Vergi Tarhiyatlarına Karşı Mükelleflerin Ve Ceza Sorumlularının Başvuru Yolları
06 Kasım 2009
1-GİRİŞ:
Verginin tarhı; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 20. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; Vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameleye verginin tarhı denmektedir.
Vergileme sürecinin ilk aşaması olan verginin tarhı sonucunda mükelleflerin ve ceza sorumlularının vergi ve ceza tarhiyatlarına karşı hangi başvuru yollarının olabileceği yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
Buna göre tarhiyatlara karşı mükelleflerin ve ceza sorumlularının tabii başvuru yolları ve hakları olan ve Vergi Usul Kanununda yer bulan düzeltme, şikayet yolu ile müracaat, pişmanlık ve ıslah, uzlaşma, indirim, dava hakkı, gibi haklardan söz edilerek konunun ayrıntılarıyla irdelenmesine çalışılacaktır.
2- DÜZELTME HÜKÜMLERİNİN VERGİ USUL KANUNUNDAKİ YERİ VE ÖNEMİ:
Vergi tarhiyatlarına karşı ilk ve en doğal yol mükelleflerin vergilerini ödemesidir. Fakat tarhiyatlara karşı mükellefler çeşitli başvuru yollarına ve haklara da sahiptirler. Bu haklardan biri de düzeltme başvurusudur.
213 sayılı V.U.K.’nun 116. maddesi vergi hatası kavramını düzenlemektedir. Vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır şeklinde tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere vergi hatasından bahsedebilmek için ya hesap hatası yada vergilendirme hatasından doğan eksik veya fazla vergi alınması söz konusudur. Bundan dolayı da Vergi Usul Kanunu bu vergi hatalarını 2 madde halinde ayrı ayrı açıklamıştır.
Kanunun 117. maddesinde hesap hatalarının neler olduğu şöyle belirtilmiştir.
- Matrah hataları: Vergilendirme ile ilgili beyanname,tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.
- Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsuplarının yapılmamış veya yanlış yapılmış olması birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.
- Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Vergilendirme hataları ise Kanunun 118. maddesinde sayılmıştır. Bu kanun maddesine göre vergilendirme hataları şunlardır.
- Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır.
- Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf olan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır.
- Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna olan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır.
- Vergilendirme ve muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır.
Peki kanunda sayılan bu vergilendirme ve miktar hataları nasıl ortaya çıkarılacaktır? Bu konuda da 213 sayılı V.U.K. 119. maddesinde düzenleme yaparak hataların nasıl meydana çıkarılabileceğine ışık tutmuştur. Buna göre; vergi hatalarının, ilgili memurun hataları bulması veya görmesi, üst memurlarca yapılan incelemeler sonucu hataların görülmesi ile, hataların teftişler sonucu ortaya çıkması ile, hataların yapılan vergi incelemeleri ile ortaya çıkması ile ve mükelleflerin hataları görerek şahsen müracaatı ile görülebilmesi mümkün olmaktadır.
Hataların bir şekilde ortaya çıkması ile bunların nasıl düzeltileceği sorusu da akla gelmektedir. Vergi Usul Kanunu 120. maddesinde hataların nasıl düzeltileceğini, düzeltme yetkisinin kimde olduğunu, “ Düzeltme Yetkisi ve Reddiyat ” başlıklı maddesinde açıklamıştır. Buna göre; Vergi hatalarının düzeltilmesine ilgili vergi dairesi müdürü karar verir. Düzeltme hükümleri düzeltme fişine dayanılarak yapılır ve düzeltilir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla vergi aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunur yani iade edilir. Düzeltme fişinin bir nüshası, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden itibaren başlayarak 1 yıl içinde parasını geri almak üzere müracaat etmediği takdirde hakkı sakıt olur. Yani bu süreden sonra hak talep edilemez. Bu hak düşürücü bir süredir.
