Veysi Seviğ - Rahva krallığından heynir krallığına (27.10.2007) |
27 Ekim 2007 | |
Revan'da (Erivan) büyük bir çiftlik sahibinin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Ancak tüm mahsullerine devlet tarafından el konuluyor, kendilerine ancak günlük yaşamlarını sürdürebilecek kadar mahsul bırakılıyordu. 1930'lu yıllarda Rusya'da yaşamak çok zordu. Toplumsal huzursuzluk giderek artıyordu. O tarihlerde Erivan, Rus yönetimindeydi. Her geçen gün hayat şartlarının ağırlaşmasına dayanamayan aile Erivan'dan önce İran'a geçmeyi ve bilahare de anavatan Türkiye'ye göz etmeye, Anadolu'nun o güzel topraklarına yerleşmeye karar vermişlerdi. O, henüz küçük bir çocuktu. Binbir zorlukla babasının edinmiş bulunduğu pasaportlarla İran'a geçmeyi başarmışlardı. Bu seyahatleri için Erivan'da bulunan tüm malvarlıklarını elden yok pahasına çıkarmışlar, bu sayede İran'a ulaşma olanağına kavuşmuşlardı. Yolculuk sırasında ellerinde kalan birkaç parça eşyayı da İran'da paraya çevirerek bir süre yaşamlarını bu şekilde sürdürmeyi sağlamışlar, bilahare de Rusya'da çiftlik sahibi olan, o tarihlerde karşılaştığı baskı nedeniyle İran'a kaçan ailenin reisi bir şantiyede işçi olarak çalışmaya başlamış, ancak yaşadığı olumsuzluklar onu zorlamıştı. 1938 yılında İran'dan kaçak olarak Türkiye'ye ulaşan bu aile önce Yüksekova'ya gönderilmiş ve burada Türk vatandaşlığına kabul edilmiştir. Söz konusu ailenin Türk vatandaşlığına kabul edildiği tarihlerde olayımızın kahramanı 7 yaşındadır. Yüksekova'dan Van'a gönderilen ve bilahare de Muş'ta iskânları uygun görülen bu ailenin iki kız ve iki erkek çocuğu bu zorlu yolculuk sırasında büyük sıkıntılarla karşılaşmışlar ve küçücük yaşlarında sıcak bir aile ortamından yoksun, ancak anne ve babalarının beraberinde bu uzun yolculuğa dayanabilmişlerdir. Erivan'da varlıklı bir aileyken kendilerine yerleşme yeri olarak gösterilen Muş'ta yaşamlarını sürdürebilmek için annelerinin altın dişlerini sökerek satmasına dahi tanık olmuşlar, ancak babalarının olağanüstü çalışkanlığı ile sera kurarak bazı sebzeleri yetiştirmek suretiyle Türk vatandaşı olarak yerleştirildikleri yerde ilgi odağı haline gelmişlerdir. Muş'ta İskân Müdürlüğü'nün kendilerine vermiş olduğu arazi parçası üzerinden yaşamlarını sürdürebilecek bir gelir elde etme başarısını gösteren aile bu arada dönemin Muş valisi tarafından kendilerine verilen Bahçıvan soyadını kullanmaya başlamışlardır. 1942 yılında varsıllıktan yoksulluğa düşen ailenin en fedakâr kişisi olan anne hayatını kaybettikten sonra, aile yaşamını sürdürmüş, baba çocuklarına kol kanat germiştir. Olayımızın kahramanı 1944 yılında ilkokulu birincilikle bitirmiş, daha sonra da ortaokulda Fransızca öğretmeninin önerisi ile ticarete atılmıştır. Bulunduğu yörenin özelliklerine göre hareket etmiş, öncelikle dondurma işine girmiş bu işte de büyük başarı sağlamıştır. Daha sonra Muş'ta açmış olduğu dükkânla adeta bu ilde ticari yaşamda ilklere imza atmıştır. Yaz-kış demeden gerektiğinde yayan olarak yapmış olduğu iş yolculuklarında, çalışkanlığı, dürüstlüğü ve müşterilerini memnun etme başarısı ile kısa zamanda haklı bir üne sahip olmuştur. Değişik alanlarda ticari faaliyetini sürdürürken her kesimin dikkatini üzerinde toplayan ve artık gençlik çağını yaşayan 1930'lu yılların çocuğu devlet erkânının da güvenini kazanmıştır. Askerliğini Eskişehir'de yapmış, askerliği sırasında da komutanlarının takdirini kazanmıştır. Kendi ifadesi ile o kendini bildi bileli azimli olmuş, daha ilkokul yıllarında bir şeyler üretmek, satmak derdine düşmüştür. Dana sonraları kazan ve peynir işine girişen Mecit Bey'in tek düşüncesi kaliteli peynir üretmek olmuş ve bu amacı bir tutku haline gelmiştir. Van-Erciş tulum peyniri üretimine ve ticaretine ilgi duymuş ve yöre göçerleri ile dostluk kurmak suretiyle bu işin özelliklerini öğrenmiştir. Daha sonra kaşar peyniri üretimine önem veren ve önce kaşar peyniri ticareti ile bu alana giren Mecit Bahçıvan büyük uğraşlarla Bahçıvan adını günümüzün en önemli gıda kuruluşuna vermiştir. Mecit Bahçıvan, yokluktan varlıklı olmaya dönüşümün, çalışkanlığın, dürüstlüğün ve yardımseverliğin bir hayat öyküsü simgesi olarak tanımlanabilir. Bir Türk işadamının başarı öyküsü günümüzde "Mecit Bahçıvan Rahvada krallığından peynir krallığına" başlıklı bir kitapta yer almaktadır. 1930 yıllarının Rusyası'ndan vatan sevgisi ve özlemi ile dört çocuklu bir ailenin Türkiye'ye kaçış öyküsünü bu kitapta bir solukta öğrenmek mümkündür. Belki çoğumuz bilmeyiz "Rahva Bitlis il sınırı içinde, Nemrut eteğinde bulunan bir yerdir. Fırtınası ile ünlüdür." Not: Söz konusu kitap Bahçıvan Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ'nin bir kültür hizmeti olarak yayımlanmıştır.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=82011&YZR_KOD=157&ForArsiv=1 |