İhracat rekoru, ithalatı zirveye taşıyor (01.11.2007) |
01 Kasım 2007 | |
Türkiye'nin ekim ayı ihracat rakamları bugün açıklanıyor. İhracat, psikolojik sınır kabul edilen 100 milyar dolarlık rakama geçen ay ulaştı. İhracat 500 milyar dolarlık hedefe doğru ilerlerken ithalat da zirveden zirveye koşuyor. İthalatta 100 milyar dolar sınırının dört yıl önce aşılması bunun en açık göstergesi. Dolar kurunun 1,6 yeni liradan 1,2 YTL'ye gerilemesi ile üretimde kullanılan ara mallarının büyük bölümü yurtdışından getirilmeye başlandı. Bu nedenle kur ve yüksek faiz son dönemde ihracatçılar arasındaki başlıca tartışma konusu haline geldi.Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre eylül ayında ithalat yüzde 15,5 oranında artarak 14 milyar 32 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde dış ticaret açığı ise yüzde 10,9 oranında artarak 4 milyar 546 milyon dolardan 5 milyar 40 milyon dolara yükseldi. Ocak-eylül dönemindeki ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24,1 artarak 76 milyar 201 milyon dolar, ithalat da yüzde 18,6 artarak 121 milyar 506 milyon dolara çıktı. Bu dönemde dış ticaret açığı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10,4 artarak 45 milyar 305 milyon dolara yükseldi. Geçen yıl aynı dönemde yüzde 59,9 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 62,7'ye çıktı. Söz konusu ayda dış ticaret açığı, geçen yılın eylül ayına oranla yüzde 10,9 artarak 5 milyar 40 milyon dolar olurken, ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 64,1 olarak gerçekleşti. Türkiye'nin bu yılın ocak-eylül döneminde ara malı ithalatı yüzde 22,1, sermaye malı ithalatı yüzde 9,5 arttı. Tüketim malı ithalatı ise yüzde 6,4 arttı. Dokuz aylık dönemde 121 milyar 506 milyon dolarlık ithalatın 89 milyar 192 milyon dolarlık kısmını ara malı ithalatı, 18 milyar 516 milyon dolarlık kısmını sermaye malı ithalatı ve 12 milyar 917 milyon dolarlık kısmını ise tüketim malı ithalatı oluşturdu. Ara mallarının ithalattaki payı yüzde 73,4, sermaye malları ithalatının payı yüzde 15,2, tüketim mallarının payı da yüzde 10,6 şeklinde gerçekleşti. 9 aylık dönemde, ithalatın yüzde 40,3'ü 48 milyar 912 milyon dolarla Avrupa Birliği ülkelerinden yapıldı. Bu dönemde en fazla ithalat yapılan ülke 1 milyar 740 milyon dolarla Rusya oldu. Bunu Almanya ve Çin takip etti. Türkiye'nin ithalatında en büyük kalemi 23 milyar 269 milyar dolarla mineral yağlar oluştururken, bu faslı makineler, mekanik cihazlar, kazanlar, aksam ve parçaları ile demir ve çelik izledi. 'Ülkeye 5 Petkim, 2 Tüpraş lazım' TİM Başkanı Oğuz Satıcı, kurlarda ve faiz oranlarında yaşanan sıkıntıların tüm üreticileri etkilediğini belirtti. Oğuz Satıcı, dış ticaret açığının kapatılabilmesi için öncelikle faizlerin düşürülmesi gerektiğini vurgulayarak, "Daha sonra doğrudan yatırımları destekleyecek modeller oluşturulmalı. Petkim gibi 5 tane fabrika, iki tane daha büyük otomotiv fabrikası veya iki tane daha Tüpraş lazım." diye konuştu. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Ömer Bolat, "Türkiye kazandığından daha fazla dövizi harcamak zorunda kalıyor; dış ticaret açığı, cari açığı meydana getiriyor." dedi. Bolat'a göre bu açığın kapatılması için her şeyden önce kur dengesinin gözden geçirilmesi gerek. Türkiye'nin dış ticaret açığının dört temel nedeni olduğunu belirten Bolat, bunları şöyle sıralıyor: Birincisi hammadde ithalatındaki büyük artış. İkinci olarak Türkiye, petrol ve doğalgaz gibi birçok önemli maddede dünya piyasalarındaki artışların bedelini ödemek zorunda kaldı. Üçüncü önemli faktör de Çin ve Uzakdoğu ülkelerinden gelen ürünlerdeki büyük artış. Dördüncüsü Türkiye, ihraç pazarları olan AB, OECD ve İslam ülkelerinin yanında Çin ve Uzakdoğu ülkeleriyle dış ticarette ciddi manada açık veriyor. İhracatçıya dünya ticaret kurallarına uygun desteklemeler, fuar destekleri, marka destekleri, bunların artırılması önemli. Taşımacılıkta bazı özel