Aynı kanun maddesinin 2. fıkrasında; Nakden veya mahsuben tahsil edilen ancak fazla veya yersiz olarak tahsil edildiği anlaşılan vergilerde ve kanunları gereğince mükelleflere yapılacak iade ve mahsup işlemlerinde, düzeltmeye dayanak teşkil edecek belgelerle bu işlemlere ait usul ve esasların maliye Bakanlığınca belirleneceği ifade edilmektedir.
Aynı kanun maddesinin son fıkrasında ise vergi dairesinin görev ve yetkilerini haiz olarak faaliyete geçen Vergi Dairesi Başkanlıklarında düzeltme yetkisinin Vergi Dairesi Başkanında olduğu ve Başkanın bu yetkisini ilgili Grup Müdürleri veya Müdürlere devredebilecekleri belirtilmiştir.
Hangi vergisel hataların idarece re’sen düzeltilebileceği konusu V.U.K.’nun 121. maddesi olan “ Re’sen Düzeltme “ başlıklı maddesinde açıklanmıştır. Buna göre, vergi idaresi tarafından tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hataları re’sen idarece düzeltilebilecektir. Kendi aleyhlerine düzeltme yapılan kimselerin düzeltme hükümlerine karşı vergi mahkemesinde dava açma hakları mahfuzdur. Yani dava açma hakları vardır. Yani açık ve mutlak olmayan vergisel hatalar olması durumunda vergi idaresinin re’sen düzeltme yetkisi bulunmamakta olup bu durumda ilgili mükelleflerin veya ceza sorumlularının düzeltme dilekçesi vermesi gerekmektedir.
Peki düzeltme hükümlerinin yerine getirilmesi için mükellefler nasıl bir yol izlemelidirler? Bu soruya da V.U.K.’nun 122. maddesi cevap vermektedir. Buna göre; mükellefler, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilirler. Bunların posta ile taahhütlü olarak da gönderilmesi mümkündür. Burada yazılı dilekçeden kasıt düzeltme dilekçesidir. Mükellefler verecekleri dilekçelerde ; “ 213 sayılı V.U.K.’nun 116,117,118,120. maddeleri gereğince ….. vergi ve ….cezalarının düzeltilmesini talep etmekteyim. “ diye kısa bir düzeltme dilekçesi ile durumu izah edebilirler. Mükellefler bu dilekçeyi elden verebilecekleri gibi posta yoluyla da gönderebilirler.
Mükelleflerin vermiş olduğu düzeltme talepli dilekçeleri, V.U.K.’nun 123.maddesinde belirtildiği üzere, vergi dairelerinin ilgili düzeltme masalarınca kendi düşünceleri ilave edilerek, düzeltme merci olan vergi dairesi müdürüne gönderilmektedir. Müdür talebi yerinde görürse düzeltme yapılmasını emreder. Talebi yerinde görmez ise bu durumun düzeltme isteyene yazı ile tebliğ edilmesini sağlar.
Vergi Usul Kanunu’nun 125. maddesinde “ Düzeltmenin Şümulu “ başlıklı maddesinde de vergi yargısı aşamasında düzeltme hükümleri açıklanmıştır. Buna göre, vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi, Danıştay’dan geçmiş olan muamelelerde vergi hataları bulunduğu takdirde, bu hatalar, yargı kararları kesinleşmiş olsa bile, evvelki maddelerde yazılı usul dairesinde düzeltilebilir. Şu kadar ki, düzeltmenin yapılabilmesi için hatalar hakkında anılan yargı mercileri tarafından bir karar verilmemiş olması şarttır. Şayet vergi hataları hakkında yargı makamları bir karar vermiş iseler düzeltme hükümlerinin uygulanması mümkün olmayacaktır.
