaşına haciz konmuş ve halen kesinti yapılan emekliler ne yapacak?

2. Yasak olmasına rağmen 28 Şubat 2009 tarihinden sonra emeklinin onayı alınmadan maaşa haciz konmuşsa ne yapmak gerekiyor?

Birinci sorunun cevabı, yani 28 Şubat 2009'dan önce maaşında kesinti başlayan emekli, vakit kaybetmeden ilgili icra müdürlüğüne dilekçe ile müracaat ederek, maaşındaki haczin kaldırılmasını talep edecek. Böylece başka bir işleme gerek kalmaksızın, icra müdürlüğü ile SGK arasındaki yazışma ile maaştan haciz kaldırılmış olacaktır. Bu gruba giren emekliler herhangi bir talepte bulunmadıkları taktirde, önceden konmuş olan hacizler gereği, maaşlarından bundan sonra da kesinti yapılmaya devam edecektir.

Suç duyurusunda bulunun!

Gelelim ikinci sorunun cevabına. 28 Şubat 2009 tarihinden sonra, emeklinin rızasını almaksızın maaşına haciz koyan icra müdürlüğü hakkında doğrudan savcılığa suç duyurusunda bulunmak gerekiyor. Zira burada icra müdürü, kanunun emredici hükmüne açıkça muhalif hareket ederek, emekliyi mağdur etmiş oluyor. Tabii, bu durumdaki emeklinin suç duyurusuna paralel olarak icra müdürlüğüne haczin kaldırılması için itiraz etmesi de gerekiyor.

Özetle söyleyecek olursak, kanuni düzenlemeler emeklilerin lehine. Fakat emeklilerimiz uyanık olup da yasal haklarının takipçisi olmazlarsa, daha uyanık davranan avukat ve icra müdürleri, maaşlarının 1/4'ünü tırpanlamaya devam ederler.

Emekli memurlara 2. sınıf muamele!

Sosyal Güvenlik Reformu yapılırken SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı tek çatı altında toplandı. Yeni oluşturulan SGK, çalışan ve emeklilerin tek kurumsal muhatabı haline geldi. Kurumsal anlamda teklik sağlansa da uygulamada, Anayasa Mahkemesi kararı gereği, istenilen standart sağlanamadı. Emekli aylıklarına haciz uygulaması da bu farklı uygulamalara bir örnek teşkil ediyor.

Şu an kamuda memur statüsünde çalışanlar iki farklı statüye ayrılıyor; reform öncesinde göreve başlayan 5434 Sayılı Kanun'a tabi olan iştirakçi memurlar ve reform sonrası göreve başlayan 5510 Sayılı Kanun'a tabi sigortalı memurlar. Şu an ki memur emeklilerinin de dahil olduğu iştirakçi memurlar, haciz uygulaması açısından mağdur kesimi oluşturuyor. Zira mevcut uygulamada SSK ve Bağ-Kur emeklisinin aylığına emeklinin rızası alınmaksızın haciz konamazken, memur emekli aylıklarına doğrudan haciz konabiliyor. Bunun sebebi ise, emekli aylıklarına haciz yolunu kapatan düzenlemenin sadece 5510 Sayılı Kanun'la yapılmış olması. Oysa şu an kamuda çalışan memurların %95'i ve hâlihazırdaki emeklilerin tamamı 5510 Sayılı Kanun'a değil, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'na tabi.

Yukarıda yaptığımız izahı bir örnekle somutlaştıralım. Diyelim ki üç ayrı emeklinin her birisi ayrı bir kurumun (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) emeklisi olsun. Her üçü de bir bankadan kredi kullansın ve ödeme güçlüğüne düşsün. Banka, SSK ve Bağ-Kur emeklisinin aylığına haciz talebinde bulunduğunda, ilgili icra müdürlüğünün öncelikle emeklilere "Maaşınıza haciz konmasına izin veriyor musunuz" diye sorması gerekiyor. Bu emekliler izin vermezlerse aylıklarına haciz konamıyor. Oysa aynı banka emekli memur için takibata başladığında, memurun kendisine hiç sorulmaksızın doğrudan SGK tarafından banka lehine kesinti başlatılıyor.

Yasal düzenleme gerekiyor!

Emekli aylıklarının hacizden muaf tutulması, emeklilerin içinde bulundukları yaşam koşullarından kaynaklanıyor. Bu açıdan baktığımızda memur emeklilerinin (istisnai memur emeklileri hariç) diğer SSK ve Bağ-Kur emeklilerinden çok bir farkı yok. Her birisi birbirine yakın yaşam standartlarına sahip. Hal böyle iken memur emeklilerinin haciz konusunda diğerlerinden daha dezavantajlı olmasının izah edilebilir bir tarafı bulunmuyor. Ayrıca söz konusu düzenleme Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil ediyor. Dolayısıyla bu eşitsizlik durumunun bir yasal düzenleme ile giderilmesi yerinde olacaktır.


http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/79260-emekli-ayligina-haciz-muammasi-2-sadettin-orhan-makalesi.aspx