Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Vergi Hukuku Sözlüğü PDF Yazdır e-Posta
01 Ocak 2010
adat Faiz formülündeki ana para miktarı ile gün sayısının çarpımınından elde edilen rakamdır. 
aidiyet Bağlılık, bir yere ait olma.
akim Bitirilemeyen, sonuçsuz.
an'ane Gelenek, görenekler.
arızi Geçici, devamlı olmayan.
ariyet Bir malın geri alınmak üzere, karşılıksız olarak bir başkasının kullanımına bırakılmasıdır.
atıl  Çalışmayan, boşta olan.
avdet Dönmek, geri gelmek.
ayniyat Kullanılmaya müsait para ile ifade edilebilen şeylerdir.
bakiye Artık, artan, kalan, geri kalan şey.
beher Her biri, her.
butlan Geçersiz olmak, hükümsüzlük.
caiz Geçerli, olası, mümkün.
cari Mevcut, geçerli olan.
cebri Zorlayıcı, isteği dışında yaptırılan.
cihet Yön, yan, taraf
coberlik Kendi nam ve hesabına, borsaya kayıtlı olan hisse senedi ve tahvil alım satımı yapmak
cüz Bütünün parçası, bölüm.
defaten Tek seferde, bir defada, birden.
delalet Kanıt olmak, göstermek, aracılık.
derc Dahil etmek, katmak.
dermeyan Görünürdeki, ortada olan.
derpiş  Gözönünde bulundurulan, öngörülen.
deruhde Üzerine alma, üstlenme.
ehven Uygun, ucuz, daha iyi olan.
emare Gösterge, belirti, iz.
emtia Ticari mal, eşya.
esham Hisse senetleri
evsaf Nitelik, sıfat, betimleyici özellikler.
fahiş Haddinden fazla olan, aşırı.
fasid Bozulma, geçersiz.
fire Üretim sürecinde kullanılan hammaddelerin toz ve ufak parçalar şeklinde veya buharlaşma yoluyla fiilen yok olması hali.
fiyat endeksleri Malların dönem içindeki veya belli bir zamandaki fiyatlarını 100 olarak alıp, bundan sonraki fiyatları buna oranlayarak diğer senelerdeki değerlerini bulmak yoluyla hesap edilir.
gaybubet Kaybolma, yokluk, gözönünde olmama.
gayrimenkul Taşınmaz.
gıyab Hazır ve mevcut bulunmama, yokluk, arkasından.
haiz Bir şeyi elinde bulundurmak, maliki olmak.
halel Bozma, eksilme.
harcırah Ödenmesi gereken yol masrafı, gündelik, aile masrafı ve yer değiştirme masrafından birini, birkaçını veya tamamı.
havi İçinde bulunduran, kapsayan.
hibe Bağışlamak, karşılıksız vermek.
hilaf Ters, karşıt, aykırı.
hitam Sonuncu, nihai olan.
huzur hakkı Kenar başlığı “Huzur Hakkı” olan TK m. 333 uyarınca, “Aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde, idare meclisi azalarına her toplantı günü için bir ücret verilir. Ücret miktarı esas mukavelede tayin edilmemişse umumi heyetçe tayin olunur.” Bu hak yönetim kurulu üyelerine, ortaklığın karlılığı ya da performanslarından bağımsız, sadece toplantıya katılmaları nedeniyle ödenen bir ücrettir.
hülasa Özet, öz, sadeleştirilmiş şekli.
hüsniyet İyi niyet, dürüstlük.
ıskat Düşürme, silme, hükümsüz kılma.
ıttıla Bilgi edinme, duyma, öğrenme.
iaşe Beslemek, bakmak, geçimini sağlamak.
ibate Barındırmak.
ibraz Senet hamilinin senedi muhatab veye borçluya göstermek yoluyla ödenmesini istemesine denir.
ifa Borç ilişkisinin konusu olan edimin borçlu tarafından alacaklıya karşı yerine getirilmesidir.
icar Kiralamak.
icmal Özet, kısaltma anlamlarına gelen icmal, günlük işlemlerin türlerine göre ve toplu olarak gösterimi için hazırlanan cetvellerdir.
ifraz Bütünü bölme, parçalara ayırma.
ifsad Bozma, karışıklık çıkarma.
ifşa Ortaya çıkarmak, duyurmak.
ihdas Meydana getirme, ortaya çıkarmak.
ihtiyat Tedbirli davranmak.
ikmal Tamamlama, sonlandırma.
ikrazat Borç verilen para.
iktibas Alıntı, esinlenme.
iktifa Yetinme, yeterli bulma.
iktisap Edinmek, kazanmak.
