Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Hükümet ağırlığı büyümeye veriyor faiz tartışması kızışır PDF Yazdır e-Posta
19 Ekim 2007

Meclis'e sunulan 2008 yılı bütçesinde hedeflenen rakamlar daha uzun süre tartışılacak ama ilk görünen o ki AK Parti hükümeti ekonomik tercihlerinde ağırlığını büyümeden yana koymaya niyetli. Geçen yıllarda mali disiplinin göstergesi olan faiz dışı fazla (FDF) hedefi ilk kez 2008 için 1 puanlık düşüşle yüzde 5,5’e indirilirken hep yüzde 5 olarak hedeflenen büyüme ise 2008 yılı için yüzde 5,5'e yükseltildi. Bu iki gösterge büyümeye ağırlık verileceğinin somut kanıtı.

IMF ile sürdürülen programın temeli enflasyonla mücadele ve ekonomik istikrardı. IMF ile anlaşmanın bitmesine 6 ay kalmışken, AK Parti hükümetinin enflasyonla mücadelede gevşemeyi göze alarak yüksek büyüme hedefine yönelmesinin, “ekonomide bir yol ayrımı” anlamına gelip gelmediğini söylemek için ise bir süre daha beklemek gerekiyor.

Uzun zamandır yolunda giden IMF ilişkileri, bu tercihle birlikte biraz pürüzlenmeye başladı. IMF Başkanı Rodrigo de Rato’nun daha birkaç gün önce yüzde 6,5 FDF hedefi saptanması gerektiğini belirtmesine karşılık, hükümet bu kez yüzde 6.5’i reddetti ve bu nedenle gözden geçirme çalışmaları da tamamlanamadı. Halbuki daha önceki benzer gözden geçirmelerde 17 Ekim’de bütçe yasa tasarısı TBMM’ye verildiğinde, FDF dahil, makro dengeler konusunda genel mutabakat sağlanmış olurdu.

Dolayısıyla IMF ile müzakerelerin bundan sonra nasıl bir boyut kazanacağı, stand-by anlaşmasının bitimine 6 ay kalmışken, anlaşmanın kesilip kesilmeyeceğini görmek için biraz daha beklemek gerekecek.

IMF ile ilişkilerin sürmesini sağlayacak bir uzlaşmanın çıkması halinde, “ekonomide yol ayrımı” yerine rötuşlardan söz etmek mümkün olacak. Ancak şimdiye kadar Türkiye’ye hep toleranslı davranan IMF, bu kez yüzde 5,5 FDF nedeniyle anlaşmaya yanaşmazsa, işte o zaman “yol ayrımı” veya “istikrarın tehlikeye girmesi”nden söz edilmeye başlanabilir.

Şimdiye kadar hep mali disiplinin göstergesi FDF hedefi oldu ama bu hedef tek başına bir gösterge değil. Diğer dengeler iyi kurulduğu takdirde, FDF’nin düşürülmesi de mümkün. Ancak bütçenin FDF’yi önemli oranda düşürüp, büyümeyi yüksek tutması, buna karşılık YTL’nin değer kazanmaya devam edeceğinin anlaşılması, “büyümeye ağırlık verilip enflasyonla mücadele, dolayısıyla da sağlanan istikrarı savsaklama tehlikesi”ni akla getiriyor.

Faiz tartışması büyür

Bu arada FDF’nin düşürülmesiyle birlikte elektrik zamlarının ne olacağı, hangi oranda ne zaman zam yapılacağı, enerji borçları için tahkim yapılıp yapılmayacağı, bütçeyle birlikte istikrar için hep beraber değerlendirilmesi gereken hususlar.

Bu denge üzerine söylenecek ilk sözlerden biri, enflasyonla mücadelenin savsaklanması halinde Merkez Bankası’nın “faizleri yüksek tutmak önlemi” başta olmak üzere, piyasayı sıkmaya devam edecek olması. Hükümet yüksek büyümeyi tercih ederken bunu getirecek hızlı faiz indirimlerinin de önüne geçmiş olacak. İşte bu nedenle bu bütçeyle birlikte enflasyonla mücadele ve doğal olarak da kur ve faiz tartışmalarının, gelecek yıl içinde, belki de bugüne kıyasla daha da alevlenerek devam edeceği rahatlıkla söylenebilir. Enflasyona rağmen Merkez Bankası’na “faiz indir” baskısı yapmanın sonu ise felaket olur.

Bu arada son 5 yılda büyüme ile enflasyonla mücadelenin aynı anda yürüdüğüne şahit olundu ama bunun sebepleri arasında istikrar ve uluslararası likiditedeki uygun ortamın bulunduğunu unutmamak gerekiyor. Eğer dış konjonktür uygun değilken, büyüme yönünde bariz bir ağırlık konulursa bu büyümenin devamlı olamayacağı geçmişte yaşanıp görüldü. Yani kalıcı ve sürdürülebilir büyüme, ancak enflasyonu düşürüp dengelerin iyi yürütülmesi ve aşırı büyüme hevesiyle diğer dengelerin göz ardı edilmemesiyle mümkün.

Maliye Bakanı Unakıtan’ın dünkü toplantısında görüldüğü kadarıyla yüzde 5,5 FDF hedefiyle ilgili IMF müzakereleri konusunda “kendine aşırı güven” söz konusu. Tabii ki kendine güven lazım ama eğer imkânların ötesinde aşırı bir güven duygusuna kapılıp, temkin elden bırakılırsa tehlikeli sulara girmeye başlanmış anlamına gelir.

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=81251&ForArsiv=1