Adi Ortaklığın sona ermesi halinde Devreden KDV' nin durumu |
02 Aralık 2009 | |
I- GİRİŞ 15 Seri No.lu KDVK Genel Tebliği’nin “D” bölümünde adi ortaklıkların, kolektif şirketlerin ve adi komandit şirketlerin katma değer vergisi yönünden işletme bazında değerlendirileceği, sözü edilen ortaklık veya şirketlerin katma değer vergisi mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri gerektiği ve beyannamelerin ortaklık veya şirket adına düzenleneceği belirtilmiştir. 25 Seri No.lu KDVK Genel Tebliği’nin “C-Adi Ortaklıklarda Vergileme” başlıklı bölümünde adi ortaklıkların KDV mükellefiyeti ile ilgili olarak şu ifadelere yer verilmiştir: “Katma Değer Vergisi uygulamasında adi ortaklıklar bağımsız işletme birimleri olarak ayrı vergi mükellefiyetine sahiptir. Buna göre; adi ortaklıklarca defter tutma, belge düzenleme, muhafaza ve ibraz gibi vergi ödevleri ile beyanname verme ve vergi ödeme gibi mükellefiyetlerin ortaklardan ayrı olarak yerine getirilmesi, ortaklığın katma değer vergisi ile ilgili hesaplarının, ortakların varsa şahsi işletmelerindeki işlemlerden ayrı yapılması gerekmektedir.” Bu açıklamalardan hareketle katma değer vergisi açısından adi ortaklıklara beyanname verme ve vergi ödeme mükellefiyeti yüklenmiştir. Ancak verginin ödenmemesi durumunda ortakların müteselsil sorumlulukları vardır. Borçlar Kanunu’nun 535. maddesinde adi ortaklığın aşağıda sayılan hallerde sona ereceği belirtilmiştir: A- DEVREDEN KDV’NİN İADESİ MÜMKÜN MÜ? İndirimli orana tabi mal ve hizmetlerin bünyesindeki KDV’nin iadesine ilişkin 29/2. madde, tam istisna kapsamında iadeye olanak sağlayan 32. madde söz konusu duruma örnek olarak verilebilir. KDV mükellefiyetine sahip işletmelerin işi bırakmaları durumunda kayıtlarında ve son dönem KDV beyanlarında yer alan devreden KDV’nin iadesine ilişkin olarak KDVK’da bir hüküm bulunmamaktadır. Nitekim Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun faaliyetin sona ermesi durumunda izleyen aya devreden ve indirim imkanı kalmayan katma değer vergisinin iade edilemeyeceğine ilişkin olarak vermiş olduğu bir Karar’da şu ifadelere yer verilmiştir: “Kanunda açıkça anılan durumlar dışında iade değil, indirim yöntemi benimsenerek, sistem buna göre oluşturulduğundan, 29 ve 32. maddelerin kapsamadığı durumlarda verginin iade edilmesine olanak bulunmadığı gibi faaliyetin bırakılması da yasa yapıcı tarafından iade yönteminin kabulü için yeterli bir neden olarak kabul edilmemiştir.”(1) Konu ile ilgili olarak İstanbul Defterdarlığı’nın vermiş olduğu Mukteza’da şu ifadelere yer verilmiştir:“İşi bırakma halinde mükelleflerin indirim konusu yapamadıkları katma değer vergisinin iade edileceğine dair söz konusu Kanun(da bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, ortaklığın sona ermesi halinde terk tarihi itibariyle indirimle giderilemeyen katma değer vergisi sonraki döneme devrolunacak KDV olarak kalacak, iade talep edilmesi mümkün olmayacaktır.”(2) Bu açıklamalardan hareketle adi ortaklığın sona ermesi halinde indirim yoluyla telafi edilemeyen devreden KDV’nin hisseleri nispetinde ortaklara iadesi mümkün değildir. Bu durumda indirim yoluyla telafi edilemeyen ve iadesi de mümkün olmayan söz konusu KDV ortakların hisseleri nispetinde kendi beyanlarında indirim konusu yapılabilir mi? B- DEVREDEN KDV’NİN ORTAKLARCA İNDİRİMİ MÜMKÜN MÜ? Adi ortaklığın son bulması durumunda iadesi mümkün olmayan ve ortakların kendi beyanlarında da indirimi mümkün olmayan devreden KDV ortaklar tarafından gider yazılabilir mi? KDVK’nın 58. maddesinde mükellefçe indirilebilecek KDV’nin gider yazılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu maddeye ilişkin olarak 1 Seri No.lu KDVKGT’nin “XI-Çeşitli Hükümler” bölümünde şu açıklamalara yer verilmiştir: “Mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesapladıkları katma değer vergisi, gelir ve kurımlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak düşülemeyeceği gibi bu işlemlere ilişkin olarak alış vesikalarında gösterilen ve indirilebilecek katma değer vergisi de gider olarak kabul edilmeyecektir. Madde hükmünün düzenleniş amacı, mükellefin üstünde yük olarak kalmayacak verginin, gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabulünün önlenmesidir. Diğer yandan indirilemeyecek katma değer vergisinin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tesbitinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacağı tabiidir.” Bu açıklamada da ifade edildiği üzere mükellefin üstünde yük olarak kalmayacak verginin gider olarak kabulü mümkün değildir. Buna göre indirimi mümkün olmayan ve mükellefin üstünde yük olarak kalan katma değer vergisi gider olarak dikkate alınabilecektir. Bu durumda adi ortaklığın sona ermesi halinde adi ortaklığın kâr veya zararının tespitinde devreden katma değer vergisi gider olarak dikkate alınmak suretiyle ortakların hisseleri nispetinde devreden katma değer vergisini giderleştirmeleri mümkün olacaktır. Konu ile ilgili olarak verilen çeşitli muktezalarda şu ifadelere yer verilmiştir: “31.12.2000 tarihinde faaliyetini terk eden mükellefin indirim yoluyla gideremediği vergilerin 2000 yılına ait gelir vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak göz önüne alınmasında bir sakınca yoktur.”(3) “...Buna göre, feshedilecek adi ortaklığın stoklarının işi terkten önce satış vb. yollarla tasfiye edilmesi halinde teslim bedeli üzerinden, stoklar tasfiye edilmemiş ise stok malların işletmeden çekilen değer olarak KDV Kanunu’nun 3/a maddesi gereğince emsal bedeli üzerinden KDV hesaplanarak dönem beyannamesinde beyan edilmesi gerekmekte olup, indirim konusu yapılamayan katma değer vergisi sonraki döneme devrolunacak KDV olarak kalacak, iade talep edilmesi veya ortaklar tarafından kendi adlarına verilecek KDV beyannamesinde ‘indirilecek KDV’ olarak beyan edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak adi ortaklık olarak mükellefiyetinizin terkin edildiği tarih itibariyle indirim yoluyla giderilemeyen vergi, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir.”(4) Yazar:Gökhan KAYAR*
|