iktiza Gerekli olmak, işe yaramak.
ilga Yürürlükten kaldırmak, hükümsüz kılmak.
illiyet İlgi, sebep, bağlantı.
iltibas Birbirine çok benzeyen iki şeyin karışması, andırışma.
infisah Hükümsüz bırakmak, feshetme, ayrılma.
in'ikat Anlaşma, kararlaştırma, birleşim.
intifa hakkı Kişisel irtifak (dayanma) haklarından sayılan intifa hakkı, sahibine konusu üzerinde tam yararlanma hakkı verir. Bu hak, taşınır ve taşınmaz mal olabilir, bir mamelek veya herhangi bir hak olabilir (MK mad. 794). 
irat Getiri, kazanç, edinim.
irtifak hakkı Taşınmaz lehine irtifak hakkı, bir taşınmaz üzerinde diğer bir taşınmaz lehine konulmuş bir yük olup, yüklü taşınmazın malikini mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkileri kullanmaktan kaçınmaya veya yararlanan taşınmaz malikinin yüklü taşınmazı belirli şekilde kullanmasına katlanmaya mecbur kılar. (Yeni MK mad.779)
irtikab Rüşvet almak, kişinin hakkı olmayanı hile ile alması.
isnad Dayanmak, dayandırmak, yükletilmek, ilişkilendirmek.
istihkak Hakediş, kazanılan şey.
istihlak Tüketmek, boşa harcamak, bitirmek.
istihsal Üretim, elde etme.
istikraz Borç almak.
istilzam Gerektirmek, lazım gelmek.
istimlak Kamulaştırmak, kamu kurumunun bir mala bedelini ödemek suretiyle zorla el koymasıdır.
istinaf Kelime olarak söz başlangıcı, yeniden başlamak anlamlarına gelen istinaf, "istinaf mahkemeleri" olarak dava mahkemelerinin verdiği hükümlerin bozulmasını istemek üzere bir üst mahkemeye gönderilmesidir. 
istisna Vergiye tabi olması gereken bir vergi konusunun vergiden hariç tutulması, vergilendirilmemesidir.
iştira Senet kırdırma yani senedin vadesinden önce banka tarafından satın alınması işlemidir.
ivaz Bedel, karşılık.
kain Bulunan, olan.
karine Delil, belirti, ipucu, tersi ispat edilene kadar geçerli sayılan hukuk kuralı.
karz Hukuk dilimizde; ödünç verenin, bir miktar para veya misli eşyanın mülkiyetini ödünç alana geçirme ve ödünç alanın da sözkonusu miktarı geri verme borcu altına girdikleri sözleşmedir (BK mad. 306).
kayyum Kanuni mümessilliğin başlıca çeşitlerinden olan kayyım, kanunda yazılı hallerde ilgililerin müracaatı üzerine sulh mahkemesince tayin edilen kimseye verilen addır.
kebir Büyük
konkordato Mali durumu kötüleşen borçlunun borçlarını ödeme şartları hakkında alacaklılarının çoğunluğu ile yaptığı ve diğer alacaklıları da bağlayan anlaşmadır. 
konsinyasyon Başkasına ait malları emaneten bulundurup onların nam ve hesabına satan müesseselerin yaptıkları işlemlere denir.
konşimento Taşıma senedi olarak da adlandırılan konşimento, üzerinde yükleyici ve alıcı bilgilerinin bulunduğu, yükün nakliyeci tarafından teslim alındığını gösteren belgedir.
lafz Söz, sözle.
mahcuz Mahkemece rehin altına alınmış, haczedilen şey.
mahdud Sınırlı, belirli.
mahsub Hesabedilmiş, hesaba dahil edilmiş, bir miktarın hesaptan düşülmesi.
maktu vergi Herkesten belli bir tarifeye göre eşit olarak alınan sabit miktarlı vergilere verilen isimdir. 
malik Eşyanın sahibi olan, elinde bulunduran.
mamelek Malvarlığı, kişinin sahip olduğu para ile ölçülebilen mal, hak ve borçlarının tümüdür.
mektum Gizli tutulan.
menkul Taşınır.
mer'i Yürürlükte olan, hükmü geçen, tatbik olan.
meskün İçinde insan oturan yer.
mezkur Adı geçen, bahsedilen, zikredilen.
muaccel borç Alacaklı tarafından vadeye bağlanmamış, herhangi bir zamanda ödenmesi talep edilen borç.
muafiyet Bazı vergilerden bazı kimselerin istisna edilme, sorumlu olmama durumudur.
muavin defter Yardımcı defter olarak da bilinen, esas defterlere yapılan kayıtların ayrıntılarını içeren tamamlayıcı nitelikteki defterlerdir.
