Bu yıl, birçok işletmede grev kararı alınıp uygulanmaya başladı. THY, tekstil sektöründe birçok şirkette ve en son da Türk Telekom’da grev yapılmaya başladı. Ancak, Türk Telekom’dan yapılan yazılı açıklamada, Haber İş Sendikası ile yürütülen ve anlaşmazlıkla sonuçlanan görüşmelerin ardından, şirketin fiber optik kablolarına ve saha dolaplarına yapılan saldırıların devam ettiği, Türk Telekom’un fiber optik kablolarına ve saha dolaplarına Türkiye genelinde 400’den fazla saldırı düzenlendiğini ve bu sabotajlar nedeniyle yüz milyonlarca YTL’lik zararın ortaya çıktığını açıkladı.
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’na göre, siyasi amaçlı grev, genel grev ve dayanışma grevi kanun dışı grevdir. İşyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin müeyyideleri uygulanır. Kanun dışı grev yapılması halinde, işveren, böyle bir grevin yapılması kararına katılan, böyle bir grevin yapılmasını teşvik eden, böyle bir greve katılan veya böyle bir greve katılmaya veyahut devama teşvik eden işçilerin hizmet akitlerini, feshin ihbarına lüzum olmadan ve herhangi bir tazminat ödemeye mecbur bulunmaksızın feshedebilir. Kanun dışı bir grev yapılması halinde, bu grev veya bu grevin yönetimi ve yürütümü yüzünden işverenin uğradığı zararlar, greve karar veren işçi sendikası veya kanun dışı grev herhangi bir işçi kuruluşunca kararlaştırılmaksızın yapılmışsa, bu greve katılan işçiler tarafından karşılanır. Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz. Bu kurala aykırı olarak uygulanan grev veya lokavt, bir tarafın veya Çalışma Bakanı’nın başvurusu üzerine yetkili iş mahkemesi kararı ile durdurulur. Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddi zarardan sendika sorumludur. Sendikaların asıl amacı üyesi işçilerin çıkarlarını korumak. Ama, sendikalar bunu yaparken gerek işyerine ve gerekse de işverene zarar vermemelidir. İşçi ve işveren dayanışması içinde, üretimi ve işletmenin karlılığını artırarak ortaya çıkan katma değeri bölüşmelidir. Milli Eğitim’e tepkiler İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata ÖZER’in tam gün eğitim yapan okullarda verilen öğle yemeğini kaldırmasıyla ilgili yazdığım yazılardan sonra okurlarımızdan çok sayıda mesaj aldım. Okurlarımız en çok Milli Eğitim Bakanının duyarsızlığına kırılmışlar. Okurumuz Ayten Basan diyor ki; ‘Biliyorum ki bu konu hakkında bir çok mesaj almışsınızdır. Yazınızda da sayın Ata Özer’e sorduğunuz sorularla düşüncelerimize tercümanlık yapmışsınız. Çok çok teşekkür ederiz. Bu yasak gerçekten bana da çok saçma geldi. Hiç bir tarafında tutulur doğru bir yan göremiyorum. Nasıl oluyor da bir müdür denetlenemiyor da on binlerce öğrencinin sağlığı ile oynanıyor. Bu nasıl vicdandır, bu nasıl hesaplamadır. Çok mağduruz, okullar berbat durumda. Herkes ayakta bir şeyler atıştırmaya çalışıyor. Yemek saati tam bir azap saatine dönüşmüş durumda. Son derece sağlıksız bir beslenme şekli. Zaten bu tür beslenme bizim Türk aile yapımıza da uymuyor. Pazartesi gününden beri ben kendi çocuklarıma kantine gitme yasağı koydum, her ne olursa olsun benimde aklıma acaba kantinciler için mi yapıldı diye bir soru geldi. Çalışan bir anne olarak da ayrıca mağdur oldum. İnşallah tez elden bu sorun çözülür hepimiz rahatlarız.’ Bizim de dileğimiz odur ki, sayın Bakan konuya el atıp çözer. http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=34819 |