Son olarak mükelleflerin tarhiyatlara karşı en doğal hakkı olan düzeltme hükümlerinde zamanaşımı uygulaması nasıl olacaktır? Bu soruya karşı V.U.K.’da 126. madde ile düzenlemeler yapılarak tereddütler giderilmiştir. Madde hükümlerine göre, 114. maddede yazılı zamanaşımı süresi denen tahakkuk zamanaşımı ( tarh zamanaşımı) süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hatalarının düzeltilmeyeceği belirtilmiştir. Düzeltme zamanaşımı süresinin;
- Zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı tarihten başlayarak 1 yıldan az olamayacağı,
- İlan yoluyla tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten başlayarak 1 yıldan az olmayacağı,
- Son olarak ihbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı kanuna göre haczin yapıldığı tarihten başlayarak 1 yıldan az olamayacağı kanun maddesinde belirtilmiştir.
Düzeltme zamanaşımında normal süre V.U.K.’da 114. maddede yer alan 5 yıllık tarh zamanaşımı süresidir. Bu süre geçince düzeltme yapılamaz. Ancak yukarıda sayılan hallerde düzeltme zamanaşımının 1 yıldan az olmayacağı ifade edilmiştir. Genel süre 5 yıl istisnai süre ise ek düzeltme zamanaşımı süresi olan 1 yıldır.
3- ŞİKAYET YOLUYLA MÜRACAAT YÖNTEMİ VE VERGİ USUL KANUNUNDAKİ YERİ VE ÖNEMİ:
Şikayet Yolu ile müracaat da mükelleflerin bir başvuru yöntemidir. Fakat bu yöntemin çeşitli şartları mevcuttur. Vergi Usul Kanunu bu durumu 124. maddesinde “ Şikayet Yolu İle Müracaat” başlıklı bölümünde açıklamıştır. Buna göre; vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler. Bu madde gereğince il özel idare vergileri hakkında valiliğe ve belediye vergileri hakkında da belediye başkanlığına şikayet yoluyla müracaat edilebilir.
Mükelleflerin tarhiyatlara ilişkin ihbarnameler ellerine geçtiğinde yani tebliğ edildiğinde kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemesinde dava açma hakları bulunmaktadır. Şayet bu sürede dava açmayıp da idareye başvurup düzeltme talep edilmiş ve idarece düzeltme reddolunmuşsa mükelleflerin şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına başvuru hakkı doğmuş bulunmaktadır.
Mükellefler şikayet yoluyla müracaat dilekçesinde “ vergisel hataların neler olduğunu, hangi tarihte düzeltme başvurusu yaptıklarını ve hangi nedenlerle vergi dairesince düzeltme taleplerinin reddedildiğini belirten hususların yer aldığı kısa bir dilekçe ile V.U.K.’nun 124. maddesi hükümlerinden faydalanmak istemekteyim.” diyerek bu yola başvurabilirler.
4- PİŞMANLIK VE ISLAH HÜKÜMLERİNİN VERGİ USUL KANUNUNDAKİ YERİ VE ÖNEMİ:
Yeni Türk Ceza Kanununda da yer alan cezalarda aktif pişmanlık veya nedamet kuralları 213 sayılı V.U.K.’da da yer almaktadır. V.U.K.’nun 371. maddesinde “ Pişmanlık ve Islah “ başlıklı düzenlemeyle belli şartlar altında vergi ziyaı cezası kesilmeyeceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre; Beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren ( 360. maddede yazılı iştirak şeklinde yapılanlar dahil ) kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere aşağıda yazılı kayıt ve şartlarla vergi ziyaı cezası kesilemeyeceği belirtilmiştir.
- Mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından herhangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması (Dilekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.)
- Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde herhangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması;
- Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlayarak 15 gün içinde tevdi olunması;
- Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi;
- Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödenmenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla (pişmanlık zammı ) birlikte haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde ödenmesi.
Yukarıdaki şartların yerine getirilmesi halinde kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında pişmanlık hükümlerine uydukları takdirde V.U.K.’nun 360. maddesinde yer alan suça iştirak hükümleri uygulanmaz.