muayyen Tayin edimiş olan, belirli
muğlak Belirsiz olan, anlaşılması zor olan.
muhabere Haberleşme, yazışma.
muharrik Tahrik eden, harekete getiren.
muhtasar Kısaltma, özet
mukavemet Direnmek, karşı koymak, ayak diremek.
mukayyet Kayıtlı, kayıt altına alınmış, yazılı, bağlı, bağlanmış
mukayyet değer Mukayyet değer, bir iktisadi  kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir (VUK m. 265).
mukim Yerleşik olan, ikamet eden.
mukteza Kanun gereği yazılan yazı, lazım gelmiş, ihtiyaca göre istenmiş görüş.
munzam Ek, ilave, katma.
murahhas Yetkili üye, bir görev ile görevlendirilen kimse.
murakıb Denetçi, hesap işlerini denetlemek için görevlendirilen kimseler, kontrolör anlamlarına gelip anonim şirketlerde beşten fazla olmamak üzere bir veya daha çok murakıp bulunur. Birden çok olan murakıplar bir heyet teşkil ederler. (TK m. 347)
muvakkat Geçici.
muvakkat ve mutasavvıt hesaplar Asli hesaba intikal etmeden önce başka bir hesaba geçici bir zaman için kaydedilen hesaplardır.
muvazaa Sözleşme taraflarının gerçek maksatlarını gizleyerek gerçekte rızaları olmayan bir durumu üçüncü şahıslara karşı mevcut imiş gibi göstermek için yaptıkları sözleşmedir.
mücbir Zorlayıcı.
müflis İflas halinde bulunan, sermayesini kaybetmiş.
mükellef Yükümlü, bir şeyi ödemeye mecbur olan.
mükteseb Edinilmiş, kazanılmış.
mülga Yürürlükten kaldırılmış.
münferit Yalnız, tek başına.
münhasır Kişiye özel olan, belli sınırlar içinde bulunan.
müsadere Zorla alım, yasak bir şeyin kanuna uygun olarak zaptı.
müseccel Tescil edilmiş, kayıtlı, sicile, deftere geçirilmiş.
müstahsil Ürün yetiştiren kimse.
müstahzar Hazırlanmış, hazır.
müstesna İstisna edilen, özel işleme tabi tutulan, benzerlerinden baskın.
müştemilat Eklenti, tamamlayıcı kısım.
müteaddid Çoğalan, birçok.
müteallik İlgisi olan, ait, dair, bağlı.
müteferri Ayrılan, dağılan.
müteferrik Ayrılmış, çeşitli, dağılmış.
mütemmim Bütünleyen, tamamlayan.
mütenasip Uygun olan, benzer.
mütenazır Karşılıklı, karşılık gelen, simetrik.
müteselsilen Birbirine bağlı olan, zincirlenme giden.
mütevelli Vakfın işlerini idare etmek üzere tayin olunan kişi.
narh Mal ve hizmet fiyatlarının resmi makamlarca tespit edilmesidir.
nema Faiz, artış, çoğalma.
nisap Bir toplantı için ulaşılması gereken yeter sayıda üyeyi belirten orandır.
peştemallık Ticari işletmenin devri halinde, işletmenin bulunduğu yerin önemine, sahip olduğu müşteri kitlesine karşılık bilanço değerinin artması nedeniyle devredene ödenen bedeldir.
provizyon Türk Dil Kurumu tarafından provizyon bir çekin para olarak karşılığı şeklinde tanımlanmaktadır.
rayiç Borsada hisse ve malın satış değeri, geçerli olduğu kıymet demektir.
resen  Kendiliğinden, kimseye danışmadan.
risturn Risturn sağlanan finansal avantaj anlamında olup, Kurumlar Vergisinde geçen anlamıyla tüketim kooperatiflerinde üyelere dağıtılan kar anlamındadır. 
rücu hakkı Bir kimsenin yaptığı bir ödemeyi bu ödemeden yararlanan diğer bir kimseden isteme hakkıdır.Bu hakka geri dönme/cayma hakkı da denilmektedir.
rüçhan hakkı Bir alacağın diğerlerinden önce tahsil edilmesini öngören üstünlük hakkıdır.
sarih Belirgin, net görülen.
sehven Yanlışlıkla.
salahiyet Bir konuda kişinin söz sahibi olması , yetki, ehliyet.
sükna hakkı Eski MK'da "sükna hakkı" olarak geçen ifade yeni MK'da oturma hakkı adıyla düzenlenmiştir. Oturma hakkı bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi verir. Oturma hakkı başkasına devredilemez, mirasçılara geçemez (MK madde 823).