kooperatiflerin tekelleri var, Demiryolları'nın da fiyatları makul değil. İhracatçılar için geçiş kotalarına getirilen sınırlamalar da dezavantaj. Türkiye'nin AB ile son yıllarda ihracatı iki kat artarken geçiş kotası yüzde 30 yükseldi. Bunlarda yapılacak iyileştirmeler vizenin kolaylaştırılması, dış ticaret dengesinin sağlanmasına katkı sağlar. Bir ülkenin kalkınması için üretim ile ticarete ihtiyaç duyduğunu belirten Türkiye Tekstil İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin, "Arap ülkeleri hariç, tek ticarette kalkınan ülke yok, onlarda zengin petrol kaynakları var. Bizim gibi ülkelerde hem üretim hem de ticarete ağırlık vermek lazım." diye konuşuyor. Narin'e göre ithalatta Türkiye'de üretilmeyen mallar ağırlıklı olmalı. İthalat üretimin önünü keserek yeni yatırımlara mani olacak şekilde düşünülmemeli. Narin, ihracatın 100 milyar doları geçmesine bir yandan sevindiğini bir yandan da üzüldüğünü belirterek, "Çünkü fabrikaların birçoğu ithalat yüzünden kapanıyor. İhracatta 100 milyar dolar için şov yapılıyor; ama yatırımcının üretimin heyecanını paylaşan veya konuşan hiç kimse yok." diye konuşuyor. İhracattın önemli kalemlerinden biri de mobilya. Sektörünün önde gelen markalarından Alfemo'nun Genel Müdürü Ramazan Davulcuoğlu, kur düşüklüğünün üreticilerin belini büktüğünü belirtti. Geçen yıl çıkarılan gözetim vergisini desteklediklerini söyleyen Davulcuoğlu, kalitesi düşük malların ithalatına kısmen de olsa sınırlama getirildiğini ifade etti. Bu sene mobilya sektörünün 1 milyar dolar ihracat hedefini yakalayacağını söyleyen Davulcuoğlu, "Mobilyacılar ihracatı artırabiliyor; ancak rahat değiliz. Zararı minimize ederek satış yapmaya çalışıyoruz." diye konuştu. Serbest kur politikasından vazgeçilmesini de istemediklerinin altını çizen Davulcuoğlu, "Eskiden olduğu gibi güdümlü ekonomiye dönüş de doğru değil." dedi. İş Hayatı Dayanışma Derneği (İŞHAD) Başkanı Murat Sungurlu da gelecek 5 yılda Türkiye'de çok önemli gelişmeler yaşanacağını ifade ederek, "Hedeflere ulaşmada en hassas nokta dış ticaret açığı. Bu konuda tüm ara ve son mal kullanıcılarının Türkiye'de üretilen ürünlerin kullanımına özendirilmesi gerekiyor." açıklamasını yaptı. Yabancı markalı mobilyaya 8 ayda 652 milyon dolar harcandıTürkiye'nin ithalatını artıran etkenlerden biri de lüks tüketim alışkanlığı. Otomotivden pırlantaya, elbiseden çantaya kadar her yıl ithal markalara milyarlarca dolar para harcanıyor. Genç ve dinamik nüfusu ve artan lüks tüketim eğilimini görüp ülkeye gelen yabancı markalar bu tüketimi körüklüyor. Örneğin dünyanın en lüks mağazalarından biri olan Harvey Nichols'u İstanbul'a getiren Unitim Holding'in patronu Burç Cemiloğlu, Türkiye'de varlıklı kesimin giyime yılda 500 milyon dolar harcadığını açıklamıştı. Yaklaşık 2 bin civarındaki süper zenginin aylık sadece giyim harcaması 16 bin 600 dolar. Birçok lüks markanın da Türkiye'ye gelmeyi planlaması bu harcamaların daha da artacağını gösteriyor. Son dönemde 'şu kadarcık bir şey yeter' reklamıyla tek taş pırlanta satışlarının artırılması da bu konudaki ithalatı neredeyse ikiye katladı. TÜİK verilerine göre ağustos ayına kadar 4 milyar 323 milyon dolarlık altın, inci ve kıymetli taş ithal edildi. Geçen yılın aynı döneminde 2,9 milyar dolar ithalat yapılmıştı. Mobilyada yerli üreticiler yıl sonuna kadar 1 milyar dolarlık ihracatı yakalamayı hedeflerken, 8 aylık süreçte 652 milyon dolarlık yabancı marka mobilya satıldı. İhracatın lideri otomotiv sanayiinde de ithalat miktarı 7,1 milyar dolar. Otomotivde daha önce satışı olmayan veya yok denecek kadar az bazı lüks markaları yollarda görmek mümkün. Örneğin 350 bin Euro'luk Bentley'den bu yıl 14 adet satıldı. Küçük olmasına rağmen gençlerin ilgisini çeken Mini marka arabadan geçen sene 412 tane satılırken ilk 8 ayda bu sayı 395'e çıktı. Bu sene eylül ayına kadar 2 bin 427 Mercedes, 3 bin 90 BMW, 20 Ferrari ve 10 tane Maserati satıldı. |