Mükellefler pişmanlık ve ıslah hükümlerinden faydalanmak için tarhiyatı yapan ilgili vergi dairesine dilekçe ile başvurup V.U.K.’nun 371. maddesinden faydalanmak istemekteyim diyerek durumunu izah ettiğinde ve vergi dairesinin vergilendirme servisi de pişmanlık hükümlerinin bulunduğuna ve uygunluğuna karar verdiğinde mükellefler hakkında vergi ziyaı cezası uygulanmaz. Gecikme faizi de pişmanlık zammına döner. Fakat pişmanlık şartları ihlal edilirse pişmanlık hükümleri sona ererek beyanname verilmeyen ve vergi ziayı cezası uygulanan cezai duruma geri dönülür ve gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası da hesap edilir.
Pişmanlık ve ıslah hükümleri emlak vergisi kanununda uygulanmaz.
5- UZLAŞMA MÜESSESESİ VE VERGİ USUL KANUNUNDAKİ YERİ VE ÖNEMİ:
Uzlaşma müessesesi mükellef ile vergi idaresi arasında doğan vergisel ihtilafların vergi yargısına gidilmeden çözüme kavuşturulduğu ve idare ile mükellef arasında anlaşma ve uzlaşı sağlayan bir yöntemdir.
Uzlaşma müessesesi hem vergi idaresi hem de mükellef açısından faydalı bir uygulamadır. Şöyle ki; vergi idaresi uzlaşma ile vergi ve cezada tahsilata hızla kavuşmakta, mükellefler de vergi ve cezalarda ortaya çıkan büyük indirim ve terkinlerle ödeme gücüne kavuşmaktadırlar. Bu durum iş yükü fazlalığı olan vergi mahkemelerinin de yararınadır. Çünkü bu yolla dava yükü azaltılmaktadır.
Vergi usul kanunu, Uzlaşma müessesesini ek maddelerle düzenlemiştir. V.U.K.’nun 376. maddesini takip eden ek maddelerdeki düzenlemeler aşağıdaki gibidir.
Mükellef tarafından, ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tahakkuk edecek miktarları konusunda(**) vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten ya da 369 uncu maddede yazılı yanılmadan kaynaklandığının veya bu Kanunun 116, 117 ve 118 inci maddelerinde yazılı vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata bulunduğunun veya yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda, idare bu bölümde yer alan hükümler çerçevesinde mükellefler ile uzlaşabilir. Uzlaşma konusu verginin matrah farklar itibariyle bölünebildiği durumlarda uzlaşma sadece toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir. Uzlaşma talebi vergi ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. Uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa idarenin nihai teklifi yazılır. Mükellef dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirirse bu takdirde uzlaşma sağlanmış sayılır. Mükellef, uzlaşma görüşmelerinde, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubu bulundurabilir.
Sürekli, geçici ve merkezi uzlaşma komisyonlarının teşkili, uzlaşmaya müracaat etmeye yetkili olanların belirlenmesi, uzlaşmanın şekli, uzlaşmaya konu edilebilecek vergi, resim ve harçların belirlenmesi, uzlaşma komisyonlarının yetkileri, uzlaşmanın yapılmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Bu hükme göre Maliye Bakanlığı Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği ve Uzlaşma Yönetmeliği çıkarmıştır. İl özel idareleri ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar için ise yönetmelik İçişleri Bakanlığınca hazırlanır.
Uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanakları kesin olup gereği vergi dairelerince derhal yerine getirilir.
Mükellefler veya adına ceza kesilenler; üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz ve hiçbir mercie şikayette bulunamazlar.
Müddeti içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir.
Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır. Buradan anlaşılacağı üzere uzlaşma komisyonlarının kararları kesin olup uzlaşma sağlandığı takdirde vergi mahkemesi kararlarından dahi önceliğe sahip olan kararlar olduğu ortaya çıkacaktır.
Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan işbu cezaya karşı dava açamaz.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, V.U.K.’nun Ek madde 7/ikinci fıkrasında belirtilen durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunacağı hüküm altına alınmıştır.