şamil Kapsamına alan, dahil eden.
şerh Açıklama yapmak, açık bir şekilde anlatmak.
şifaen Sözlü olarak, lafla.
şümul Dahil etmek, kapsamak.
taalluk İlgili olma, bağlı bulunma.
tahakkuk Ödemenin kesinleşmesi anlamına gelen tahakkuk, tarh ve tebliğ edilen bir vergi borcunun ödenmesi gereken aşamaya gelmesi olarak tanımlanabilir (VUK madde 22).
tahassül Netice olarak ortaya çıkan, meydana gelen.
tahdid Sınırlandırmak, sınırlarını çizmek
tahkik Bir şeyin doğruluğunu araştırma, inceleme.
tahkim Hakemlik, güçlendirmek, sağlamlaştırmak.
tahmil Bir kimse üzerine bir işi yükleme.
tahrifat Bir şeyin aslını bozma, değiştirme.
tahrir Yazmak, kayıt altına almak.
tahsil Verginin tahsili, verginin kanuna uygun surette ödenmesidir (VUK madde 23).
taksir Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 22).
tamah Sahip olduğundan fazlasını istemek, elindekiyle yetinmemek.
tarh Vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itiberiyle tespit eden idari muameledir (VUK madde 20).
tasfiye Kelime anlamı olarak temizleme, temizlenme demek olan tasfiye bir ticari kuruluşun iflas etmesi üzerine mal veya paralarının alacaklılara payları nispetinde dağıtılması işlemidir.
tashih Bir şeyi olduğundan daha iyi hale getirmek için düzenlemek, düzeltmek.
tasnif Sınıflandırmak, kategorize etmek.
tavassut Bir şeyin olmasına vasıta olma, araya girme.
teamül Süregelen, yapılagelen işler, işlemler.
teati Değiş tokuş, karşılıklı alıp verme.
tebellüğ Tasdik edip alma.
teberru Bağış sözcüğü yerine de kullanılan "tebeerru" birşeyi karşılıksız olarak vermek, hibe etmektir.
tecil Alacağın vadeye bağlanması veya borcun ertelenmesi anlamına gelmektedir.
tediye Ödeme.
tedvir Yönetme, çekip çevirme.
tehir Ertelemek, geciktirmek.
tekabül Karşılık gelmek, bir şeyin karşılığı olmak.
tekalif Teklifler, yükümlülükler
tekemmül Tamamlanmak.
tekzib Bir şeyin doğru olmadığını söylemek, inkar etmek.
temlik Temlik kelime anlamı olarak kişiye mülk edindirmedir. Alacağın temliki ise bir kişinin sahip olduğu alacak hakkını başka bir kimseye devretmesidir.
tenzilat Mal alım satımında mal bedelinden yapılan indirime verilen addır.
tereke    Miras bırakanın ölümü neticesinde mirasçılarına geçen malvarlığı, yani hak ve borçlarıdır. Bu sözcüğü karşılamak üzere günlük dilde "miras" kelimesi de kullanılmaktadır.
terekküp Meydana gelme, birleşme.
terettüb Gerekme, lazım olma.
terkin Silme, sona erdirme.
teselsül Zincirleme olarak, art arda gelme.
teşmil Kapsamına alma, genişletme, yayma.
tevdiat Emanet etme, güvenli bir yere teslim etme.
tevkifat Devletin vergi alacağını güvence altına alması amacıyla getirilen gelir vergisi ve kurumlar vergisi ile ilgili bir vergi toplama yoludur. Bu vergilerin mükelleflerine ödemede bulunan kişi ve kuruluşlar, yaptıkları ödemenin bir kısmını karşı tarafın vergisi olarak keserler ve bunun vergi dairesine ödenmesinden sorumlu tutulurlar.
tevsik Belgeye dayandırmak, yazılı hale getirmek.
uhde Kişini üzerine aldığı, yapmayı taahhüt ettiği iş.
varaka Evrak, kağıt.
vasi Sulh mahkemesi tarafından velayet altında bulunmayan küçüğe veya vesayet altındaki kişiye tayin edilen kanuni temsilciye verilen addır.
vedia Bir kimseye saklanmak üzere teslim edilen mal.
vuku Bir olayın oluş şekli.
vuzuh Açıklık, netlik.
yekun Toplam, sonuç.
yevmiye Günlük, hareketlerin günü gününe kaydedildiği defter.
zayi Boşa giden, kaybolan.
zayiat Kayıp, zarar.
zımnen Açık olmayan, dolaylı.
zilliyet Bir malı elinde bulundurma hali.
zilyed Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir (MK 973).
ziyaı Kayıp, yitik, zarar gören.