Mükelleflerin Toplam Vergi Yükleri Ve Taşıma Kapasiteleri Dikkate Alınmalı
01 Temmuz 2024

Değerli okurlar, olabildi­ğince büyük laflar etme­me, spesifik, teknik sorunlar­dan hareketle naçizane görüş ve önerilerimi paylaşma gay­retindeyim. Dışarıdan teşhis koymak, büyük laflar etmek her zaman yanılgı ihtimali ta­şır. Zaman zaman kaçındığım hataları yapıyor olabilirim. Bugün biraz genel, büyük laf­lar da edeceğim için bu girişi yapma gereği duydum.

İş dünyası da sorumluluk almalı

Bugün iş dünyasının tem­silcileri ile torba kanunda ya­pılacak değişiklikler görüşü­lecek.

Kayıt dışı ile mücadele ve kazancın vergilenmesi ko­nusunda sektörlere, iş dün­yasını temsil eden oda, bir­lik ve derneklere de büyük iş düşüyor.

Mali idare ile iş birliği içinde kural dışı oynayanla­rın kurala uygun davranma­ya zorlanmasında mutlaka iş dünyası da sorumluluk al­mak zorunda. Aksi takdirde düzenlemeler kural dışı oy­nayanların yarattığı sonuçla­ra göre belirlenecek ve en çok kural içinde oynayanlar zarar görecekler.

Vergi yükleri toplamını dikkate alın

Ağustos ayında verilecek ikinci geçici vergi beyanla­rında ilk defa enflasyon dü­zeltmesinin geçici vergiye etkisini fiilen yaşayacağız. Türkiye’de genel olarak işlet­melerin aktiflerini borçla fi­nanse ettiği iddia edilmekte­dir. Aktiflerini borçla finanse eden şirketler enflasyon dü­zeltmesi yaptıklarında, aktif kalemlerde değerlenebilecek kalemler (duran varlıklar, makina ve demirbaşlar) fazla olacak ve pasifte aktifi denge­leyecek kadar parasal olma­yan kıymet daha az olacağın­dan (pasif borç ağırlıklı) vergi matrahları artacak. Amortis­manlar da değerlenmiş tutar­lar üzerinden hesaplanacağı için bir miktar gider de yara­tacak ama gelir tarafı ağır ba­sacak. Borçlanarak sabit kıy­met yatırımı yapan reel sek­törün, enflasyon düzeltmesi sonrası kârları artacağından, reel sektörden alınan vergi artacak.

Dahilde işleme konusunda sektörleri dinleyin

Henüz elde edilmemiş, ka­baca rafta-depoda duran ma­lın, duran varlıkların, demir­baş, makina ve teçhizatların durduğu yerde (enflasyon dü­zeltmesi nedeniyle) artan de­ğeri üzerinden, ortada realize edilmiş bir gelir yokken, fik­tif bir kazanç üzerinden vergi ödenmesi Anayasamızda ifa­desini bulan vergileme pren­siplerinin aşağı yukarı hepsi­ne ters değil mi?

Uzun yıllardır uygulanan dahilde işleme rejimi çerçe­vesinde KDV ödemeksizin yapılan ithalat imkanının kaldırılmak istendiği, ”Mü­kellefler ithalat sırasında KDV’yi ödesinler ihracattan sonra iade alırlar” yaklaşımı­nın tasarıya konmak üzere önerildiği görülmektedir. Ge­rekçe olarak, üretimde kul­lanılacak yerli mal aleyhine dezavantajlı bir durum oluş­tuğu, ithal edilen ürünlerin takibinin zor ve kötüye kul­lanımlar olduğu ifade edil­miştir. Özellikle yerli ürünler için oluşan bir haksız rekabet varsa bu hususun önemli ol­duğunu düşünüyorum. An­cak bu durumun et-kilenecek sektörlerle masaya yatırıla­rak tahlili, irdelenmesi ve be­raberce çalışılması lazım.

İhracatın, döviz kazandırı­cı işlemlerin tek desteklenen alan olarak ilan edildiği “Or­ta Vadeli Plan” dikkate alın­dığında, bu tür yaklaşımların aksi sonuçlar yaratabilece­ği endişemizi paylaşmak is­terim. Sorunlu konu ve sek­törleri tüm paydaşları da işin içine katarak engelleyici-çö­zücü adımlar atmakta fayda var. Bu konuda atılacak yan­lış adımlar, sektörlere çok bü­yük finansman yükleri geti­rebilir ve rekabet güçlerini törpüleyebilir.

Devreden KDV’ye dokunmayın

Devreden KDV’nin iadesi tartışmalarından beş yıl için­de enflasyonla eritilip daha sonra yok edilmesi aşaması­na geldik.

Zeki GÜNDÜZ

Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

https://www.dunya.com/kose-yazisi/mukelleflerin-toplam-vergi-yukleri-ve-tasima-kapasiteleri-dikkate-alinmali/734596