Vergi Usul Kanununun Ek madde 9 ‘daki düzenlemesine göre; üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında 376'ncı madde hükümleri; hakkında 376'ncı madde hükümleri uygulanan vergi ve cezalar için bu bölüm hükümleri uygulanmaz. Ancak, ceza muhatabının, uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyanla hadiseye 376'ncı maddenin uygulanmasını istemek hakkı mahfuzdur. Bu düzenlemeye göre mükellefler ya V.U.K.2nun 376. maddesinde düzenlenen indirim hakkını kullanacaklar veya uzlaşma hükümlerinden yararlanacaklardır. İki haktan birini tercih edeceklerdir.
Vergi Usul Kanunu “Tarhiyat Öncesi Uzlaşma “ hükümlerini bu başlıkla Ek Madde 11’de düzenlenmiştir. Buna göre;
Maliye Bakanlığı, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalarda (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilecek tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tarhiyat öncesi uzlaşma yapılmasına izin verebilir.
Tarhiyattan önce uzlaşmaya varılması halinde tutanakla tespit edilen bu husus hakkında dava açılamaz ve hiçbir mercie şikâyette bulunulamaz. Uzlaşılan vergi miktarı üzerinden, bu Kanunun 112'nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanır.
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın temin edilememiş veya uzlaşma müzakeresinde uzlaşmaya varılamamış olması halinde mükellefler veya ceza muhatabı olanlar verginin tarhından ve cezanın kesilmesinden sonra uzlaşma talep edemezler.
2978 sayılı Ücretlilere Vergi İadesi Hakkındaki Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca kesilen cezalar da uzlaşma mevzuuna dahildir. Bu konuda da uzlaşma talep edilebilir.
6- CEZALARDA İNDİRİM TALEP HAKKI VE VERGİ USUL KANUNUNDAKİ YERİ VE ÖNEMİ:
İndirim müessesesi de Vergi Usul kanunu’nun 376. maddesinde düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre indirimin şartları, kapsamı ve unsurları şöyledir:
İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkını ve aşağıda gösterilen indirimlerden arta kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine başvurarak vadesinde veya 6183 sayılı Kanunda belirtilen türden teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirirse:
- Vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri,
- Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının üçte biri,
İndirilir.
Mükellef veya vergi sorumlusu ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıdaki yazılı süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa bu madde hükmünden faydalandırılmaz.
Yukarıdaki hükümler vergi aslına tabi olmaksızın kesilen usulsüzlük cezaları hakkında da uygulanır.
Bu hükümlere göre mükellefler veya ceza sorumluları vergi dairesine bir dilekçe ile başvurup “ V.U.K.’nun 376. maddesinde yer alan indirim hükümlerinden faydalanmak istiyorum.” diye kısa bir dilekçe verdiklerinde cezalar büyür oranda indirilecektir. Bu da mükelleflerin yararına bir uygulamadır. Ancak uzlaşma ile beraber bu haktan faydalanılması mümkün değildir. Mükellefler tarafından bu iki haktan biri seçilmelidir.
7- DAVA AÇMA HAKKI VE VERGİ USUL KANUNUNDAKİ YERİ VE ÖNEMİ:
Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinde mükelleflerin vergi ve ceza tarhiyatlarına karşı bir başka başvuru yolu olan dava hakkı düzenlenmiştir. Bu madde hükümlerine göre,
Mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilirler.
Vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir.
Belediyelerde dava açma yetkisini belediye adına varidat müdürü, olmayan yerlerde hesap işleri müdürü veya o görevi yapan kullanır.
(5615 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle değişen fıkra Yürürlük; 04.04.2007) Vergi dairesi başkanlıkları ile vergi daireleri, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenen tutarları aşan davalarda Gelir İdaresi Başkanlığının (İl özel idareleri ile belediyeler, valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemesi kararları aleyhine temyiz yoluna gidemezler.
(5615 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle değişen fıkra Yürürlük; 04.04.2007) Gelir İdaresi Başkanlığı, tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini vergi dairesi müdürlüklerinin taraf bulunduğu davalar için vergi dairesi başkanlıklarına ve/veya defterdarlıklara devredebilir.
(5615 Sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle değişmeden önceki şekli) (3239 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle değişen fıkra) Vergi daireleri Maliye ve Gümrük Bakanlığının, (İl özel idareleriyle belediyeler valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemelerinin kararları aleyhine Danıştayda temyiz davası açamazlar.
(5615 Sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle değişmeden önceki şekli) (3239 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle eklenen fıkra) Ancak; Maliye ve Gümrük Bakanlığı tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini defterdarlıklara devredebilir.
Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.
Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.
Vergi ve ceza ihbarnamelerinin muhataba tebliği tarihinden itibaren 30 gün içerisinde mükellef veya vergi sorumlusu uyuşmazlık konusu vergi ve cezaları tarh ettiren vergi dairesinin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesinde doğrudan dava açabilir. Ancak mükellef daha önce uzlaşma yoluna gitmiş ve uzlaşma vaki olamamış ise ve bu arada dava açma süresi bitmiş veya 15 günden az kalmış ise dava açma süresi; uzlaşmanın vaki olamadığına dair tutanağın mükellefe tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar. (Vergi Usul Kanunu Ek Md.7)
Davalar, vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır. Dilekçelerin muhteva etmesi gereken hususlar İdari Yargılama Usulü Kanununun 3’üncü maddesinde açıklanmıştır.
Dava açılması tarh edilen vergi ve cezaların dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemini durdurur.
Dava mükellef lehine sonuçlanırsa, vergi dairesi, vergi mahkemesinin kararına göre gecikmeksizin işlem tesis etmeye mecburdur. Bu süre kararın vergi dairesine tebliğinden itibaren otuz günü geçemez.
Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir. Mükellef veya vergi sorumlusu vergi aslı ve cezalarını kararın kendisine tebliğinden itibaren 1 ay içinde ödemek zorundadır.
Vergi mahkemesi kararlarına karşı tarafların itiraz veya temyiz hakları mevcuttur.
8- SONUÇ:
Vergi devletin en önemli gelir kaynaklarının başında gelmektedir. Ancak vergi idaresi vergi tahakkuk ve tahsilatını yapar iken vergi kanun tasarılarının yasalaşması sürecinde bunun hukuki, ekonomik ve sosyal yönünü de düşünmek durumundadır. Hukuki, sosyal ve ekonomik vergi kanunları sonucu vergi hasılatı istenen seviyeye ulaşabilecek ve vergi mükelleflerinin de vergi direnci minimum düzeyde olabilecektir.
Vergi idaresinin yapmış olduğu tarhiyatlara karşı mükellefler ve ceza sorumlularının çeşitli hak ve başvuru yolları mevcuttur. Vergi bilincinin gelişmesine paralel olarak vergi hasılatı da o yönde artacaktır. Fakat kanunların çok sık değişime uğraması, dilinin ağırlığı, vergi oranlarının yüksekliği, kayıt dışı ekonomi, vergi idaresinin etkinliği, personel rejimi gibi çeşitli nedenlerle idare ve mükellef arasında çeşitli uyuşmazlılar olabilmektedir. Bunun olması da doğaldır. Bu da vergi hasılatını azaltmaktadır. Vergi idaresinin görevi bu uyuşmazlığı minimum seviyeye indirebilmektir.
Biz bu yazımızda mükelleflerin ve ceza sorumlularının vergi idaresinin yapmış olduğu tarhiyatlarına karşı ne gibi başvuru yollarına sahip olduklarını ve bu hakların hangi usullere göre kullanılması gerektiğini açıklamaya çalıştık. Mükelleflerin bu haklarını kullanırken 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan bu hususlara dikkat etmeleri kendilerinin yararına olacaktır.